Cuz 27

 
00:00

veiy yerav kisfem mine-ssemâi sâḳiṭay yeḳûlû seḥâbüm merkûm.

Arapça:

وَإِن يَرَوْا كِسْفًا مِّنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَّرْكُومٌ

Türkçe:

Gökten bir parçanın düştüğünü görseler şöyle derler: "Üstüste yığılmış bulutlar!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, "Üst üste yığılmış bulutlardır." derler.

Diyanet Vakfı:

Gökten düşen bir kütle görseler "Üst üste yığılmış bulutlardır" derler.

İngilizce:

Were they to see a piece of the sky falling (on them), they would (only) say: "Clouds gathered in heaps!"

Fransızca:

Et s'ils voient tomber des fragments du ciel, ils disent : "Ce sont des nuages superposés".

Almanca:

Und wenn sie Bruchstücke vom Himmel fallend sehen, sagen sie: "Dies sind übereinandergeschichtete Wolken."

Rusça:

Даже если они увидят куски неба падающими, они скажут: "Это скопились облака!"

Açıklama:
 
00:00

feẕerhüm ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî fîhi yuṣ`aḳûn.

Arapça:

فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ

Türkçe:

Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.

Diyanet Vakfı:

Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.

İngilizce:

So leave them alone until they encounter that Day of theirs, wherein they shall (perforce) swoon (with terror),-

Fransızca:

Laisse-les donc, jusqu'à ce qu'ils rencontrent leur jour où ils seront foudroyés,

Almanca:

Dann laß sie, bis sie ihrem Tag begegnen, an dem sie erschlagen werden.

Rusça:

Оставь же их, пока они не встретят тот день их, когда их постигнет погибель.

Açıklama:
 
00:00

yevme lâ yugnî `anhüm keydühüm şey'ev velâ hüm yünṣarûn.

Arapça:

يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ

Türkçe:

O gün, tuzakları kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecek!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak ve hiçbir şekilde yardım da görmeyeceklerdir.

Diyanet Vakfı:

O gün planları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.

İngilizce:

The Day when their plotting will avail them nothing and no help shall be given them.

Fransızca:

le jour où leur ruse ne leur servira à rien, où ils ne seront pas secourus.

Almanca:

An dem Tag, wenn ihnen weder ihre List nutzt, noch ihnen beigestanden wird.

Rusça:

В тот день их козни не принесут им никакой пользы, и никто не поможет им.

Açıklama:
 
00:00

veinne lilleẕîne żalemû `aẕâben dûne ẕâlike velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.

Arapça:

وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe:

Zulmedenler için bundan başka bir azap da vardır. Fakat onların çokları bilmiyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz o zulmedenlere ondan başka da azab vardır. Fakat çokları bilmezler.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz zulmedenlere, ondan başka da azap vardır. Fakat çokları bilmezler.

İngilizce:

And verily, for those who do wrong, there is another punishment besides this: But most of them understand not.

Fransızca:

Les injustes auront un châtiment préalable. Mais la plupart d'entre eux ne savent pas.

Almanca:

Und gewiß, für diejenigen, die Unrecht begingen, gibt es eine Peinigung nach diesem. Doch die Meisten wissen es nicht.

Rusça:

Воистину, беззаконникам уготованы мучения и перед этим, но большинство их не знает этого.

Açıklama:
 
00:00

vaṣbir liḥukmi rabbike feinneke bia`yüninâ vesebbiḥ biḥamdi rabbike ḥîne teḳûm.

Arapça:

وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا ۖ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ

Türkçe:

Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et.

Diyanet Vakfı:

Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd ile tesbih et.

İngilizce:

Now await in patience the command of thy Lord: for verily thou art in Our eyes: and celebrate the praises of thy Lord the while thou standest forth,

Fransızca:

et supporte patiemment la décision de ton Seigneur. Car en vérité, tu es sous Nos yeux. Et célèbre la gloire de ton Seigneur quand tu te lèves;

Almanca:

Und übe Geduld, der Anweisung deines HERRN gegenüber! Denn du bist sicherlich unter Unserer Aufsicht. Und lobpreise mit dem Lob deines HERRN, wenn du aufstehst,

Rusça:

Потерпи же до решения твоего Господа, ведь ты - у Нас на Глазах. Прославляй хвалой своего Господа, когда поднимаешься ото сна.

Açıklama:
 
00:00

vemine-lleyli fesebbiḥhü veidbâra-nnücûm.

Arapça:

وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ

Türkçe:

Gecenin bir bölümünde ve yıldızların ardından da O'nu tespih et!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et

Diyanet Vakfı:

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O'nu tesbih et.

İngilizce:

And for part of the night also praise thou Him,- and at the retreat of the stars!

Fransızca:

Glorifie-Le une partie de la nuit et au déclin des étoiles.

Almanca:

und an einem Teil der Nacht lobpreise Ihn, und nach dem Erblassen der Sterne.

Rusça:

Среди ночи восхваляй Его и при исчезновении звезд.

Açıklama:
 
00:00

vennecmi iẕâ hevâ.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ

Türkçe:

Yemin olsun inip çıktığı zaman yıldıza/fışkırıp çıktığı zaman çimene/süzülüp aktığı zaman Ülker Yıldızı'na/aşağı indiği zaman o parçalar halinde ağır ağır gelene,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İnmekte olan yıldıza andolsun ki,

Diyanet Vakfı:

Battığı zaman yıldıza andolsun ki;

İngilizce:

By the Star when it goes down,-

Fransızca:

Par l'étoile à son déclin !

Almanca:

Bei dem Stern, wenn er abstürzt!

Rusça:

Клянусь звездой, когда она падает!

Açıklama:
 
00:00

mâ ḍalle ṣâḥibüküm vemâ gavâ.

Arapça:

مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ

Türkçe:

Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı.

Diyanet Vakfı:

Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı.

İngilizce:

Your Companion is neither astray nor being misled.

Fransızca:

Votre compagnon ne s'est pas égaré et n'a pas été induit en erreur

Almanca:

Euer Weggenosse ist weder irregegangen, noch folgte er einer Verführung.

Rusça:

Не заблудился ваш товарищ и не сошел с пути.

Açıklama:
 
00:00

vemâ yenṭiḳu `ani-lhevâ.

Arapça:

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ

Türkçe:

O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz.

Diyanet Vakfı:

O, arzusuna göre de konuşmaz.

İngilizce:

Nor does he say (aught) of (his own) Desire.

Fransızca:

et il ne prononce rien sous l'effet de la passion;

Almanca:

Und er spricht nicht aus eigenem Gutdünken.

Rusça:

Он не говорит по прихоти.

Açıklama:
 
00:00

in hüve illâ vaḥyüy yûḥâ.

Arapça:

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ

Türkçe:

İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O(nun konuşması kendisine ) vahyedilenden başkası değildir.

Diyanet Vakfı:

O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.

İngilizce:

It is no less than inspiration sent down to him:

Fransızca:

ce n'est rien d'autre qu'une révélation inspirée.

Almanca:

Es ist nur ein Wahy, das als Wahy zuteil wird.

Rusça:

Это - всего лишь откровение, которое внушается.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 27 beslemesine abone olun.