Sayfa 589

felyevme-lleẕîne âmenû mine-lküffâri yaḍḥakûn.

Türkçe:
İşte bugün, iman sahipleri, küfre batmışlara gülüyorlar.
İngilizce:
But on this Day the Believers will laugh at the Unbelievers:
Fransızca:
Aujourd'hui, donc, ce sont ceux qui ont cru qui rient des infidèles
Almanca:
An diesem Tag also machen sich diejenigen, die den Iman verinnerlichten, über die Kafir lustig.
Rusça:
В тот день верующие будут смеяться над неверующими
Arapça:
فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bugün de inananlar kâfirlere gülecek.
Diyanet Vakfı:
İşte o gün (ahirette) de iman edenler kafirlere gülerler.

`ale-l'erâiki yenżurûn.

Türkçe:
Koltuklar üzerinde seyrediyorlar.
İngilizce:
On Thrones (of Dignity) they will command (a sight) (of all things).
Fransızca:
sur les divans, ils regardent.
Almanca:
Sie sind auf Liegen, sie schauen zu:
Rusça:
и созерцать на ложах.
Arapça:
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.
Diyanet Vakfı:
Koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.

hel ŝüvvibe-lküffâru mâ kânû yef`alûn.

Türkçe:
Nankör kâfirler, yapmış olduklarıyla ödüllendirildiler mi?
İngilizce:
Will not the Unbelievers have been paid back for what they did?
Fransızca:
Est-ce que les infidèles ont eu la récompense de ce qu'ils faisaient ?
Almanca:
"Wurde den Kafir vergolten, was sie zu machen pflegten?"
Rusça:
Разве неверующие не получат воздаяние за то, что они совершали?
Arapça:
هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nasıl, kâfirler yaptıklarının cezasını buldular mı?
Diyanet Vakfı:
Kafirler yaptıklarının cezasını bulduar mı! (Elbette buldular.)

iẕe-ssemâü-nşeḳḳat.

Türkçe:
Gök yarılıp parçalandığı,
İngilizce:
When the sky is rent asunder,
Fransızca:
Quand le ciel se déchirera
Almanca:
Wenn der Himmel zerreißt,
Rusça:
Когда небо развернется
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِذَا السَّمَاءُ انشَقَّتْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gök yarıldığı,
Diyanet Vakfı:
Gök yarıldığı,

veeẕinet lirabbihâ veḥuḳḳat.

Türkçe:
Ve Rabbini dinleyip de hakkın belirişine araç kılındığı zaman!
İngilizce:
And hearkens to (the Command of) its Lord, and it must needs (do so);-
Fransızca:
et obéira à son Seigneur - et fera ce qu'il doit faire -
Almanca:
und seinem HERRN ganz Ohr wird, und ihm obliegt es,
Rusça:
и внемлет своему Господу, как ему надлежит,
Arapça:
وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit,
Diyanet Vakfı:
Rabbine kulak verip boyun eğecek hale getirildiği zaman,

veiẕe-l'arḍu müddet.

Türkçe:
Ve yer uzatıldığı,
İngilizce:
And when the earth is flattened out,
Fransızca:
et que la terre sera nivelée,
Almanca:
und wenn die Erde ausgedehnt wird,
Rusça:
когда земля будет распростерта,
Arapça:
وَإِذَا الْأَرْضُ مُدَّتْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yer uzatılıp düzlendiği,
Diyanet Vakfı:
Yer dümdüz edildiği,

veelḳat mâ fîhâ veteḫallet.

Türkçe:
Ve içindekini atıp boşaldığı,
İngilizce:
And casts forth what is within it and becomes (clean) empty,
Fransızca:
et qu'elle rejettera ce qui est en son sein (les morts) et se videra,
Almanca:
und herauswirft, was in ihr ist und darauf verzichtet,
Rusça:
извергнет то, что в ней, и опустошится,
Arapça:
وَأَلْقَتْ مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İçinde ne varsa attığı ve tamamen boşaldığı
Diyanet Vakfı:
İçinde bulunanları atıp boşaldığı,

veeẕinet lirabbihâ veḥuḳḳat.

Türkçe:
Ve Rabbini dinleyip de hakkın belirişine araç kılındığı zaman!
İngilizce:
And hearkens to (the Command of) its Lord,- and it must needs (do so);- (then will come Home the full reality).
Fransızca:
et qu'elle obéira à son Seigneur - et fera ce qu'elle doit faire -
Almanca:
und ihrem HERRN ganz Ohr wird, und ihr obliegt es,
Rusça:
и внемлет своему Господу, как ей надлежит...
Arapça:
وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve Rabbini dinleyip kendisine yaraşır şekilde boyun eğdiği vakit,
Diyanet Vakfı:
Ve Rabb'ini dinleyip O'na hakkıyla itaata mecbur kılındığı vakit (insanoğlu yaptıkları ile karşılaşır).

yâ eyyühe-l'insânü inneke kâdiḥun ilâ rabbike kedḥan femülâḳîh.

Türkçe:
Ey insan, sen Rabbine varmak için çok didinecek, sonunda O'na kavuşacaksın!
İngilizce:
O thou man! Verily thou art ever toiling on towards thy Lord- painfully toiling,- but thou shalt meet Him.
Fransızca:
ô homme ! Toi qui t'efforces vers ton Seigneur sans relâche, tu Le rencontreras alors.
Almanca:
Mensch! Gewiß, du bist ein sich Anstrengender zu deinem HERRN mit Anstrengung, auf die du treffen wirst.
Rusça:
О человек! Ты стремишься к своему Господу и встретишься с Ним.
Arapça:
يَا أَيُّهَا الْإِنسَانُ إِنَّكَ كَادِحٌ إِلَىٰ رَبِّكَ كَدْحًا فَمُلَاقِيهِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey insan! Kuşkusuz sen Rabbine doğru çaba üstüne çaba sarfetmektesin, nihayet O'na varacaksın.
Diyanet Vakfı:
Ey insan! Şüphe yok ki sen Rabbine karşı çaba üstüne çaba göstermektesin; sonunda O'na varacaksın.

feemmâ men ûtiye kitâbehû biyemînih.

Türkçe:
O zaman kitabı sağdan verilen,
İngilizce:
Then he who is given his Record in his right hand,
Fransızca:
Celui qui recevra son livre en sa main droite,
Almanca:
Also hinsichtlich desjenigen, dem sein Register mit seiner Rechten gegeben wird,
Rusça:
Тот, кому его книга будет вручена в правую руку,
Arapça:
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O vakit kitabı sağ eline verilen,
Diyanet Vakfı:
Kimin kitabı sağından verilirse,

Sayfalar

Sayfa 589 beslemesine abone olun.