|
2484 |
322 |
21 |
1 |
17 |
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مُّعْرِضُونَ |
iḳterabe linnâsi ḥisâbühüm vehüm fî gafletim mü`riḍûn. |
İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hala habersiz, hakdan yüz çeviriyorlar. |
[The time of] their account has approached for the people, while they are in heedlessness turning away. |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |
|
2485 |
322 |
21 |
2 |
17 |
مَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مِّن رَّبِّهِم مُّحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ |
mâ ye'tîhim min ẕikrim mir rabbihim muḥdeŝin ille-steme`ûhü vehüm yel`abûn. |
Rablerinden kendilerine gelen her yeni ihtarı mutlaka, gönülleri gaflet içinde eğlenerek dinlerler. Zulmedenler, gizli toplantılarında: "Bu zat, sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Siz, göz göre göre sihre mi uyarsınız?" diye konuşurlar. |
No mention comes to them anew from their Lord except that they listen to it while they are at play |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |
|
2486 |
322 |
21 |
3 |
17 |
لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْ ۗ وَأَسَرُّوا النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُوا هَلْ هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ ۖ أَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ |
lâhiyeten ḳulûbühüm. veeserrü-nnecvâ. elleẕîne żalemû. hel hâẕâ illâ beşer miŝlüküm. efete'tûne-ssiḥra veentüm tübṣirûn. |
Rablerinden kendilerine gelen her yeni ihtarı mutlaka, gönülleri gaflet içinde eğlenerek dinlerler. Zulmedenler, gizli toplantılarında: "Bu zat, sizin gibi bir insandan başka bir şey midir? Siz, göz göre göre sihre mi uyarsınız?" diye konuşurlar. |
With their hearts distracted. And those who do wrong conceal their private conversation, [saying], "Is this [Prophet] except a human being like you? So would you approach magic while you are aware [of it]?" |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |
|
2487 |
322 |
21 |
4 |
17 |
قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
ḳâle rabbî ya`lemü-lḳavle fi-ssemâi vel'arḍ. vehüve-ssemî`u-l`alîm. |
Peygamber: "Benim Rabbim gökte ve yerde söyleneni bilir. O, işitendir, bilendir" dedi. |
The Prophet said, "My Lord knows whatever is said throughout the heaven and earth, and He is the Hearing, the Knowing." |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |
|
2488 |
322 |
21 |
5 |
17 |
بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ |
bel ḳâlû aḍgâŝü aḥlâmim beli-fterâhü bel hüve şâ`ir. felye'tinâ biâyetin kemâ ürsile-l'evvelûn. |
Onlar: "Hayır; bunlar karışık rüyalardır", "Hayır; onu uydurmuştur", "Hayır; o şairdir", "Haydi önceki peygamberler gibi o da bize bir mucize getirsin" dediler. |
But they say, "[The revelation is but] a mixture of false dreams; rather, he has invented it; rather, he is a poet. So let him bring us a sign just as the previous [messengers] were sent [with miracles]." |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |
|
2489 |
322 |
21 |
6 |
17 |
مَا آمَنَتْ قَبْلَهُم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا ۖ أَفَهُمْ يُؤْمِنُونَ |
mâ âmenet ḳablehüm min ḳaryetin ehleknâhâ. efehüm yü'minûn. |
Onlardan önce yoketmiş olduğumuz kasabalar halkı inanmadılar, bunlar mı inanacaklar? |
Not a [single] city which We destroyed believed before them, so will they believe? |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |
|
2490 |
322 |
21 |
7 |
17 |
وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلَّا رِجَالًا نُّوحِي إِلَيْهِمْ ۖ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
vemâ erselnâ ḳableke illâ ricâlen nûḥî ileyhim fes'elû ehle-ẕẕikri in küntüm lâ ta`lemûn. |
Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. |
And We sent not before you, [O Muhammad], except men to whom We revealed [the message], so ask the people of the message if you do not know. |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |
|
2491 |
322 |
21 |
8 |
17 |
وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَّا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ |
vemâ ce`alnâhüm cesedel lâ ye'külûne-ṭṭa`âme vemâ kânû ḫâlidîn. |
Biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdi. |
And We did not make the prophets forms not eating food, nor were they immortal [on earth]. |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |
|
2492 |
322 |
21 |
9 |
17 |
ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنجَيْنَاهُمْ وَمَن نَّشَاءُ وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ |
ŝümme ṣadaḳnâhümü-lva`de feenceynâhüm vemen neşâü veehlekne-lmüsrifîn. |
Sonra Biz onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık; aşırı gidenleri ise yok ettik. |
Then We fulfilled for them the promise, and We saved them and whom We willed and destroyed the transgressors. |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |
|
2493 |
322 |
21 |
10 |
17 |
لَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ ۖ أَفَلَا تَعْقِلُونَ |
leḳad enzelnâ ileyküm kitâben fîhi ẕikruküm. efelâ ta`ḳilûn. |
And olsun ki, size şerefiniz ve öğüt veren bir Kitap indirdik; akletmiyor musunuz? |
We have certainly sent down to you a Book in which is your mention. Then will you not reason? |
Sayfa 322, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء |