ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
2661 | 340 | 22 | 66 | 17 | وَهُوَ الَّذِي أَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ۗ إِنَّ الْإِنسَانَ لَكَفُورٌ | vehüve-lleẕî aḥyâküm. ŝümme yümîtüküm ŝümme yuḥyîküm. inne-l'insâne lekefûr. | Sizi dirilten, sonra öldürecek sonra yine diriltecek olan O'dur. İnsan gerçekten pek nankördür. | And He is the one who gave you life; then He causes you to die and then will [again] give you life. Indeed, mankind is ungrateful. | Sayfa 340, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2662 | 340 | 22 | 67 | 17 | لِّكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ ۖ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْأَمْرِ ۚ وَادْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ ۖ إِنَّكَ لَعَلَىٰ هُدًى مُّسْتَقِيمٍ | likülli ümmetin ce`alnâ menseken hüm nâsikûhü felâ yünâzi`anneke fi-l'emri ved`u ilâ rabbik. inneke le`alâ hüdem müsteḳîm. | Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de. | For every religion We have appointed rites which they perform. So, [O Muhammad], let the disbelievers not contend with you over the matter but invite them to your Lord. Indeed, you are upon straight guidance. | Sayfa 340, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2663 | 340 | 22 | 68 | 17 | وَإِن جَادَلُوكَ فَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ | vein câdelûke feḳuli-llâhü a`lemü bimâ ta`melûn. | Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de. | And if they dispute with you, then say, "Allah is most knowing of what you do. | Sayfa 340, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2664 | 340 | 22 | 69 | 17 | اللَّهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ | allâhü yaḥkümü beyneküm yevme-lḳiyâmeti fîmâ küntüm fîhi taḫtelifûn. | Her ümmete, yerine getirmeleri gerekli ibadetler koyduk. Öyleyse, bu konuda seninle çekişmelerine fırsat verme; Rabbine davet et, sen şüphesiz doğru yol üzerindesin. Seninle tartışırlarsa: "Allah yaptığınızı çok iyi bilir; ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında, kıyamet günü aranızda Allah hükmedecektir" de. | Allah will judge between you on the Day of Resurrection concerning that over which you used to differ." | Sayfa 340, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2665 | 340 | 22 | 70 | 17 | أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۗ إِنَّ ذَٰلِكَ فِي كِتَابٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ | elem ta`lem enne-llâhe ya`lemü mâ fi-ssemâi vel'arḍ. inne ẕâlike fî kitâb. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr. | Gökte ve yerde olanı Allah'ın bildiğini bilmez misin? Bunlar hiç şüphesiz Kitap'dadır ve şüphesiz bunlar Allah'a kolaydır. | Do you not know that Allah knows what is in the heaven and earth? Indeed, that is in a Record. Indeed that, for Allah, is easy. | Sayfa 340, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2666 | 340 | 22 | 71 | 17 | وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُم بِهِ عِلْمٌ ۗ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ | veya`büdûne min dûni-llâhi mâ lem yünezzil bihî sülṭânev vemâ leyse lehüm bihî `ilm. vemâ liżżâlimîne min neṣîr. | Onlar Allah'ı bırakıp da O'nun, haklarında hiçbir delil indirmediği, kendilerinde de bir bilgi olmayan şeylere taparlar. Zulmedenlerin yardımcısı olmaz. | And they worship besides Allah that for which He has not sent down authority and that of which they have no knowledge. And there will not be for the wrongdoers any helper. | Sayfa 340, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2667 | 340 | 22 | 72 | 17 | وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ فِي وُجُوهِ الَّذِينَ كَفَرُوا الْمُنكَرَ ۖ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا ۗ قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَٰلِكُمُ ۗ النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ | veiẕâ tütlâ `aleyhim âyâtünâ beyyinâtin ta`rifü fî vucûhi-lleẕîne keferü-lmünker. yekâdûne yesṭûne billeẕîne yetlûne `aleyhim âyâtinâ. ḳul efeünebbiüküm bişerrim min ẕâliküm. ennâr. ve`adehe-llâhü-lleẕîne keferû. vebi'se-lmeṣîr. | Onlara ayetlerimiz apaçık olarak okunduğu zaman, inkar edenlerin yüzlerinden inkarlarını anlarsın. Nerdeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: "Size bundan daha fenasını haber vereyim mi? Allah'ın inkarcılara vadettiği ateş! Ne kötü bir dönüştür!.. | And when Our verses are recited to them as clear evidences, you recognize in the faces of those who disbelieve disapproval. They are almost on the verge of assaulting those who recite to them Our verses. Say, "Then shall I inform you of [what is] worse than that? [It is] the Fire which Allah has promised those who disbelieve, and wretched is the destination." | Sayfa 340, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
2668 | 341 | 22 | 73 | 17 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ ۚ إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَن يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ ۖ وَإِن يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَّا يَسْتَنقِذُوهُ مِنْهُ ۚ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ | yâ eyyühe-nnâsü ḍuribe meŝelün festemi`û leh. inne-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâhi ley yaḫlüḳû ẕübâbev velevi-cteme`û leh. veiy yeslübhümü-ẕẕübâbü şey'el lâ yestenḳiẕûhü minh. ḍa`ufe-ṭṭâlibü velmaṭlûb. | Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi onu dinleyin: Sizlerin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamıyacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu kurtaramazlar; isteyen de, istenen de aciz! | O people, an example is presented, so listen to it. Indeed, those you invoke besides Allah will never create [as much as] a fly, even if they gathered together for that purpose. And if the fly should steal away from them a [tiny] thing, they could not recover it from him. Weak are the pursuer and pursued. | Sayfa 341, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2669 | 341 | 22 | 74 | 17 | مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ | mâ ḳaderü-llâhe ḥaḳḳa ḳadrih. inne-llâhe leḳaviyyün `azîz. | Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür. | They have not appraised Allah with true appraisal. Indeed, Allah is Powerful and Exalted in Might. | Sayfa 341, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2670 | 341 | 22 | 75 | 17 | اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ | allâhü yaṣṭafî mine-lmelâiketi rusülev vemine-nnâs. inne-llâhe semî`um beṣîr. | Allah meleklerden ve insanlardan peygamberler seçer. Doğrusu Allah işitir ve görür. | Allah chooses from the angels messengers and from the people. Indeed, Allah is Hearing and Seeing. | Sayfa 341, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2671 | 341 | 22 | 76 | 17 | يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ ۗ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ | ya`lemü mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehüm. veile-llâhi türce`u-l'ümûr. | O, geçmişlerini geleceklerini bilir. Bütün işler Allah'a döner. | He knows what is [presently] before them and what will be after them. And to Allah will be returned [all] matters. | Sayfa 341, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2672 | 341 | 22 | 77 | 17 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ۩ | yâ eyyühe-lleẕîne âmenü-rke`û vescüdû va`büdû rabbeküm vef`alü-lḫayra le`alleküm tüfliḥûn. | Ey inananlar! Rüku edin, secdeye varın, Rabbiniz'e kulluk edin, iyilik yapın ki saadete erişesiniz. | O you who have believed, bow and prostrate and worship your Lord and do good - that you may succeed. | Sayfa 341, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
2673 | 341 | 22 | 78 | 17 | وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ ۚ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ ۚ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ ۚ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ ۚ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ ۖ فَنِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ | vecâhidû fi-llâhi ḥaḳḳa cihâdih. hüve-ctebâküm vemâ ce`ale `aleyküm fi-ddîni min ḥarac. millete ebîküm ibrâhîm. hüve semmâkümü-lmüslimîne min ḳablü vefî hâẕâ liyekûne-rrasûlü şehîden `aleyküm vetekûnû şühedâe `ale-nnâs. feeḳîmu-ṣṣalâte veâtü-zzekâte va`teṣimû billâh. hüve mevlâküm. feni`me-lmevlâ veni`me-nneṣîr. | Allah uğrunda gereği gibi cihat edin. O, sizi seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kuran'da, peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için size müslüman adını veren O'dur. Artık, namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır! | And strive for Allah with the striving due to Him. He has chosen you and has not placed upon you in the religion any difficulty. [It is] the religion of your father, Abraham. Allah named you "Muslims" before [in former scriptures] and in this [revelation] that the Messenger may be a witness over you and you may be witnesses over the people. So establish prayer and give zakah and hold fast to Allah. He is your protector; and excellent is the protector, and excellent is the helper. | Sayfa 341, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
2674 | 342 | 23 | 1 | 18 | بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ | ḳad efleḥa-lmü'minûn. | Müminler saadete ermişlerdir. | Certainly will the believers have succeeded: | Sayfa 342, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2675 | 342 | 23 | 2 | 18 | الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ | elleẕîne hüm fî ṣalâtihim ḫâşi`ûn. | Onlar namazda huşu içindedirler. | They who are during their prayer humbly submissive | Sayfa 342, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2676 | 342 | 23 | 3 | 18 | وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ | velleẕîne hüm `ani-llagvi mü`riḍûn. | Onlar boş şeylerden yüz çevirirler. | And they who turn away from ill speech | Sayfa 342, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2677 | 342 | 23 | 4 | 18 | وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ | velleẕîne hüm lilzekâti fâ`ilûn. | Onlar zekatlarını verirler. | And they who are observant of zakah | Sayfa 342, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2678 | 342 | 23 | 5 | 18 | وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ | velleẕîne hüm lifürûcihim ḥâfiżûn. | Onlar, eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar yerilemezler. | And they who guard their private parts | Sayfa 342, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2679 | 342 | 23 | 6 | 18 | إِلَّا عَلَىٰ أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ | illâ `alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânühüm feinnehüm gayru melûmîn. | Onlar, eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar yerilemezler. | Except from their wives or those their right hands possess, for indeed, they will not be blamed - | Sayfa 342, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2680 | 342 | 23 | 7 | 18 | فَمَنِ ابْتَغَىٰ وَرَاءَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ | femeni-btegâ verâe ẕâlike feülâike hümü-l`âdûn. | Bu sınırları aşmak isteyenler, işte bunlar aşırı gidenlerdir. | But whoever seeks beyond that, then those are the transgressors - | Sayfa 342, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |