Cuz 29

vekünnâ nükeẕẕibü biyevmi-ddîn.

Türkçe:
"Din gününü yalanlıyorduk."
İngilizce:
And we used to deny the Day of Judgment,
Fransızca:
et nous traitions de mensonge le jour de la Rétribution,
Almanca:
und wir pflegten den Tag des Din abzuleugnen,
Rusça:
Мы считали ложью Последний день,
Arapça:
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ceza gününü yalanlardık.
Diyanet Vakfı:
Ceza gününü de yalan sayıyorduk,

ḥattâ etâne-lyeḳîn.

Türkçe:
"Nihayet, tartışılmaz ve karşı çıkılmaz bilgi önümüze dikildi."
İngilizce:
Until there came to us (the Hour) that is certain.
Fransızca:
jusqu'à ce que nous vînt la vérité évidente [la mort]".
Almanca:
bis zu uns die Gewißheit kam."
Rusça:
пока к нам не явилась убежденность (смерть)".
Arapça:
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet bize ölüm gelip çattı.
Diyanet Vakfı:
Sonunda bize ölüm geldi çattı.

femâ tenfe`uhüm şefâ`atü-şşâfi`în.

Türkçe:
Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati.
İngilizce:
Then will no intercession of (any) intercessors profit them.
Fransızca:
Ne leur profitera point donc, l'intercession des intercesseurs.
Almanca:
So nützt ihnen nicht die Fürbitte der Fürbittenden.
Rusça:
Заступничество заступников не поможет им.
Arapça:
فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.
Diyanet Vakfı:
Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

femâ lehüm `ani-tteẕkirati mü`riḍîn.

Türkçe:
Ne oluyor onlara da öğüt verip düşündüren şeyden yüz çeviriyorlar?
İngilizce:
Then what is the matter with them that they turn away from admonition?-
Fransızca:
Qu'ont-ils à se détourner du Rappel ?
Almanca:
Was ist mit ihnen, sich von der Ermahnung abwendend,
Rusça:
Что же с ними? Почему они уклоняются от Назидания,
Arapça:
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi o Kur'ân'dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?
Diyanet Vakfı:
Böyle iken onlara ne oluyor ki, öğütten yüz çeviriyorlar?

keennehüm ḥumürum müstenfirah.

Türkçe:
Sağa-sola kaçışan yaban eşekleri gibidirler,
İngilizce:
As if they were affrighted asses,
Fransızca:
Ils sont comme des onagres épouvantés,
Almanca:
als wären sie erschreckte Esel,
Rusça:
словно напуганные ослы,
Arapça:
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri.
Diyanet Vakfı:
Kaçan yaban eşekleri gibi,

ferrat min ḳasverah.

Türkçe:
Arslandan ürkmüşlerdir.
İngilizce:
Fleeing from a lion!
Fransızca:
s'enfuyant devant un lion.
Almanca:
die vor einem Löwen flohen?!
Rusça:
бегущие от стрелка (или льва)?
Arapça:
فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Arslandan kaçmaktalar.
Diyanet Vakfı:
Âdeta arslandan ürkmüş.

bel yürîdü küllü-mriim minhüm ey yü'tâ ṣuḥufem müneşşerah.

Türkçe:
İçlerinden her kişi de istiyor ki, kendisine açılıp saçılmış sayfalar verilsin.
İngilizce:
Forsooth, each one of them wants to be given scrolls (of revelation) spread out!
Fransızca:
Chacun d'eux voudrait plutôt qu'on lui apporte des feuilles tout étalées.
Almanca:
Nein, sondern jeder Mann von ihnen will, daß ihm entfaltete Schriften zuteil werden.
Rusça:
Но ведь каждый из них желает получить развернутые свитки.
Arapça:
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, onlardan her kişi kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor.
Diyanet Vakfı:
Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (ilahi vahiy) verilmesini istiyor.

kellâ. bel lâ yeḫâfûne-l'âḫirah.

Türkçe:
Hayır, öyle şey olmaz! Doğrusu şu ki, âhiretten korkmuyorlar.
İngilizce:
By no means! But they fear not the Hereafter,
Fransızca:
Ah ! Non ! C'est plutôt qu'ils ne craignent pas l'au-delà.
Almanca:
Gewiß, nein! Sondern sie fürchten nicht das Jenseits.
Rusça:
Но нет! Они не боятся Последней жизни.
Arapça:
كَلَّا ۖ بَل لَّا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yok, yok onlar ahiretten korkmuyorlar.
Diyanet Vakfı:
Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.

kellâ innehû teẕkirah.

Türkçe:
Hayır, iş, sandıkları gibi değil! O bir öğüt verici/bir düşündürücüdür.
İngilizce:
Nay, this surely is an admonition:
Fransızca:
Ah ! Non ! Ceci est vraiment un Rappel.
Almanca:
Nein! Gewiß, er ist eine Ermahnung.
Rusça:
Но нет! Это есть Назидание.
Arapça:
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, hayır, O kur'ân kuşkusuz bir öğüttür.
Diyanet Vakfı:
Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!

femen şâe ẕekerah.

Türkçe:
Dileyen düşünür onu, öğüt alır.
İngilizce:
Let any who will, keep it in remembrance!
Fransızca:
Quiconque veut, qu'il se le rappelle.
Almanca:
Wer will, erinnert sich daran.
Rusça:
Помянет его тот, кто захочет.
Arapça:
فَمَن شَاءَ ذَكَرَهُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dileyen onu düşünür.
Diyanet Vakfı:
Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.

Sayfalar

Cuz 29 beslemesine abone olun.