Hizb 60

 
00:00

vevâlidiv vemâ veled.

Arapça:

وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ

Türkçe:

Ve doğurana ve doğurduğuna da yemin olsun ki,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve and olsun baba ve çocuğuna.

Diyanet Vakfı:

Ve andolsun babaya ve ondan meydana gelen çocuğa,

İngilizce:

And (the mystic ties of) parent and child;-

Fransızca:

Et par le père et ce qu'il engendre !

Almanca:

und bei dem Zeugenden und dem, was er gezeugt hat!

Rusça:

Клянусь родителем и тем, кого он породил!

Açıklama:
 
00:00

leḳad ḫalaḳne-l'insâne fî kebed.

Arapça:

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ

Türkçe:

Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık.

Diyanet Vakfı:

Biz, insanı ( yüzyüze geleceği nice ) zorluklar içinde yarattık.

İngilizce:

Verily We have created man into toil and struggle.

Fransızca:

Nous avons, certes, créé l'homme pour une vie de lutte.

Almanca:

Gewiß, bereits erschufen WIR den Menschen zum Anstrengen.

Rusça:

Мы создали человека с тяготами.

Açıklama:
 
00:00

eyaḥsebü el ley yaḳdira `aleyhi eḥad.

Arapça:

أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ

Türkçe:

O sanıyor mu ki, hiç kimse ona asla güç yetiremeyecektir!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor?

Diyanet Vakfı:

İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

İngilizce:

Thinketh he, that none hath power over him?

Fransızca:

Pense-t-il que personne ne pourra rien contre lui ?

Almanca:

Denkt er etwa, daß keiner ihn überwältigt?!

Rusça:

Неужели он полагает, что никто не справится с ним?

Açıklama:
 
00:00

yeḳûlü ehlektü mâlel lübedâ.

Arapça:

يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا

Türkçe:

"Yığınlarla mal telef ettim!" diyor.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor.

Diyanet Vakfı:

" Pek çok mal harcadım " diyor.

İngilizce:

He may say (boastfully); Wealth have I squandered in abundance!

Fransızca:

Il dit : "J'ai gaspillé beaucoup de biens".

Almanca:

Er sagt: "Ich verbrauchte angehäuftes Vermögen."

Rusça:

Он говорит: "Я погубил богатство несметное!"

Açıklama:
 
00:00

eyaḥsebü el lem yerahû eḥad.

Arapça:

أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ

Türkçe:

Hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor?

Diyanet Vakfı:

Kimse onu görmedi mi sanıyor?

İngilizce:

Thinketh he that none beholdeth him?

Fransızca:

Pense-t-il que nul ne l'a vu ?

Almanca:

Denkt er etwa, daß keiner ihn sah?!

Rusça:

Неужели он полагает, что никто не видел его?

Açıklama:
 
00:00

elem nec`al lehû `ayneyn.

Arapça:

أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ

Türkçe:

Biz ona vermedik mi iki göz,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz ona iki göz vermedik mi?

Diyanet Vakfı:

Biz ona iki göz vermedik mi?

İngilizce:

Have We not made for him a pair of eyes?-

Fransızca:

Ne lui avons Nous pas assigné deux yeux,

Almanca:

Machten WIR ihm etwa nicht zwei Augen

Rusça:

Разве Мы не наделили его двумя глазами,

Açıklama:
 
00:00

velisânev veşefeteyn.

Arapça:

وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ

Türkçe:

Bir dil, iki dudak?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir dil ve iki dudak?

Diyanet Vakfı:

Bir dil ve iki dudak,

İngilizce:

And a tongue, and a pair of lips?-

Fransızca:

et une langue et deux lèvres ?

Almanca:

sowie Zungen und zwei Lippen,

Rusça:

языком и двумя устами?

Açıklama:
 
00:00

vehedeynâhü-nnecdeyn.

Arapça:

وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ

Türkçe:

Kılavuzladık onu iki tepeye.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ona iki yolu gösterdik.

Diyanet Vakfı:

Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik.

İngilizce:

And shown him the two highways?

Fransızca:

Ne l'avons-Nous pas guidé aux deux voies .

Almanca:

und leiteten WIR ihn auf beide Wege recht?!

Rusça:

Разве Мы не повели его к двум вершинам?

Açıklama:
 
00:00

fele-ḳteḥame-l`aḳabeh.

Arapça:

فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ

Türkçe:

Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.

Diyanet Vakfı:

Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.

İngilizce:

But he hath made no haste on the path that is steep.

Fransızca:

Or, il ne s'engage pas dans la voie difficile !

Almanca:

So bestieg er Al-'aqaba nicht.

Rusça:

Он не стал преодолевать крутую тропу.

Açıklama:
 
00:00

vemâ edrâke me-l`aḳabeh.

Arapça:

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ

Türkçe:

Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?

Diyanet Vakfı:

O sarp yokuş nedir bilir misin?

İngilizce:

And what will explain to thee the path that is steep?-

Fransızca:

Et qui te dira ce qu'est la voie difficile ?

Almanca:

Und was weißt du, was Al-'aqaba ist?!

Rusça:

Откуда ты мог знать, что такое крутая тропа?

Açıklama:

Sayfalar

Hizb 60 beslemesine abone olun.