Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 330
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2581 330 21 98 17 إِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ حَصَبُ جَهَنَّمَ أَنتُمْ لَهَا وَارِدُونَ inneküm vemâ ta`büdûne min dûni-llâhi ḥaṣabü cehennem. entüm lehâ vâridûn. Siz ve Allah'tan başka taptıklarınız, cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz. Indeed, you [disbelievers] and what you worship other than Allah are the firewood of Hell. You will be coming to [enter] it. Sayfa 330, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2582 330 21 99 17 لَوْ كَانَ هَٰؤُلَاءِ آلِهَةً مَّا وَرَدُوهَا ۖ وَكُلٌّ فِيهَا خَالِدُونَ lev kâne hâülâi âlihetem mâ veradûhâ. veküllün fîhâ ḫâlidûn. Eğer bunlar tanrı olsaydı cehenneme girmezlerdi; hepsi orada temelli kalacaktır. Had these [false deities] been [actual] gods, they would not have come to it, but all are eternal therein. Sayfa 330, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2583 330 21 100 17 لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَهُمْ فِيهَا لَا يَسْمَعُونَ lehüm fîhâ zefîruv vehüm fîhâ lâ yesme`ûn. Orada onlara ah etmek vardır; birşey de işitemezler. For them therein is heavy sighing, and they therein will not hear. Sayfa 330, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2584 330 21 101 17 إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُم مِّنَّا الْحُسْنَىٰ أُولَٰئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ inne-lleẕîne sebeḳat lehüm minne-lḥusnâ ülâike `anhâ müb`adûn. Yaptıklarına karşılık katımızdan kendileri için iyi şeyler yazılmış olanlar, işte onlar cehennemden uzak tutulanlardır. Indeed, those for whom the best [reward] has preceded from Us - they are from it far removed. Sayfa 330, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 331
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2585 331 21 102 17 لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا ۖ وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنفُسُهُمْ خَالِدُونَ lâ yesme`ûne ḥasîsehâ. vehüm fî me-ştehet enfüsühüm ḫâlidûn. Cehennemin uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar. They will not hear its sound, while they are, in that which their souls desire, abiding eternally. Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2586 331 21 103 17 لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ lâ yaḥzünühümü-lfeza`u-l'ekberu veteteleḳḳâhümü-lmelâikeh. hâẕâ yevmükümü-lleẕî küntüm tû`adûn. En büyük korku bile onları üzmez; kendilerini melekler: "Size söz verilen gün işte bugündür" diye karşılarlar. They will not be grieved by the greatest terror, and the angels will meet them, [saying], "This is your Day which you have been promised" - Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2587 331 21 104 17 يَوْمَ نَطْوِي السَّمَاءَ كَطَيِّ السِّجِلِّ لِلْكُتُبِ ۚ كَمَا بَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُّعِيدُهُ ۚ وَعْدًا عَلَيْنَا ۚ إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ yevme naṭvi-ssemâe keṭayyi-ssicilli lilkütüb. kemâ bede'nâ evvele ḫalḳin nü`îdüh. va`den `aleynâ. innâ künnâ fâ`ilîn. Göğü, kitap dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu Biz yaparız. The Day when We will fold the heaven like the folding of a [written] sheet for the records. As We began the first creation, We will repeat it. [That is] a promise binding upon Us. Indeed, We will do it. Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2588 331 21 105 17 وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ veleḳad ketebnâ fi-zzebûri mim ba`di-ẕẕikri enne-l'arḍa yeriŝühâ `ibâdiye-ṣṣâliḥûn. And olsun ki, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık. And We have already written in the book [of Psalms] after the [previous] mention that the land [of Paradise] is inherited by My righteous servants. Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2589 331 21 106 17 إِنَّ فِي هَٰذَا لَبَلَاغًا لِّقَوْمٍ عَابِدِينَ inne fî hâẕâ lebelâgal liḳavmin `âbidîn. Doğrusu bu Kuran'da, kulluk eden kimselere bildiri vardır. Indeed, in this [Qur'an] is notification for a worshipping people. Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2590 331 21 107 17 وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ vemâ erselnâke illâ raḥmetel lil`âlemîn. Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. And We have not sent you, [O Muhammad], except as a mercy to the worlds. Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2591 331 21 108 17 قُلْ إِنَّمَا يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَهَلْ أَنتُم مُّسْلِمُونَ ḳul innemâ yûḥâ ileyye ennemâ ilâhüküm ilâhüv vâḥid. fehel entüm müslimûn. De ki: "Doğrusu tanrınızın tek bir Tanrı olduğu bana şüphesiz vahyolundu. Artık müslüman olacak mısınız?" Say, "It is only revealed to me that your god is but one God; so will you be Muslims [in submission to Him]?" Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2592 331 21 109 17 فَإِن تَوَلَّوْا فَقُلْ آذَنتُكُمْ عَلَىٰ سَوَاءٍ ۖ وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَم بَعِيدٌ مَّا تُوعَدُونَ fein tevellev feḳul ehentüküm `alâ sevâ'. vein edrî eḳarîbün em be`îdüm mâ tû`adûn. Eğer yüz çevirirlerse, de ki: "Size düpedüz açıkladım; tehdit olunduğunuz şeyin yakın mı uzak mı olduğunu bilmem." But if they turn away, then say, "I have announced to [all of] you equally. And I know not whether near or far is that which you are promised. Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2593 331 21 110 17 إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ innehû ya`lemü-lcehra mine-lḳavli veya`lemü mâ tektümûn. Doğrusu O, açığa vurulan sözü de bilir, gizlediklerinizi de bilir. Indeed, He knows what is declared of speech, and He knows what you conceal. Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2594 331 21 111 17 وَإِنْ أَدْرِي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَّكُمْ وَمَتَاعٌ إِلَىٰ حِينٍ vein edrî le`allehû fitnetül leküm vemetâ`un ilâ ḥîn. Bilmem; belki bu gecikme sizi denemek ve bir süreye kadar geçindirmek içindir. And I know not; perhaps it is a trial for you and enjoyment for a time." Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2595 331 21 112 17 قَالَ رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ ۗ وَرَبُّنَا الرَّحْمَٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ ḳâle rabbi-ḥküm bilḥaḳḳ. verabbüne-rraḥmânü-lmüste`ânü `alâ mâ teṣifûn. Peygamber: "Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet, anlattıklarınıza karşı ancak Rahman olan Rabbimizden yardım istenir" dedi. [The Prophet] has said, "My Lord, judge [between us] in truth. And our Lord is the Most Merciful, the one whose help is sought against that which you describe." Sayfa 331, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 332
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2596 332 22 1 17 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ ۚ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ yâ eyyühe-nnâsü-tteḳû rabbeküm. inne zelzelete-ssâ`ati şey'ün `ażîm. Ey insanlar! Rabbinizden sakının; doğrusu kıyamet gününün sarsıntısı büyük şeydir. O mankind, fear your Lord. Indeed, the convulsion of the [final] Hour is a terrible thing. Sayfa 332, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج
2597 332 22 2 17 يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَىٰ وَمَا هُم بِسُكَارَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ yevme teravnehâ teẕhelü küllü mürḍi`atin `ammâ erḍa`at vetede`u küllü ẕâti ḥamlin ḥamlehâ vetera-nnâse sükârâ vemâ hüm bisükârâ velâkinne `aẕâbe-llâhi şedîd. Kıyameti gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün oysa sarhoş değildirler, fakat bu sadece Allah'ın azabının çetin olmasındandır. On the Day you see it every nursing mother will be distracted from that [child] she was nursing, and every pregnant woman will abort her pregnancy, and you will see the people [appearing] intoxicated while they are not intoxicated; but the punishment of Allah is severe. Sayfa 332, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج
2598 332 22 3 17 وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَّرِيدٍ vemine-nnâsi mey yücâdilü fi-llâhi bigayri `ilmiv veyettebi`u külle şeyṭânim merîd. Allah hakkında bilmeden taşıyan ve her azılı şeytana uyan insanlar vardır. And of the people is he who disputes about Allah without knowledge and follows every rebellious devil. Sayfa 332, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج
2599 332 22 4 17 كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَىٰ عَذَابِ السَّعِيرِ kütibe `aleyhi ennehû men tevellâhü feennehû yüḍillühû veyehdîhi ilâ `aẕâbi-sse`îr. Onun hakkında şöyle yazılmıştır: O kendisini dost edinen kimseyi saptırır ve alevli azaba götürür. It has been decreed for every devil that whoever turns to him - he will misguide him and will lead him to the punishment of the Blaze. Sayfa 332, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج
2600 332 22 5 17 يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِن مُّضْغَةٍ مُّخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِّنُبَيِّنَ لَكُمْ ۚ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ۖ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِن بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا ۚ وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنبَتَتْ مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ yâ eyyühe-nnâsü in küntüm fî raybim mine-lba`ŝi feinnâ ḫalaḳnâküm min türâbin ŝümme min nuṭfetin ŝümme min `aleḳatin ŝümme mim muḍgatim müḫalleḳativ vegayri müḫalleḳatil linübeyyine leküm. venüḳirru fi-l'erḥâmi mâ neşâü ilâ ecelim müsemmen ŝümme nuḫricüküm ṭiflen ŝümme liteblügû eşüddeküm. veminküm mey yüteveffâ veminküm mey yüraddü ilâ erẕeli-l`umüri likeylâ ya`leme mim ba`di `ilmin şey'â. vetera-l'arḍa hâmideten feiẕâ enzelnâ `aleyhe-lmâe-htezzet verabet veembetet min külli zevcim behîc. Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmekten şüphede iseniz bilin ki, ne olduğunuzu size açıklamak için, Biz sizi topraktan sonra nutfeden, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra da yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız; sonra sizi çocuk olarak çıkartırız, böylece yetişip erginlik çağına varırsınız. Kiminiz öldürülür, kiminiz de ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bilirken birşey bilmez olur. Yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat Biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır, her güzel bitkiden çift çift yetiştirir. O People, if you should be in doubt about the Resurrection, then [consider that] indeed, We created you from dust, then from a sperm-drop, then from a clinging clot, and then from a lump of flesh, formed and unformed - that We may show you. And We settle in the wombs whom We will for a specified term, then We bring you out as a child, and then [We develop you] that you may reach your [time of] maturity. And among you is he who is taken in [early] death, and among you is he who is returned to the most decrepit [old] age so that he knows, after [once having] knowledge, nothing. And you see the earth barren, but when We send down upon it rain, it quivers and swells and grows [something] of every beautiful kind. Sayfa 332, Cuz 17, الحج, Al-Hajj—الحج

Sayfalar

CSV