Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 321
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2481 321 20 133 16 وَقَالُوا لَوْلَا يَأْتِينَا بِآيَةٍ مِّن رَّبِّهِ ۚ أَوَلَمْ تَأْتِهِم بَيِّنَةُ مَا فِي الصُّحُفِ الْأُولَىٰ veḳâlû levlâ ye'tînâ biâyetim mir rabbih. evelem te'tihim beyyinetü mâ fi-ṣṣuḥufi-l'ûlâ. Rabbinden bize bir mucize getirseydi ya derler. Onlara, önceki Kitablarda bulunan belgeler gelmedi mi? And they say, "Why does he not bring us a sign from his Lord?" Has there not come to them evidence of what was in the former scriptures? Sayfa 321, Cuz 16, طه, Taha—طه
2482 321 20 134 16 وَلَوْ أَنَّا أَهْلَكْنَاهُم بِعَذَابٍ مِّن قَبْلِهِ لَقَالُوا رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ مِن قَبْلِ أَن نَّذِلَّ وَنَخْزَىٰ velev ennâ ehleknâhüm bi`aẕâbim min ḳablihî leḳâlû rabbenâ levlâ erselte ileynâ rasûlen fenettebi`a âyâtike min ḳabli en neẕille venaḫzâ. Eğer onları ondan önce bir azaba uğratarak yok etseydik: "Rabbimiz! Bize bir peygamber gönderseydin de, alçak ve rezil olmazdan önce ayetlerine uysaydık, olmaz mıydı?" diyeceklerdi. And if We had destroyed them with a punishment before him, they would have said, "Our Lord, why did You not send to us a messenger so we could have followed Your verses before we were humiliated and disgraced?" Sayfa 321, Cuz 16, طه, Taha—طه
2483 321 20 135 16 قُلْ كُلٌّ مُّتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُوا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدَىٰ ḳul küllüm müterabbiṣun feterabbeṣû. feseta`lemûne men aṣḥâbu-ṣṣirâṭi-sseviyyi vemeni-htedâ. De ki: "Herkes gözlemektedir, siz de gözleyin. Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu bileceksiniz." Say, "Each [of us] is waiting; so wait. For you will know who are the companions of the sound path and who is guided." Sayfa 321, Cuz 16, طه, Taha—طه
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 322
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2484 322 21 1 17 بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مُّعْرِضُونَ iḳterabe linnâsi ḥisâbühüm vehüm fî gafletim mü`riḍûn. İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hala habersiz, hakdan yüz çeviriyorlar. [The time of] their account has approached for the people, while they are in heedlessness turning away. Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2485 322 21 2 17 مَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مِّن رَّبِّهِم مُّحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ mâ ye'tîhim min ẕikrim mir rabbihim muḥdeŝin ille-steme`ûhü vehüm yel`abûn. Rablerinden kendilerine gelen her yeni ihtarı mutlaka, gönülleri gaflet içinde eğlenerek dinlerler. Zulmedenler, gizli toplantılarında: "Bu zat, sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Siz, göz göre göre sihre mi uyarsınız?" diye konuşurlar. No mention comes to them anew from their Lord except that they listen to it while they are at play Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2486 322 21 3 17 لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْ ۗ وَأَسَرُّوا النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُوا هَلْ هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ ۖ أَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ lâhiyeten ḳulûbühüm. veeserrü-nnecvâ. elleẕîne żalemû. hel hâẕâ illâ beşer miŝlüküm. efete'tûne-ssiḥra veentüm tübṣirûn. Rablerinden kendilerine gelen her yeni ihtarı mutlaka, gönülleri gaflet içinde eğlenerek dinlerler. Zulmedenler, gizli toplantılarında: "Bu zat, sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Siz, göz göre göre sihre mi uyarsınız?" diye konuşurlar. With their hearts distracted. And those who do wrong conceal their private conversation, [saying], "Is this [Prophet] except a human being like you? So would you approach magic while you are aware [of it]?" Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2487 322 21 4 17 قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ḳâle rabbî ya`lemü-lḳavle fi-ssemâi vel'arḍ. vehüve-ssemî`u-l`alîm. Peygamber: "Benim Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir. O, işitendir, bilendir" dedi. The Prophet said, "My Lord knows whatever is said throughout the heaven and earth, and He is the Hearing, the Knowing." Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2488 322 21 5 17 بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ bel ḳâlû aḍgâŝü aḥlâmim beli-fterâhü bel hüve şâ`ir. felye'tinâ biâyetin kemâ ürsile-l'evvelûn. Onlar: "Hayır; bunlar karışık rüyalardır", "Hayır; onu uydurmuştur", "Hayır; o şairdir", "Haydi önceki peygamberler gibi o da bize bir mucize getirsin" dediler. But they say, "[The revelation is but] a mixture of false dreams; rather, he has invented it; rather, he is a poet. So let him bring us a sign just as the previous [messengers] were sent [with miracles]." Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2489 322 21 6 17 مَا آمَنَتْ قَبْلَهُم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا ۖ أَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ mâ âmenet ḳablehüm min ḳaryetin ehleknâhâ. efehüm yü'minûn. Onlardan önce yoketmiş olduğumuz kasabalar halkı inanmadılar, bunlar mı inanacaklar? Not a [single] city which We destroyed believed before them, so will they believe? Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2490 322 21 7 17 وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلَّا رِجَالًا نُّوحِي إِلَيْهِمْ ۖ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ vemâ erselnâ ḳableke illâ ricâlen nûḥî ileyhim fes'elû ehle-ẕẕikri in küntüm lâ ta`lemûn. Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. And We sent not before you, [O Muhammad], except men to whom We revealed [the message], so ask the people of the message if you do not know. Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2491 322 21 8 17 وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَّا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ vemâ ce`alnâhüm cesedel lâ ye'külûne-ṭṭa`âme vemâ kânû ḫâlidîn. Biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdi. And We did not make the prophets forms not eating food, nor were they immortal [on earth]. Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2492 322 21 9 17 ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنجَيْنَاهُمْ وَمَن نَّشَاءُ وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ ŝümme ṣadaḳnâhümü-lva`de feenceynâhüm vemen neşâü veehlekne-lmüsrifîn. Sonra Biz onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık; aşırı gidenleri ise yok ettik. Then We fulfilled for them the promise, and We saved them and whom We willed and destroyed the transgressors. Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2493 322 21 10 17 لَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ ۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ leḳad enzelnâ ileyküm kitâben fîhi ẕikruküm. efelâ ta`ḳilûn. And olsun ki, size şerefiniz ve öğüt veren bir Kitap indirdik; akletmiyor musunuz? We have certainly sent down to you a Book in which is your mention. Then will you not reason? Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 323
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2494 323 21 11 17 وَكَمْ قَصَمْنَا مِن قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَأَنشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا آخَرِينَ vekem ḳaṣamnâ min ḳaryetin kânet żâlimetev veenşe'nâ ba`dehâ ḳavmen âḫarîn. Halkı zalim olan nice kasabaları kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka milletler varettik. And how many a city which was unjust have We shattered and produced after it another people. Sayfa 323, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2495 323 21 12 17 فَلَمَّا أَحَسُّوا بَأْسَنَا إِذَا هُم مِّنْهَا يَرْكُضُونَ felemmâ eḥassû be'senâ iẕâ hüm minhâ yerküḍûn. Onlar bizim baskınımızı hissettiklerinde, oradan kaçmağa koyuluyorlardı. And when its inhabitants perceived Our punishment, at once they fled from it. Sayfa 323, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2496 323 21 13 17 لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُوا إِلَىٰ مَا أُتْرِفْتُمْ فِيهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْأَلُونَ lâ terküḍû verci`û ilâ mâ ütriftüm fîhi vemesâkiniküm le`alleküm tüs'elûn. Koşup kaçmayın; size nimet verilen yere, yurdlarınıza dönün, elbette sorguya çekileceksiniz dedik. [Some angels said], "Do not flee but return to where you were given luxury and to your homes - perhaps you will be questioned." Sayfa 323, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2497 323 21 14 17 قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ ḳâlû yâ veylenâ innâ künnâ żâlimîn. Vay başımıza gelenlere! Doğrusu biz haksızlık yapmış kimseleriz dediler. They said, "O woe to us! Indeed, we were wrongdoers." Sayfa 323, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2498 323 21 15 17 فَمَا زَالَت تِّلْكَ دَعْوَاهُمْ حَتَّىٰ جَعَلْنَاهُمْ حَصِيدًا خَامِدِينَ femâ zâlet tilke da`vâhüm ḥattâ ce`alnâhüm ḥaṣîden ḫâmidîn. Biz onları biçilmiş ot ve bir yığın kül haline getirinceye kadar haykırmaları devam etti. And that declaration of theirs did not cease until We made them [as] a harvest [mowed down], extinguished [like a fire]. Sayfa 323, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2499 323 21 16 17 وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاءَ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ vemâ ḫalaḳne-ssemâe vel'arḍa vemâ beynehümâ lâ`ibîn. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. And We did not create the heaven and earth and that between them in play. Sayfa 323, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2500 323 21 17 17 لَوْ أَرَدْنَا أَن نَّتَّخِذَ لَهْوًا لَّاتَّخَذْنَاهُ مِن لَّدُنَّا إِن كُنَّا فَاعِلِينَ lev eradnâ en netteḫiẕe lehvel letteḫaẕnâhü mil ledünnâ. in künnâ fâ`ilîn. Eğlenme dileseydik, bunu yapacak olsaydık, şanımıza uygun şekilde yapardık; ama yapmayız. Had We intended to take a diversion, We could have taken it from [what is] with Us - if [indeed] We were to do so. Sayfa 323, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء

Sayfalar

CSV