ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
2901 | 364 | 25 | 46 | 19 | ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا | ŝümme ḳabaḍnâhü ileynâ ḳabḍay yesîrâ. | Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu durdururdu. Sonra Biz güneşi, ona delil kılıp yavaş yavaş kendimize çekmişizdir. | Then We hold it in hand for a brief grasp. | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2902 | 364 | 25 | 47 | 19 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا | vehüve-lleẕî ce`ale lekümü-lleyle libâsev vennevme sübâtev vece`ale-nnehâra nüşûrâ. | Size geceyi örtü, uykuyu rahatlık kılan, gündüzü çalışma zamanı yapan Allah'tır. | And it is He who has made the night for you as clothing and sleep [a means for] rest and has made the day a resurrection. | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2903 | 364 | 25 | 48 | 19 | وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ ۚ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً طَهُورًا | vehüve-lleẕî ersele-rriyâḥa büşram beyne yedey raḥmetih. veenzelnâ mine-ssemâi mâen ṭahûrâ. | Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen O'dur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indirmişizdir. | And it is He who sends the winds as good tidings before His mercy, and We send down from the sky pure water | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2904 | 364 | 25 | 49 | 19 | لِّنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا | linuḥyiye bihî beldetem meytev venüsḳiyehû mimmâ ḫalaḳnâ en`âmev veenâsiyye keŝîrâ. | Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen O'dur. Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indirmişizdir. | That We may bring to life thereby a dead land and give it as drink to those We created of numerous livestock and men. | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2905 | 364 | 25 | 50 | 19 | وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا | veleḳad ṣarrafnâhü beynehüm liyeẕẕekkerû. feebâ ekŝeru-nnâsi illâ küfûrâ. | And olsun ki öğüt almaları için ülkeler arasında yer yer türlü türlü yağmur yağdırmışızdır. Buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnmiştir. | And We have certainly distributed it among them that they might be reminded, but most of the people refuse except disbelief. | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2906 | 364 | 25 | 51 | 19 | وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَّذِيرًا | velev şi'nâ lebe`aŝnâ fî külli ḳaryetin neẕîrâ. | Dileseydik, her kente bir uyarıcı gönderirdik. | And if We had willed, We could have sent into every city a warner. | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2907 | 364 | 25 | 52 | 19 | فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُم بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا | felâ tüṭi`i-lkâfirîne vecâhidhüm bihî cihâden kebîrâ. | Sen, inkarcılara uyma, onlara karşı olanca gücünle mücadele et. | So do not obey the disbelievers, and strive against them with the Qur'an a great striving. | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2908 | 364 | 25 | 53 | 19 | ۞ وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَّحْجُورًا | vehüve-lleẕî merace-lbaḥrayni hâẕâ `aẕbün fürâtüv vehâẕâ milḥun ücâc. vece`ale beynehümâ berzeḫav veḥicram maḥcûrâ. | Birinin suyu tatlı ve kolay içimli, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da, karışmalarına engel olan bir sınır koyan Allah'tır. | And it is He who has released [simultaneously] the two seas, one fresh and sweet and one salty and bitter, and He placed between them a barrier and prohibiting partition. | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2909 | 364 | 25 | 54 | 19 | وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاءِ بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا ۗ وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرًا | vehüve-lleẕî ḫaleḳa mine-lmâi beşeran fece`alehû nesebev vesiḥrâ. vekâne rabbüke ḳadîrâ. | İnsanı sudan yaratarak, ona soy sop veren O'dur. Rabbin herşeye Kadir'dir. | And it is He who has created from water a human being and made him [a relative by] lineage and marriage. And ever is your Lord competent [concerning creation]. | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2910 | 364 | 25 | 55 | 19 | وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ ۗ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلَىٰ رَبِّهِ ظَهِيرًا | veya`büdûne min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`uhüm velâ yeḍurruhüm. vekâne-lkâfiru `alâ rabbihî żahîrâ. | Allah'ı bırakıp, kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere kulluk ederler. İnkar eden, Rabbine karşı gelenin (şeytanın) yardımcısıdır. | But they worship rather than Allah that which does not benefit them or harm them, and the disbeliever is ever, against his Lord, an assistant [to Satan]. | Sayfa 364, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
2911 | 365 | 25 | 56 | 19 | وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا | vemâ erselnâke illâ mübeşşirav veneẕîrâ. | Biz seni sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. | And We have not sent you, [O Muhammad], except as a bringer of good tidings and a warner. | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2912 | 365 | 25 | 55 | 19 | قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَن شَاءَ أَن يَتَّخِذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا | ḳul mâ es'elüküm `aleyhi min ecrin illâ men şâe ey yetteḫiẕe ilâ rabbihî sebîlâ. | De ki: "Ben buna karşı sizden bir ücret değil, ancak, Rabbine doğru bir yol tutmak dileyen kimseler olmanızı istiyorum." | Say, "I do not ask of you for it any payment - only that whoever wills might take to his Lord a way." | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2913 | 365 | 25 | 58 | 19 | وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ ۚ وَكَفَىٰ بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا | vetevekkel `ale-lḥayyi-lleẕî lâ yemûtü vesebbiḥ biḥamdih. vekefâ bihî biẕünûbi `ibâdihî ḫabîrâ. | Ölümsüz, diri olan Allah'a güven, O'nu överek tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak kendisi yeter. | And rely upon the Ever-Living who does not die, and exalt [Allah] with His praise. And sufficient is He to be, with the sins of His servants, Acquainted - | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2914 | 365 | 25 | 59 | 19 | الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ ۚ الرَّحْمَٰنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا | elleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ fî sitteti eyyâmin ŝümme-stevâ `ale-l`arş. erraḥmânü fes'el bihî ḫabîrâ. | Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan sonra da arşa hükmeden Rahman'dır. Bunu bir bilene sor. | He who created the heavens and the earth and what is between them in six days and then established Himself above the Throne - the Most Merciful, so ask about Him one well informed. | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2915 | 365 | 25 | 60 | 19 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمَٰنُ أَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا ۩ | veiẕâ ḳîle lehümü-scüdû lirraḥmâni ḳâlû veme-rraḥmân. enescüdü limâ te'mürunâ vezâdehüm nüfûrâ. | Onlara: "Rahman'a secdeye varın" dendiği zaman "Rahman da nedir? Emrettiğine mi secdeye varacağız?" derler. Bu, onların nefretini artırır. | And when it is said to them, "Prostrate to the Most Merciful," they say, "And what is the Most Merciful? Should we prostrate to that which you order us?" And it increases them in aversion. | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2916 | 365 | 25 | 61 | 19 | تَبَارَكَ الَّذِي جَعَلَ فِي السَّمَاءِ بُرُوجًا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُّنِيرًا | tebârake-lleẕî ce`ale fi-ssemâi bürûcev vece`ale fîhâ sirâcev veḳameram münîrâ. | Gökte burçlar vareden, orada ışık saçan güneş ve aydınlatan ayı yaratan Allah, yücelerin yücesidir. | Blessed is He who has placed in the sky great stars and placed therein a [burning] lamp and luminous moon. | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2917 | 365 | 25 | 62 | 19 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِّمَنْ أَرَادَ أَن يَذَّكَّرَ أَوْ أَرَادَ شُكُورًا | vehüve-lleẕî ce`ale-lleyle vennehâra ḫilfetel limen erâde ey yeẕẕekkera ev erâde şükûrâ. | İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O'dur. | And it is He who has made the night and the day in succession for whoever desires to remember or desires gratitude. | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2918 | 365 | 25 | 63 | 19 | وَعِبَادُ الرَّحْمَٰنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا | ve`ibâdü-rraḥmâni-lleẕîne yemşûne `ale-l'arḍi hevnev veiẕâ ḫâṭabehümü-lcâhilûne ḳâlû selâmâ. | Rahman'ın kulları yeryüzünde mütevazı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel ve yumuşak söz söylerler. | And the servants of the Most Merciful are those who walk upon the earth easily, and when the ignorant address them [harshly], they say [words of] peace, | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2919 | 365 | 25 | 64 | 19 | وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا | velleẕîne yebîtûne lirabbihim süccedev veḳiyâmâ. | Onlar, gecelerini Rableri için kıyama durarak ve secdeye vararak geçirirler. | And those who spend [part of] the night to their Lord prostrating and standing [in prayer] | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |
2920 | 365 | 25 | 65 | 19 | وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ ۖ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا | velleẕîne yeḳûlûne rabbene-ṣrif `annâ `aẕâbe cehennem. inne `aẕâbehâ kâne garâmâ. | Onlar, "Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır" derler. | And those who say, "Our Lord, avert from us the punishment of Hell. Indeed, its punishment is ever adhering; | Sayfa 365, Cuz 19, الفرقان, Al-Furqan—الفرقان |