2748 |
347 |
23 |
75 |
18 |
۞ وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِم مِّن ضُرٍّ لَّلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
velev raḥimnâhüm vekeşefnâ mâ bihim min ḍurril leleccû fî ṭugyânihim ya`mehûn. |
Biz onlara acısak ve başlarındaki sıkıntıyı gidersek bile, azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlar. |
And even if We gave them mercy and removed what was upon them of affliction, they would persist in their transgression, wandering blindly. |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2749 |
347 |
23 |
76 |
18 |
وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُم بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ |
veleḳad eḫaẕnâhüm bil`aẕâbi feme-stekânû lirabbihim vemâ yeteḍarra`ûn. |
And olsun ki, Biz onları azabla yakalamıştık, yine de Rablerine boyun eğmemiş ve yakarmamışlardı. |
And We had gripped them with suffering [as a warning], but they did not yield to their Lord, nor did they humbly supplicate, [and will continue thus] |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2750 |
347 |
23 |
77 |
18 |
حَتَّىٰ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ |
ḥattâ iẕâ fetaḥnâ `aleyhim bâben ẕâ `aẕâbin şedîdin iẕâ hüm fîhi müblisûn. |
Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz kalıverdiler. |
Until when We have opened before them a door of severe punishment, immediately they will be therein in despair. |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2751 |
347 |
23 |
78 |
18 |
وَهُوَ الَّذِي أَنشَأَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۚ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ |
vehüve-lleẕî enşee lekümü-ssem`a vel'ebṣâra vel'ef'ideh. ḳalîlem mâ teşkürûn. |
Oysa, sizin için kulaklar, gözler ve kalbler vareden O'dur. Pek az şükrediyorsunuz. |
And it is He who produced for you hearing and vision and hearts; little are you grateful. |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2752 |
347 |
23 |
79 |
18 |
وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
vehüve-lleẕî ẕera'eküm fi-l'arḍi veileyhi tuḥşerûn. |
Sizi yerde yaratıp yayan O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız. |
And it is He who has multiplied you throughout the earth, and to Him you will be gathered. |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2753 |
347 |
23 |
80 |
18 |
وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ |
vehüve-lleẕî yuḥyî veyümîtü velehu-ḫtilâfü-lleyli vennehâr. efelâ ta`ḳilûn. |
Dirilten de, öldüren de O'dur. Gece ile gündüzün birbiri ardından gitmesi de O'nun emrine bağlıdır. Düşünmez misiniz? |
And it is He who gives life and causes death, and His is the alternation of the night and the day. Then will you not reason? |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2754 |
347 |
23 |
81 |
18 |
بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْأَوَّلُونَ |
bel ḳâlû miŝle mâ ḳâle-l'evvelûn. |
Hayır; yine de öncekilerin dediklerini derler. |
Rather, they say like what the former peoples said. |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2755 |
347 |
23 |
82 |
18 |
قَالُوا أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ |
ḳâlû eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn. |
Öncekiler: "Ölüp toprak ve bir yığın kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz? And olsun ki biz ve daha önce de babalarımız tehdit edilmişti; bu, öncekilerin masallarından başka birşey değildir" demişlerdi. |
They said, "When we have died and become dust and bones, are we indeed to be resurrected? |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2756 |
347 |
23 |
83 |
18 |
لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَٰذَا مِن قَبْلُ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ |
leḳad vu`idnâ naḥnü veâbâünâ hâẕâ min ḳablü in hâẕâ illâ esâṭîru-l'evvelîn. |
Öncekiler: "Ölüp toprak ve bir yığın kemik olduğumuzda mı diriltileceğiz? And olsun ki biz ve daha önce de babalarımız tehdit edilmişti; bu, öncekilerin masallarından başka birşey değildir" demişlerdi. |
We have been promised this, we and our forefathers, before; this is not but legends of the former peoples." |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2757 |
347 |
23 |
84 |
18 |
قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ |
ḳul limeni-l'arḍu vemen fîhâ in küntüm ta`lemûn. |
De ki: "Biliyorsanız söyleyin, yer ve onda bulunanlar kimindir?" |
Say, [O Muhammad], "To whom belongs the earth and whoever is in it, if you should know?" |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2758 |
347 |
23 |
85 |
18 |
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ teẕekkerûn. |
Allah'ındır diyecekler, "Öyleyse ders almaz mısınız?" de. |
They will say, "To Allah." Say, "Then will you not remember?" |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2759 |
347 |
23 |
86 |
18 |
قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ |
ḳul mer rabbü-ssemâvâti-sseb`i verabbü-l`arşi-l`ażîm. |
Yedi göğün de Rabbi, yüce arşın da Rabbi kimdir? de. |
Say, "Who is Lord of the seven heavens and Lord of the Great Throne?" |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |
2760 |
347 |
23 |
87 |
18 |
سَيَقُولُونَ لِلَّهِ ۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ |
seyeḳûlûne lillâh. ḳul efelâ tetteḳûn. |
Allah'tır diyecekler! "Öyleyse O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" de. |
They will say, "[They belong] to Allah." Say, "Then will you not fear Him?" |
Sayfa 347, Cuz 18, المؤمنون, Al-Mumenoon-المؤمنون |