Sayfa 447

mâ leküm lâ tenâṣarûn.

Türkçe:
Neniz var da birbirinize yardım etmiyorsunuz?
İngilizce:
What is the matter with you that ye help not each other?'
Fransızca:
"Pourquoi ne vous portez-vous pas secours mutuellement" ?
Almanca:
Weshalb steht ihr einander nicht bei?!
Rusça:
"Что с вами? Почему вы не помогаете друг другу?"
Arapça:
مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlara): "Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?" (denilir.)
Diyanet Vakfı:
Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz?

bel hümü-lyevme müsteslimûn.

Türkçe:
Edemezler! Bugün hepsi teslim bayrağını çekmiş durumdadır.
İngilizce:
Nay, but that day they shall submit (to Judgment);
Fransızca:
Mais ce jour-là, ils seront complètement soumis,
Almanca:
Nein, sondern sie sind heute Kapitulanten."
Rusça:
О нет! Сегодня они будут покорны.
Arapça:
بَلْ هُمُ الْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır.
Diyanet Vakfı:
Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir.

veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.

Türkçe:
Birbirlerine dönerek bir şeyler sorup duruyorlar.
İngilizce:
And they will turn to one another, and question one another.
Fransızca:
et les uns se tourneront vers les autres s'interrogeant mutuellement;
Almanca:
Und die einen von ihnen wandten sich zu den anderen hin und fragten,
Rusça:
Они будут обращаться друг к другу с вопросами.
Arapça:
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, birbirine dönmüş soruşuyorlar.
Diyanet Vakfı:
(İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar.

ḳâlû inneküm küntüm te'tûnenâ `ani-lyemîn.

Türkçe:
Dediler: "Siz bize sağ taraftan geliyordunuz."
İngilizce:
They will say: "It was ye who used to come to us from the right hand (of power and authority)!"
Fransızca:
Ils diront : "C'est vous qui nous forciez (à la mécréance)" .
Almanca:
sie sagten: "Gewiß, ihr pflegtet an uns von der Rechten heranzukommen."
Rusça:
Они скажут: "Вы приходили к нам справа".
Arapça:
قَالُوا إِنَّكُمْ كُنتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ الْيَمِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar: "Siz bize (uğurlu görünerek) sağdan gelir dururdunuz" derler.
Diyanet Vakfı:
(Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan gelirdiniz (sureti haktan görünürdünüz) derler.

ḳâlû bel lem tekûnû mü'minîn.

Türkçe:
Ötekiler dediler: "Hayır, siz zaten inanmıyordunuz?"
İngilizce:
They will reply: "Nay, ye yourselves had no Faith!
Fransızca:
"C'est vous plutôt (diront les chefs) qui ne vouliez pas croire.
Almanca:
Sie sagten: "Nein, sondern ihr wart keine Mumin!
Rusça:
Они ответят: "О нет! Вы сами не были верующими.
Arapça:
قَالُوا بَل لَّمْ تَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(İleri gelenler de) derler ki: "Hayır, siz inanmamıştınız."
Diyanet Vakfı:
(Ötekiler de:) "Bilakis, derler, siz inanan kimseler değildiniz".

vemâ kâne lenâ `aleyküm min sülṭân. bel küntüm ḳavmen ṭâgîn.

Türkçe:
"Bizim size karşı bir sultamız yoktu. İşin esası şu ki siz azmış bir topluluktunuz."
İngilizce:
Nor had we any authority over you. Nay, it was ye who were a people in obstinate rebellion!
Fransızca:
Et nous n'avions aucun pouvoir sur vous. C'est vous plutôt qui étiez des gens transgresseurs.
Almanca:
Und wir hatten über euch keine Verfügung. Nein, sondern ihr wart übertretende Leute!
Rusça:
Мы не обладали властью над вами. Вы сами были людьми, преступавшими границы дозволенного.
Arapça:
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ ۖ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًا طَاغِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bizim de size karşı bir gücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz.
Diyanet Vakfı:
"Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz."

feḥaḳḳa `aleynâ ḳavlü rabbinâ. innâ leẕâiḳûn.

Türkçe:
"Rabbimizin sözü üzerimize hak oldu. Tadacağımızı elbette tadacağız."
İngilizce:
So now has been proved true, against us, the word of our Lord that we shall indeed (have to) taste (the punishment of our sins).
Fransızca:
La parole de notre Seigneur s'est donc réalisée contre nous; certes, nous allons goûter [au châtiment].
Almanca:
So war Rechtens das Gesagte gegen uns von unserem HERRN. Gewiß, wir werden es doch erfahren!
Rusça:
Относительно нас сбылось Слово нашего Господа. Воистину, мы будем вкушать наказание.
Arapça:
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَا ۖ إِنَّا لَذَائِقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun için üzerimize Rabbimizin azab sözü hak oldu. Şüphesiz azabımızı tadacağız.
Diyanet Vakfı:
"Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız."

feagveynâküm innâ künnâ gâvîn.

Türkçe:
"Sizi saptırıp azdırmıştık. Çünkü biz de sapıp azmış kişilerdik."
İngilizce:
We led you astray: for truly we were ourselves astray.
Fransızca:
"Nous vous avons induits en erreur car, en vérité, nous étions égarés nous-mêmes".
Almanca:
So verleiteten wir euch. Gewiß, wir waren auch Verleitete."
Rusça:
Мы ввели вас в заблуждение, и мы сами были заблудшими".
Arapça:
فَأَغْوَيْنَاكُمْ إِنَّا كُنَّا غَاوِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Evet biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık.
Diyanet Vakfı:
"Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık."

feinnehüm yevmeiẕin fi-l`aẕâbi müşterikûn.

Türkçe:
Onlar o gün azap içinde ortaklık kurmuşlardır.
İngilizce:
Truly, that Day, they will (all) share in the Penalty.
Fransızca:
Ce jour-là donc, ils seront tous associés dans le châtiment.
Almanca:
So sind sie an diesem Tag in der Peinigung Beteiligte.
Rusça:
Воистину, в тот день они разделят наказание.
Arapça:
فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde hepsi o gün azabda ortaktırlar.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz o gün onlar azapta ortaktırlar.

innâ keẕâlike nef`alü bilmücrimîn.

Türkçe:
İşte böyle yaparız biz suçlulara/günahkârlara.
İngilizce:
Verily that is how We shall deal with Sinners.
Fransızca:
Ainsi traitons-Nous les criminels.
Almanca:
Gewiß, WIR machen es solcherart mit den schwer Verfehlenden.
Rusça:
Воистину, так Мы поступаем с грешниками.
Arapça:
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte biz günahkarlara böyle yaparız.
Diyanet Vakfı:
İşte biz, suçlulara böyle yaparız.

Sayfalar

Sayfa 447 beslemesine abone olun.