Sayfa Sayfa Kur'an Gösterimi

Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 325
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2521 325 21 38 17 وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn. Doğru sözlü iseniz bildirin bu tehdit ne zamandır? derler. And they say, "When is this promise, if you should be truthful?" Sayfa 325, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2522 325 21 39 17 لَوْ يَعْلَمُ الَّذِينَ كَفَرُوا حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَن وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَن ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ lev ya`lemü-lleẕîne keferû ḥîne lâ yeküffûne `av vucûhihimü-nnâra velâ `an żuhûrihim velâ hüm yünṣarûn. Bu kafirler, ateşi yüzlerinden ve sırtlarından menedemeyecekleri ve yardım da göremiyecekleri zamanı keşke bilseler. If those who disbelieved but knew the time when they will not avert the Fire from their faces or from their backs and they will not be aided... Sayfa 325, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2523 325 21 40 17 بَلْ تَأْتِيهِم بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ bel te'tîhim bagteten fetebhetühüm felâ yesteṭî`ûne raddehâ velâ hüm yünżarûn. Belki aniden gelecek de onları şaşırtacaktır. Artık onu geri çeviremezler; kendileri de ertelenmez. Rather, it will come to them unexpectedly and bewilder them, and they will not be able to repel it, nor will they be reprieved. Sayfa 325, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2524 325 21 41 17 وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ veleḳadi-stühzie birusülim min ḳablike feḥâḳa billeẕîne seḫirû minhüm mâ kânû bihî yestehziûn. And olsun ki, senden önce birçok peygamber alaya alınmıştı da, alaya alanları, eğlendikleri şey mahvetmişti. And already were messengers ridiculed before you, but those who mocked them were enveloped by what they used to ridicule. Sayfa 325, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2525 325 21 42 17 قُلْ مَن يَكْلَؤُكُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَٰنِ ۗ بَلْ هُمْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِم مُّعْرِضُونَ ḳul mey yekleüküm billeyli vennehâri mine-rraḥmân. bel hüm `an ẕikri rabbihim mü`riḍûn. De ki: "Geceleyin ve gündüzün sizi Rahman'dan kim koruyabilir?" Ama onlar Rablerinin Kitabından yüz çevirmektedirler. Say, "Who can protect you at night or by day from the Most Merciful?" But they are, from the remembrance of their Lord, turning away. Sayfa 325, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2526 325 21 43 17 أَمْ لَهُمْ آلِهَةٌ تَمْنَعُهُم مِّن دُونِنَا ۚ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنفُسِهِمْ وَلَا هُم مِّنَّا يُصْحَبُونَ em lehüm âlihetün temne`uhüm min dûninâ. lâ yesteṭî`ûne naṣra enfüsihim velâ hüm minnâ yuṣḥabûn. Yoksa kendilerini bize karşı savunacak tanrıları mı var? O tanrılar kendilerine bile yardım edemezler. Katımızdan da dostluk görmezler. Or do they have gods to defend them other than Us? They are unable [even] to help themselves, nor can they be protected from Us. Sayfa 325, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2527 325 21 44 17 بَلْ مَتَّعْنَا هَٰؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ ۗ أَفَلَا يَرَوْنَ أَنَّا نَأْتِي الْأَرْضَ نَنقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا ۚ أَفَهُمُ الْغَالِبُونَ bel metta`nâ hâülâi veâbâehüm ḥattâ ṭâle `aleyhimü-l`umür. efelâ yeravne ennâ ne'ti-l'arḍa nenḳuṣuhâ min aṭrâfihâ. efehümü-lgâlibûn. Biz bunlara ve babalarına geçimlikler verdik de ömürleri uzadı; şimdi memleketlerini her yandan eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Üstün gelen onlar mıdır? But, [on the contrary], We have provided good things for these [disbelievers] and their fathers until life was prolonged for them. Then do they not see that We set upon the land, reducing it from its borders? So it is they who will overcome? Sayfa 325, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
Sayfa Sayfa Kur'an-ı Kerim Gösterimi - SyNo: 326
ANoazalan sırada SyNo SrNo SrANo Cuz Arapça Çeviriyazı Diyanet İşleri Sahih International Etiketler
2528 326 21 45 17 قُلْ إِنَّمَا أُنذِرُكُم بِالْوَحْيِ ۚ وَلَا يَسْمَعُ الصُّمُّ الدُّعَاءَ إِذَا مَا يُنذَرُونَ ḳul innemâ ünẕiruküm bilvaḥy. velâ yesme`u-ṣṣummü-ddü`âe iẕâ mâ yünẕerûn. De ki: "Ben ancak sizi vahy ile uyarıyorum" Uyarıldıkları zaman, sağırlar çağrıyı duymazlar. Say, "I only warn you by revelation." But the deaf do not hear the call when they are warned. Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2529 326 21 46 17 وَلَئِن مَّسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِّنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ veleim messethüm nefḥatüm min `aẕâbi rabbike leyeḳûlünne yâ veylenâ innâ künnâ żâlimîn. Rabbinin azabından onlara bir esinti dokunsa: "Vah bize! Doğrusu biz haksızdık" derler. And if [as much as] a whiff of the punishment of your Lord should touch them, they would surely say, "O woe to us! Indeed, we have been wrongdoers." Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2530 326 21 47 17 وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا ۖ وَإِن كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِّنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا ۗ وَكَفَىٰ بِنَا حَاسِبِينَ veneḍa`u-lmevâzîne-lḳiṣṭa liyevmi-lḳiyâmeti felâ tużlemü nefsün şey'â. vein kâne miŝḳâle ḥabbetim min ḫardelin eteynâ bihâ. vekefâ binâ ḥâsibîn. Kıyamet günü doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar olsa bile yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören olarak Biz yeteriz. And We place the scales of justice for the Day of Resurrection, so no soul will be treated unjustly at all. And if there is [even] the weight of a mustard seed, We will bring it forth. And sufficient are We as accountant. Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2531 326 21 48 17 وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَىٰ وَهَارُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَاءً وَذِكْرًا لِّلْمُتَّقِينَ veleḳad âteynâ mûsâ vehârûne-lfürḳâne veḍiyâev veẕikral lilmütteḳîn. And olsun ki, Musa ve Harun'a eğriyi doğrudan ayıran Kitap'ı sakınanlar için ışık ve öğüt olarak verdik. And We had already given Moses and Aaron the criterion and a light and a reminder for the righteous Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2532 326 21 49 17 الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ وَهُم مِّنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ elleẕîne yaḫşevne rabbehüm bilgaybi vehüm mine-ssâ`ati müşfiḳûn. Onlar görmedikleri halde Rablerinden korkarlar; kıyamet saatinden de titrerler. Who fear their Lord unseen, while they are of the Hour apprehensive. Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2533 326 21 50 17 وَهَٰذَا ذِكْرٌ مُّبَارَكٌ أَنزَلْنَاهُ ۚ أَفَأَنتُمْ لَهُ مُنكِرُونَ vehâẕâ ẕikrum mübârakün enzelnâh. efeentüm lehû münkirûn. İşte bu, indirdiğimiz kutsal bir Kitap'dır. Siz mi onu inkar ediyorsunuz? And this [Qur'an] is a blessed message which We have sent down. Then are you with it unacquainted? Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2534 326 21 51 17 ۞ وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِن قَبْلُ وَكُنَّا بِهِ عَالِمِينَ veleḳad âteynâ ibrâhîme ruşdehû min ḳablü vekünnâ bihî `âlimîn. And olsun ki, daha önce İbrahim'e de akla uygun olanı göstermiştik. Biz onu biliyorduk. And We had certainly given Abraham his sound judgement before, and We were of him well-Knowing Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2535 326 21 52 17 إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا هَٰذِهِ التَّمَاثِيلُ الَّتِي أَنتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâ hâẕihi-ttemâŝîlü-lletî entüm lehâ `âkifûn. İbrahim, babasına ve milletine: "Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?" demişti. When he said to his father and his people, "What are these statues to which you are devoted?" Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2536 326 21 53 17 قَالُوا وَجَدْنَا آبَاءَنَا لَهَا عَابِدِينَ ḳâlû vecednâ âbâenâ lehâ `âbidîn. Babalarımızı onlara tapar bulduk demişlerdi. They said, "We found our fathers worshippers of them." Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2537 326 21 54 17 قَالَ لَقَدْ كُنتُمْ أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمْ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ḳâle leḳad küntüm entüm veâbâüküm fî ḍalâlim mübîn. İbrahim: "And olsun ki sizler de babalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" deyince: He said, "You were certainly, you and your fathers, in manifest error." Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2538 326 21 55 17 قَالُوا أَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ أَمْ أَنتَ مِنَ اللَّاعِبِينَ ḳâlû eci'tenâ bilḥaḳḳi em ente mine-llâ`ibîn. Sen bize gerçeği mi getirdin yoksa şaka mı ediyorsun? dediler. They said, "Have you come to us with truth, or are you of those who jest?" Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2539 326 21 56 17 قَالَ بَل رَّبُّكُمْ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الَّذِي فَطَرَهُنَّ وَأَنَا عَلَىٰ ذَٰلِكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ ḳâle ber rabbüküm rabbü-ssemâvâti vel'arḍi-lleẕî feṭarahünn. veenâ `alâ ẕâliküm mine-şşâhidîn. O şöyle dedi: "Hayır; Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahidlik edenlerdenim." He said, "[No], rather, your Lord is the Lord of the heavens and the earth who created them, and I, to that, am of those who testify. Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء
2540 326 21 57 17 وَتَاللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصْنَامَكُم بَعْدَ أَن تُوَلُّوا مُدْبِرِينَ vetellâhi leekîdenne aṣnâmeküm ba`de en tüvellû müdbirîn. Allah'a yemin ederim ki, siz ayrıldıktan sonra, putlarınıza bir tuzak kuracağım! And [I swear] by Allah, I will surely plan against your idols after you have turned and gone away." Sayfa 326, Cuz 17, الأنبياء, Al-Anbiya—الأنبياء

Sayfalar

CSV