
felya`büdû rabbe hâẕe-lbeyt.
Arapça:
فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هَٰذَا الْبَيْتِ
Türkçe:
Bu evin Rabbine ibadet etsinler!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu Beyt (Kâbe)nin Rabbine kulluk etsinler.
Diyanet Vakfı:
Onlar, şu evin Rabbine kulluk etsinler, ki,
İngilizce:
Let them adore the Lord of this House,
Fransızca:
Qu'ils adorent donc le Seigneur de cette Maison (la Kaaba).
Almanca:
so sollen sie Dem HERRN dieses Hauses dienen,
Rusça:
Пусть же они поклоняются Господу этого Дома (Каабы),
Açıklama:

elleẕî aṭ`amehüm min cû`iv veâmenehüm min ḫavf.
Arapça:
الَّذِي أَطْعَمَهُم مِّن جُوعٍ وَآمَنَهُم مِّنْ خَوْفٍ
Türkçe:
O ki, onları doyurup kurtardı açlıktan ve kendilerini güvene çıkardı korkudan.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, kendilerini açlıktan kurtararak beslemiştir ve her tehlikeye karşı onlara emniyet vermiştir.
Diyanet Vakfı:
Kendilerini açlıktan doyuran ve her çeşit korkudan emin kıldı.
İngilizce:
Who provides them with food against hunger, and with security against fear (of danger).
Fransızca:
qui les a nourris contre la faim et rassurés de la crainte!
Almanca:
Der sie nach Hungern speiste, und Sicherheit nach Furcht gewährte.
Rusça:
Который накормил их после голода и избавил их от страха.
Açıklama:

era'eyte-lleẕî yükeẕẕibü biddîn.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَرَأَيْتَ الَّذِي يُكَذِّبُ بِالدِّينِ
Türkçe:
Gördün mü o, dini yalan sayanı?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dini yalanlayanı gördün mü?
Diyanet Vakfı:
Dini yalanlayanı gördün mü?
İngilizce:
Seest thou one who denies the Judgment (to come)?
Fransızca:
Vois-tu celui qui traite de mensonge la Rétribution ?
Almanca:
Kennst du denjenigen, der den Din ableugnet?!
Rusça:
Видел ли ты того, кто считает ложью воздаяние?
Açıklama:

feẕâlike-lleẕî yedü``u-lyetîm.
Arapça:
فَذَٰلِكَ الَّذِي يَدُعُّ الْيَتِيمَ
Türkçe:
İşte odur yetimi itip kakan;
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte o, öksüzü iter, kakar.
Diyanet Vakfı:
İşte o, yetimi itip kakar;
İngilizce:
Then such is the (man) who repulses the orphan (with harshness),
Fransızca:
C'est bien lui qui repousse l'orphelin,
Almanca:
Also dieser ist derjenige, der die Waise wegstößt
Rusça:
Это - тот, кто гонит сироту
Açıklama:

velâ yeḥuḍḍu `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.
Arapça:
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ
Türkçe:
Yoksulu doyurmayı özendirmez o.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksulu doyurmaya önayak olmaz.
Diyanet Vakfı:
Yoksulu doyurmaya teşvik etmez;
İngilizce:
And encourages not the feeding of the indigent.
Fransızca:
et qui n'encourage point à nourrir le pauvre.
Almanca:
und zur Speisung des Bedürftigen nicht anspornt.
Rusça:
и не побуждает накормить бедняка.
Açıklama:

feveylül lilmüṣallîn.
Arapça:
فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ
Türkçe:
Vay haline o namaz kılanların/dua edenlerin ki,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Vay haline o namaz kılanların ki,
Diyanet Vakfı:
Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,
İngilizce:
So woe to the worshippers
Fransızca:
Malheur donc, à ceux qui prient
Almanca:
Also Niedergang sei den des rituellen Gebets Verrichtenden,
Rusça:
Горе молящимся,
Açıklama:

elleẕîne hüm `an ṣalâtihim sâhûn.
Arapça:
الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ
Türkçe:
Namazlarından/dualarından gaflet içindedir onlar!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler.
Diyanet Vakfı:
Onlar namazlarını ciddiye almazlar.
İngilizce:
Who are neglectful of their prayers,
Fransızca:
tout en négligeant (et retardant) leur Salat,
Almanca:
denjenigen, die ihrem rituellen Gebet gegenüber achtlos sind,
Rusça:
которые небрежны к своим намазам,
Açıklama:

elleẕîne hüm yürâûn.
Arapça:
الَّذِينَ هُمْ يُرَاءُونَ
Türkçe:
Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gösteriş yaparlar onlar,
Diyanet Vakfı:
Onlar gösteriş yapanlardır,
İngilizce:
Those who (want but) to be seen (of men),
Fransızca:
qui sont pleins d'ostentation,
Almanca:
denjenigen, die Riyaa betreiben
Rusça:
которые лицемерят
Açıklama:

veyemne`ûne-lmâ`ûn.
Arapça:
وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ
Türkçe:
Ve onlar, kamu hakkına/yardıma/zekâta/iyiliğe engel olurlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve yardımlığı sakınırlar (zekatı vermezler).
Diyanet Vakfı:
Ve hayra da mani olurlar.
İngilizce:
But refuse (to supply) (even) neighbourly needs.
Fransızca:
et refusent l'ustensile (à celui qui en a besoin).
Almanca:
und die Utensilien verweigern.
Rusça:
и отказывают даже в мелочи!
Açıklama:

innâ a`ṭaynâke-lkevŝer.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, biz verdik sana Kevser'i/iyilik, bereket, mutluluk, güzellik, soy ve aydınlığın tükenmezini.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Muhakkak biz sana Kevser'i verdik.
Diyanet Vakfı:
(Resulum!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik.
İngilizce:
To thee have We granted the Fount (of Abundance).
Fransızca:
Nous t'avons certes, accordé l'Abondance.
Almanca:
Gewiß, WIR gaben dir Al-kauthar,
Rusça:
Мы даровали тебе Изобилие (реку в Раю, которая называется аль-Каусар).
Açıklama:
Sayfalar
