Hizb 57

innehû kâne lâ yü'minü billâhi-l`ażîm.

Türkçe:
"Çünkü o, yüce Allah'a inanmıyordu."
İngilizce:
This was he that would not believe in Allah Most High.
Fransızca:
car il ne croyait pas en Allah, le Très Grand.
Almanca:
Gewiß, er pflegte den Iman an ALLAH, Den Allerhabenen nicht zu verinnerlichen
Rusça:
Он не веровал в Великого Аллаха
Arapça:
إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü o, büyük Allah'a inanmıyordu.
Diyanet Vakfı:
Çünkü o, ulu Allah'a iman etmezdi,

velâ yeḥuḍḍu `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.

Türkçe:
"Yoksulu doyurmaya özendirmiyordu."
İngilizce:
And would not encourage the feeding of the indigent!
Fransızca:
et n'incitait pas à nourrir le pauvre.
Almanca:
und zur Speisung des Bedürftigen nicht anzuspornen.
Rusça:
и не призывал кормить бедняка.
Arapça:
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu.
Diyanet Vakfı:
Yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi.

feleyse lehü-lyevme hâhünâ ḥamîm.

Türkçe:
"Bugün onun için burada bir sıcak dost yoktur."
İngilizce:
So no friend hath he here this Day.
Fransızca:
Il n'a pour lui ici, aujourd'hui, point d'ami chaleureux [pour le protéger],
Almanca:
So gibt es für ihn hier weder einen engen Freund
Rusça:
Сегодня здесь у него нет любящего родственника,
Arapça:
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.
Diyanet Vakfı:
Bu sebeple, bugün burada onun candan bir dostu yoktur.

velâ ṭa`âmün illâ min gislîn.

Türkçe:
"Yıkananların atık sularından başka yemek de yoktur."
İngilizce:
Nor hath he any food except the corruption from the washing of wounds,
Fransızca:
ni d'autre nourriture que du pus,
Almanca:
noch Speise außer von Wasser voller Eiter,
Rusça:
и нет пищи, кроме кровавого гноя.
Arapça:
وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir irinden başka yiyecek de yok.
Diyanet Vakfı:
İrinden başka yiyecek de yoktur.

lâ ye'külühû ille-lḫâṭiûn.

Türkçe:
"Ki o atık suyu sadece günahkârlar yer."
İngilizce:
Which none do eat but those in sin.
Fransızca:
que seuls les fautifs mangeront".
Almanca:
die niemand ißt 3 außer den Verfehlenden."
Rusça:
Едят его только грешники.
Arapça:
لَّا يَأْكُلُهُ إِلَّا الْخَاطِئُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu günahkârlardan başkası yemez.
Diyanet Vakfı:
Onu (bile bile )hata işleyenlerden başkası yemez.

felâ uḳsimü bimâ tübṣirûn.

Türkçe:
Hayır, sandıkları gibi değil! Yemin ederim gördüklerinize,
İngilizce:
So I do call to witness what ye see,
Fransızca:
Mais non... Je jure par ce que vous voyez,
Almanca:
Also schwöre ICH bei dem, worin ihr Einblick habt,
Rusça:
О да! Клянусь тем, что вы видите,
Arapça:
فَلَا أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun gördüklerinize,
Diyanet Vakfı:
Görebildikleriniz üzerine yemin ederim,

vemâ lâ tübṣirûn.

Türkçe:
Ve görmediklerinize!
İngilizce:
And what ye see not,
Fransızca:
ainsi que par ce que vous ne voyez pas,
Almanca:
und bei dem, worin ihr keinen Einblick habt,
Rusça:
и тем, чего вы не видите!
Arapça:
وَمَا لَا تُبْصِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve görmediklerinize..
Diyanet Vakfı:
Ve göremediklerinize ki,

innehû leḳavlü rasûlin kerîm.

Türkçe:
Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür.
İngilizce:
That this is verily the word of an honoured messenger;
Fransızca:
que ceci [le Coran] est la parole d'un noble Messager ,
Almanca:
gewiß, er ist zweifelsohne das Wort eines edlen Entsandten,
Rusça:
Это - слова благородного посланца (Мухаммада или Джибриля).
Arapça:
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz Kur'ân, şerefli bir peygamberin (Allah'tan) getirdiği sözdür.
Diyanet Vakfı:
Hiç şüphesiz o (Kur'an), çok şerefli bir elçinin sözüdür.

vemâ hüve biḳavli şâ`ir. ḳalîlem mâ tü'minûn.

Türkçe:
Bir şairin sözü değildir o. Ne kadar da az inanıyorsunuz?
İngilizce:
It is not the word of a poet: little it is ye believe!
Fransızca:
et que ce n'est pas la parole d'un poète; mais vous ne croyez que très peu,
Almanca:
und er ist nicht das Wort eines Dichters. Ein wenig ist es, daß ihr den Iman verinnerlicht.
Rusça:
Это - не слова поэта. Мало же вы веруете!
Arapça:
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ ۚ قَلِيلًا مَّا تُؤْمِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz.
Diyanet Vakfı:
Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!

velâ biḳavli kâhin. ḳalîlem mâ teẕekkerûn.

Türkçe:
Bir kâhinin sözü de değildir o. Ne kadar da az araştırıp düşünüyorsunuz?
İngilizce:
Nor is it the word of a soothsayer: little admonition it is ye receive.
Fransızca:
ni la parole d'un devin, mais vous vous rappelez bien peu.
Almanca:
Er ist auch nicht das Wort eines Wahrsagers. Ein wenig ist es, daß ihr euch besinnt.
Rusça:
Это - не слова прорицателя. Мало же вы поминаете назидания!
Arapça:
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ ۚ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!
Diyanet Vakfı:
Bir kahin sözü de değildir (o). Ne de az düşünüyorsunuz!

Sayfalar

Hizb 57 beslemesine abone olun.