Cuz 29

 
00:00

velâ tüṭi` külle ḥallâfim mehîn.

Arapça:

وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ

Türkçe:

Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı-alçak,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,

Diyanet Vakfı:

Şunların hiçbirine itaat etme: yemin edip duran, aşağılık,

İngilizce:

Heed not the type of despicable men,- ready with oaths,

Fransızca:

Et n'obéis à aucun grand jureur, méprisable,

Almanca:

Und höre nicht auf jeden erniedrigten Viel-Schwörenden,

Rusça:

Не повинуйся всякому расточителю клятв, презренному,

Açıklama:
 
00:00

hemmâzim meşşâim binemîm.

Arapça:

هَمَّازٍ مَّشَّاءٍ بِنَمِيمٍ

Türkçe:

Alaycı/gammaz, koğuculuk için dolaşıp duran,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren,

Diyanet Vakfı:

(Herkesi) kötüleğen, söz götürüp getiren,

İngilizce:

A slanderer, going about with calumnies,

Fransızca:

grand diffamateur, grand colporteur de médisance,

Almanca:

(der) bloßstellend, Namima verbreitend,

Rusça:

хулителю, разносящему сплетни,

Açıklama:
 
00:00

mennâ`il lilḫayri mü`tedin eŝîm.

Arapça:

مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ

Türkçe:

Hayrı engelleyen, sınır tanımaz-saldırgan, günaha batmış,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr,

Diyanet Vakfı:

Hayra engel olan, mütecaviz ve saldırgan günahkar,

İngilizce:

(Habitually) hindering (all) good, transgressing beyond bounds, deep in sin,

Fransızca:

grand empêcheur du bien, transgresseur, grand pécheur,

Almanca:

das Gute verhindernd, Aggression begehend, viel verfehlend

Rusça:

скупящемуся на добро, преступнику, грешнику,

Açıklama:
 
00:00

`utüllim ba`de ẕâlike zenîm.

Arapça:

عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ

Türkçe:

Kaba/obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk, kötülükle damgalı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı,

Diyanet Vakfı:

Kaba ve kötülükle damgalı,

İngilizce:

Violent (and cruel),- with all that, base-born,-

Fransızca:

au cœur dur, et en plus de cela bâtard .

Almanca:

und flegelhaft ist, auch dazu noch ein Bastard ist.

Rusça:

жестокому, к тому же самозванцу,

Açıklama:
 
00:00

en kâne ẕâ mâliv vebenîn.

Arapça:

أَن كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ

Türkçe:

Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Mal ve oğulları var diye (böyle davranır).

Diyanet Vakfı:

Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış)

İngilizce:

Because he possesses wealth and (numerous) sons.

Fransızca:

Même s'il est doté de richesses et (de nombreux) enfants.

Almanca:

3 (Dies nur), weil er über Vermögen und Kinder verfügte.

Rusça:

даже если он будет богат и будет иметь сыновей.

Açıklama:
 
00:00

iẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ ḳâle esâṭîru-l'evvelîn.

Arapça:

إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ

Türkçe:

Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin masalları!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kendisine âyetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin masalları" der.

Diyanet Vakfı:

Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der.

İngilizce:

When to him are rehearsed Our Signs, "Tales of the ancients", he cries!

Fransızca:

Quand Nos versets lui sont récités, il dit : "Des contes d'anciens".

Almanca:

Wenn ihm Unsere Ayat vorgetragen wurden, sagte er: "Es sind Legenden der Früheren."

Rusça:

Когда ему читают Наши аяты, он говорит: "Сказки древних народов!"

Açıklama:
 
00:00

senesimühû `ale-lḫurṭûm.

Arapça:

سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ

Türkçe:

Yakında biz onun hortumu üzerine damga basacağız/burnunu sürteceğiz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız.

Diyanet Vakfı:

Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz).

İngilizce:

Soon shall We brand (the beast) on the snout!

Fransızca:

Nous le marquerons sur le museau [nez] .

Almanca:

WIR werden ihn auf dem Rüssel brandmarken.

Rusça:

Мы заклеймим его хобот (нос).

Açıklama:
 
00:00

innâ belevnâhüm kemâ belevnâ aṣḥâbe-lcenneh. iẕ aḳsemû leyaṣrimünnehâ muṣbiḥîn.

Arapça:

إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ

Türkçe:

Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Diyanet Vakfı:

Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne bela verdiğimiz gibi, onlara da bela verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi.

İngilizce:

Verily We have tried them as We tried the People of the Garden, when they resolved to gather the fruits of the (garden) in the morning.

Fransızca:

Nous les avons éprouvés comme Nous avons éprouvés les propriétaires du verger qui avaient juré d'en faire la récolte au matin,

Almanca:

Gewiß, WIR prüften sie, wie WIR die Besitzer der Dschanna prüften, als sie schworen, sie doch am Morgen abzuernten

Rusça:

Воистину, мы подвергли их испытанию, подобно тому, как мы подвергли испытанию владельцев сада, когда они поклялись, что утром они непременно сорвут их (плоды),

Açıklama:
 
00:00

velâ yesteŝnûn.

Arapça:

وَلَا يَسْتَثْنُونَ

Türkçe:

Hiçbir istisna tanımıyorlardı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İstisna da etmiyorlardı ("inşaallah" demiyorlardı).

Diyanet Vakfı:

Onlar istisna da etmiyorlardı.

İngilizce:

But made no reservation, ("If it be Allah's Will").

Fransızca:

sans dire : "Si Allah le veut". .

Almanca:

und nichts auszulassen.

Rusça:

но не сделали оговорки (не сказали: "Если того пожелает Аллах").

Açıklama:
 
00:00

feṭâfe `aleyhâ ṭâifüm mir rabbike vehüm nâimûn.

Arapça:

فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ

Türkçe:

Ama onlar uyumaktayken, Rabbinden gelen bir dolaşıcı bahçeyi dolaştı da,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da,

Diyanet Vakfı:

Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir afet (ateş) bahçeyi sarıverdi de,

İngilizce:

Then there came on the (garden) a visitation from thy Lord, (which swept away) all around, while they were asleep.

Fransızca:

Une calamité de la part de ton Seigneur tomba dessus pendant qu'ils dormaient,

Almanca:

Dann wirbelte durch sie ein Wirbelndes von deinem HERRN, während sie schliefen,

Rusça:

Ночью же, пока они спали, их сад поразила кара от твоего Господа.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 29 beslemesine abone olun.