Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 327
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2541 327 21 58 17 فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَّهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ fece`alehüm cüŝeŝen illâ kebîral lehüm le`allehüm ileyhi yerci`ûn. Hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye, sağlam bıraktı. So he made them into fragments, except a large one among them, that they might return to it [and question]. Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2542 327 21 59 17 قَالُوا مَن فَعَلَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ ḳâlû men fe`ale hâẕâ biâlihetinâ innehû lemine-żżâlimîn. Milleti: "Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir" dediler. They said, "Who has done this to our gods? Indeed, he is of the wrongdoers." Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2543 327 21 60 17 قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ ḳâlû semi`nâ fetey yeẕküruhüm yüḳâlü lehû ibrâhîm. Bazıları: "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu halkın gözü önüne getirin" dediler. They said, "We heard a young man mention them who is called Abraham." Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2544 327 21 61 17 قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَىٰ أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ ḳâlû fe'tû bihî `alâ a`yüni-nnâsi le`allehüm yeşhedûn. Bazıları: "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu halkın gözü önüne getirin" dediler. They said, "Then bring him before the eyes of the people that they may testify." Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2545 327 21 62 17 قَالُوا أَأَنتَ فَعَلْتَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ ḳâlû eente fe`alte hâẕâ biâlihetinâ yâ ibrâhîm. İbrahim gelince, ona: "Ey İbrahim, bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?" dediler. They said, "Have you done this to our gods, O Abraham?" Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2546 327 21 63 17 قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَٰذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِن كَانُوا يَنطِقُونَ ḳâle bel fe`aleh. kebîruhüm hâẕâ fes'elûhüm in kânû yenṭiḳûn. İbrahim: "Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun" dedi. He said, "Rather, this - the largest of them - did it, so ask them, if they should [be able to] speak." Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2547 327 21 64 17 فَرَجَعُوا إِلَىٰ أَنفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنتُمُ الظَّالِمُونَ ferace`û ilâ enfüsihim feḳâlû inneküm entümu-żżâlimûn. Kendi kendilerine: "Doğrusu siz haksızsınız", sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek: "Ey İbrahim! bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin" dediler. So they returned to [blaming] themselves and said [to each other], "Indeed, you are the wrongdoers." Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2548 327 21 65 17 ثُمَّ نُكِسُوا عَلَىٰ رُءُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَٰؤُلَاءِ يَنطِقُونَ ŝümme nükisû `alâ ruûsihim. leḳad `alimte mâ hâülâi yenṭiḳûn. Kendi kendilerine: "Doğrusu siz haksızsınız", sonra kafalarında olan eski inançlarına dönerek: "Ey İbrahim! bunların konuşmayacağını, and olsun ki, bilirsin" dediler. Then they reversed themselves, [saying], "You have already known that these do not speak!" Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2549 327 21 66 17 قَالَ أَفَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكُمْ شَيْئًا وَلَا يَضُرُّكُمْ ḳâle efeta`büdûne min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`uküm şey'ev velâ yeḍurruküm. İbrahim: "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara ne diye taparsınız? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akletmiyor musunuz?" dedi. He said, "Then do you worship instead of Allah that which does not benefit you at all or harm you? Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2550 327 21 67 17 أُفٍّ لَّكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ ۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ üffil leküm velimâ ta`büdûne min dûni-llâh. efelâ ta`ḳilûn. İbrahim: "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara ne diye taparsınız? Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akletmiyor musunuz?" dedi. Uff to you and to what you worship instead of Allah. Then will you not use reason?" Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2551 327 21 68 17 قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ ḳâlû ḥarriḳûhü venṣurû âliheteküm in küntüm fâ`ilîn. Onlar: "Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin" dediler. They said, "Burn him and support your gods - if you are to act." Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2552 327 21 69 17 قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ ḳulnâ yâ nâru kûnî berdev veselâmen `alâ ibrâhîm. Biz: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol" dedik. Allah said, "O fire, be coolness and safety upon Abraham." Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2553 327 21 70 17 وَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَخْسَرِينَ veerâdû bihî keyden fece`alnâhümü-l'aḫserîn. Ona düzen kurmak istediler, fakat Biz onları hüsrana uğrattık. And they intended for him harm, but We made them the greatest losers. Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2554 327 21 71 17 وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا لِلْعَالَمِينَ venecceynâhü velûṭan ile-l'arḍi-lletî bâraknâ fîhâ lil`âlemîn. Onu da, Lut'u da, alemler için kutsal kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık. And We delivered him and Lot to the land which We had blessed for the worlds. Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2555 327 21 72 17 وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً ۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ vevehebnâ lehû isḥâḳ. veya`ḳûbe nâfileten. veküllen ce`alnâ ṣâliḥîn. İbrahim'e, buna ilaveten İshak ve Yakub'u da verdik, her birini iyi kimseler kıldık. And We gave him Isaac and Jacob in addition, and all [of them] We made righteous. Sayfa 327, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 328
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2556 328 21 73 17 وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءَ الزَّكَاةِ ۖ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ vece`alnâhüm eimmetey yehdûne biemrinâ veevḥaynâ ileyhim fi`le-lḫayrâti veiḳâme-ṣṣalâti veîtâe-zzekâh. vekânû lenâ `âbidîn. Onları, buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık; onlara, iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, bize kulluk eden kimselerdi. And We made them leaders guiding by Our command. And We inspired to them the doing of good deeds, establishment of prayer, and giving of zakah; and they were worshippers of Us. Sayfa 328, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2557 328 21 74 17 وَلُوطًا آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَت تَّعْمَلُ الْخَبَائِثَ ۗ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِقِينَ velûṭan âteynâhü ḥukmev ve`ilmev venecceynâhü mine-lḳaryeti-lletî kânet ta`melü-lḫabâiŝ. innehüm kânû ḳavme sev'in fâsiḳîn. Lut'a da hüküm ve ilim verdik; onu, çirkin işler işleyen kasabadan kurtardık. Doğrusu onlar yoldan çıkmış kötü bir milletti. And to Lot We gave judgement and knowledge, and We saved him from the city that was committing wicked deeds. Indeed, they were a people of evil, defiantly disobedient. Sayfa 328, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2558 328 21 75 17 وَأَدْخَلْنَاهُ فِي رَحْمَتِنَا ۖ إِنَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ veedḫalnâhü fî raḥmetinâ. innehû mine-ṣṣâliḥîn. Lut'u rahmetimizin içine aldık; doğrusu o iyilerdendi. And We admitted him into Our mercy. Indeed, he was of the righteous. Sayfa 328, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2559 328 21 76 17 وَنُوحًا إِذْ نَادَىٰ مِن قَبْلُ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ venûḥan iẕ nâdâ min ḳablü festecebnâ lehû fenecceynâhü veehlehû mine-lkerbi-l`ażîm. Nuh da daha önceleri Bize yalvarmıştı, onun duasını kabul edip, kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık. And [mention] Noah, when he called [to Allah] before [that time], so We responded to him and saved him and his family from the great flood. Sayfa 328, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2560 328 21 77 17 وَنَصَرْنَاهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ veneṣarnâhü mine-lḳavmi-lleẕîne keẕẕebû biâyâtinâ. innehüm kânû ḳavme sev'in feagraḳnâhüm ecme`în. Ayetlerimizi yalanlayan millete karşı ona yardım ettik. Doğrusu onlar fena bir milletti, hepsini suda boğduk. And We saved him from the people who denied Our signs. Indeed, they were a people of evil, so We drowned them, all together. Sayfa 328, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء

Sayfalar

CSV