
bieydî seferah.
Arapça:
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ
Türkçe:
Yazıcıların ellerinde;
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yazıcıların ellerindedir,
Diyanet Vakfı:
Katiplerin ellerindedir,
İngilizce:
(Written) by the hands of scribes-
Fransızca:
entre les mains d'ambassadeurs
Almanca:
mit Händen von Botschaftern,
Rusça:
в руках посланцев
Açıklama:

kirâmim berarah.
Arapça:
كِرَامٍ بَرَرَةٍ
Türkçe:
Ak-pak, mübarek yazıcıların.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Değerli, iyi yazıcıların.
Diyanet Vakfı:
Değerli ve güvenilir katiplerin.
İngilizce:
Honourable and Pious and Just.
Fransızca:
nobles, obéissants.
Almanca:
die würdig, gütig-gehorsam sind.
Rusça:
благородных и покорных.
Açıklama:

ḳutile-l'insânü mâ ekferah.
Arapça:
قُتِلَ الْإِنسَانُ مَا أَكْفَرَهُ
Türkçe:
Kahrolası insan, ne kadar da nankördür!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O kahrolası insan, ne nankör şey.
Diyanet Vakfı:
Kahrolası insan! Ne inkarcıdır!
İngilizce:
Woe to man! What hath made him reject Allah;
Fransızca:
Que périsse l'homme ! Qu'il est ingrat !
Almanca:
Tod sei dem Menschen, wie kufr-betreibend er ist.
Rusça:
Да сгинет человек! Как же он неблагодарен!
Açıklama:

min eyyi şey'in ḫaleḳah.
Arapça:
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ
Türkçe:
Hangi şeyden yarattı onu?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O yaratan onu hangi şeyden yarattı?
Diyanet Vakfı:
Allah onu neden yarattı?
İngilizce:
From what stuff hath He created him?
Fransızca:
De quoi [Allah] l'a-t-Il créé ?
Almanca:
Woraus erschuf ER ihn?!
Rusça:
Из чего Он сотворил его?
Açıklama:

min nuṭfeh. ḫaleḳahû feḳadderah.
Arapça:
مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ
Türkçe:
Bir spermden! Yarattı onu, ölçülendirip biçimlendirdi onu.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.
Diyanet Vakfı:
Bir nutfeden (spermadan) yarattı da ona şekil verdi.
İngilizce:
From a sperm-drop: He hath created him, and then mouldeth him in due proportions;
Fransızca:
D'une goutte de sperme, Il le crée et détermine (son destin) :
Almanca:
Aus Nutfa erschuf ER ihn, dann bestimmte ER ihn,
Rusça:
Он сотворил его из капли и соразмерил,
Açıklama:

ŝümme-ssebîle yesserah.
Arapça:
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ
Türkçe:
Sonra, yolu kolaylaştırdı ona,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.
Diyanet Vakfı:
Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
İngilizce:
Then doth He make His path smooth for him;
Fransızca:
puis Il lui facilite le chemin;
Almanca:
dann erleichterte ER ihm den Weg,
Rusça:
потом облегчил ему путь,
Açıklama:

ŝümme emâtehû feaḳberah.
Arapça:
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ
Türkçe:
Sonra öldürdü onu, kabre koydurdu onu.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.
Diyanet Vakfı:
Sonra onun canını aldı ve kabre soktu.
İngilizce:
Then He causeth him to die, and putteth him in his grave;
Fransızca:
puis Il lui donne la mort et le met au tombeau;
Almanca:
dann ließ ER ihn sterben, dann ließ ER ihn begraben,
Rusça:
потом умертвил его и поместил в могилу.
Açıklama:

ŝümme iẕâ şâe enşerah.
Arapça:
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنشَرَهُ
Türkçe:
Sonra dilediği zaman diriltip ortaya çıkardı onu.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.
Diyanet Vakfı:
Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltir.
İngilizce:
Then, when it is His Will, He will raise him up (again).
Fransızca:
puis Il le ressuscitera quand Il voudra.
Almanca:
dann wenn ER will, läßt ER ihn erwecken.
Rusça:
Потом, когда пожелает, Он воскресит его.
Açıklama:

kellâ lemmâ yaḳḍi mâ emerah.
Arapça:
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ
Türkçe:
Hayır, hayır! O, O'nun kendisine emrettiğini hiç yerine getirmedi.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,
Diyanet Vakfı:
Hayır! (İnsan) Allah'ın emrettiğini yapmadı.
İngilizce:
By no means hath he fulfilled what Allah hath commanded him.
Fransızca:
Eh bien non ! [L'homme] n'accomplit pas ce qu'Il lui commande.
Almanca:
Gewiß, nein! Er erledigte nicht, was ER ihm gebot.
Rusça:
Но нет! Он не выполняет того, что Он приказал ему.
Açıklama:

felyenżuri-l'insânü ilâ ṭa`âmih.
Arapça:
فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ
Türkçe:
Hadi, bakıversin insan, kendi yiyeceğine!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de o insan yiyeceğine baksın.
Diyanet Vakfı:
İnsan, yediğine bir baksın!
İngilizce:
Then let man look at his food, (and how We provide it):
Fransızca:
Que l'homme considère donc sa nourriture :
Almanca:
So soll der Mensch zu seinem Essen schauen!
Rusça:
Пусть посмотрит человек на свое пропитание!
Açıklama:
Sayfalar
