Arapça:
فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ
Çeviriyazı:
feẕerhüm ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî fîhi yuṣ`aḳûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.
Diyanet İşleri:
Çarpılacakları güne erişmelerine kadar onları bırak.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Artık bırak onları helak olacakları güne dek.
Şaban Piriş:
O halde bırak onları! Tâ ki (azaba) çarpılacakları günlerine kavuşsunlar.
Edip Yüksel:
Çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak.
Ali Bulaç:
Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
Suat Yıldırım:
O halde sen onları, darbe yiyip çarpılacakları güne kadar kendi hallerine bırak!
Ömer Nasuhi Bilmen:
Artık onları bırak, o kavuşacakları güne değin ki, onda çarpılıp helâk olacaklardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları!
Bekir Sadak:
Arkadasiniz (Muhammed) sapmamis ve azmamistir.
İbni Kesir:
Artık çarpılacakları günlerine erişinceye kadar bırak onları.
Adem Uğur:
Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.
İskender Ali Mihr:
Artık onları, helâk olacakları günlerine kavuşuncaya kadar terket.
Celal Yıldırım:
Sen onları çarpılacakları güne kavuşmalarına kadar bırak.
Tefhim ul Kuran:
Öyleyse sen onları kendisinde (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
Fransızca:
Laisse-les donc, jusqu'à ce qu'ils rencontrent leur jour où ils seront foudroyés,
İspanyolca:
Déjales hasta que les llegue su día, cuando sean fulminados,
İtalyanca:
Lasciali [stare] dunque, finché non incontreranno quel loro Giorno in cui saranno folgorati,
Almanca:
Dann laß sie, bis sie ihrem Tag begegnen, an dem sie erschlagen werden.
Çince:
你任随他们吧!直到他们遭遇自己被震死的日子。
Hollandaca:
Daarom verlaat hen, tot zij aan hunnen dag zullen zijn gekomen, waarop zij, uit vrees, in zwijm zullen vallen.
Rusça:
Оставь же их, пока они не встретят тот день их, когда их постигнет погибель.
Somalice:
Ee iskaga tag Nabiyow intay kala kulmaan maalinta dhexdeeda lagu halaagi doono.
Swahilice:
Basi waache mpaka wakutane na siku yao watakapo hilikishwa.
Uygurca:
ئۇلارنى ھالاك قىلىدىغان كۈنگىچە تەرك ئەتكىن
Japonca:
かれらは,(恐れのために)そこに昏倒する(審判の)日に会うまで,放って置け。
Arapça (Ürdün):
«فذرهم حتى يلاقوا يومهم الذي فيه يصعقون» يموتون.
Hintçe:
तो (ऐ रसूल) तुम इनको इनकी हालत पर छोड़ दो यहाँ तक कि वह जिसमें ये बेहोश हो जाएँगे
Tayca:
ดังนั้นจงปล่อยพวกเขาเถิด จนกว่าพวกเขาจะพบกับวันของพวกเขา ซึ่งในวันนั้นพวกเขาจะถูกทำให้เป็นลมหมดสติ
İbranice:
ובכן, עזוב אותם לנפשם, עד היום שבו הם יזעקו ויצרחו
Hırvatça:
Zato ih pusti dok se ne suoče s Danom u kome će pomrijeti,
Rumence:
Lasă-i până când vor întâlni Ziua în care vor fi trăsniţi,
Transliteration:
Fatharhum hatta yulaqoo yawmahumu allathee feehi yusAAaqoona
Türkçe:
Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları!
Sahih International:
So leave them until they meet their Day in which they will be struck insensible -
İngilizce:
So leave them alone until they encounter that Day of theirs, wherein they shall (perforce) swoon (with terror),-
Azerbaycanca:
Elə isə (dəhşətdən) sarsılıb karıxacaqları günə qovuşana qədər sən onları tərk et!
Süleyman Ateş:
Korkudan bayılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları.
Diyanet Vakfı:
Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.
Erhan Aktaş:
Artık onları cezalandırılacakları güne kavuşuncaya kadar kendi hallerine bırak.
Kral Fahd:
Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.
Hasan Basri Çantay:
Artık onları çarpılacakları günlerine kadar (hallerine) bırak.
Muhammed Esed:
Bundan böyle, dehşete kapılacakları (Hesap) Günü ile karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak onları!
Gültekin Onan:
Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
Ali Fikri Yavuz:
O halde (Ey Rasûlüm), bırak onları
Portekizce:
Deixa-os, pois, até que se deparem com o seu dia, em que serão fulminados!
İsveççe:
Låt dem därför vara till dess de får se den Dag vars [fasor] kommer att driva dem från vettet,
Farsça:
[اکنون که با هیچ دلیلی هدایت نمی شوند] پس آنان را واگذار تا آن روزشان را که در آن هلاک می شوند، ببینند.
Kürtçe:
دەی لێیان گەڕێ تا تووشی ڕۆژی خۆیان دەبن کە تیایدا لە ناو دەچن
Özbekçe:
Уларни ҳалокатга учрайдиган кунларига йўлиққунларигача тек қўй. (Мушрик ва динсизларни қиёмат кунигача қўйиб бер, нима қилишса қилишаверсин.)
Malayca:
(Kalau keingkaran dan kedegilan mereka sampai begitu sekali) maka biarkanlah mereka (wahai Muhammad, dan janganlah dihiraukan) sehingga mereka menemui hari yang padanya mereka akan binasa -
Arnavutça:
E, lëri ata, derisa të mos takohen me Ditën në të cilën do të shkatërrohen.
Bulgarca:
Остави ги, докато срещнат своя Ден, когато ще бъдат поразени от мълнията!
Sırpça:
Зато их пусти док се не суоче са Даном у коме ће пропасти,
Çekçe:
Nech je tedy být až do doby, kdy setkají se svým dnem, v němž budou bleskem sraženi,
Urduca:
پس اے نبیؐ، اِنہیں اِن کے حال پر چھوڑ دو یہاں تک کہ یہ اپنے اُس دن کو پہنچ جائیں جس میں یہ مار گرائے جائیں گے
Tacikçe:
Пас онҳоро вогузор, то рӯзеро, ки дар оя ба ҳалокат мерасанд, бингаранд,
Tatarca:
Син аларны куй алардан кисел һәлак ителә торган көннәренә юлыкканнарына чаклы.
Endonezyaca:
Maka biarkanlah mereka hingga mereka menemui hari (yang dijanjikan kepada) mereka yang pada hari itu mereka dibinasakan,
Amharca:
ያንንም በእርሱ የሚግገደሉበትን ቀናቸውን እስከሚገናኙ ድረስ ተዋቸው፡፡
Tamilce:
ஆகவே, (நபியே!) அவர்கள் அழிக்கப்படுகின்ற அவர்களுடைய (தண்டனை) நாளை அவர்கள் சந்திக்கின்ற வரை அவர்களை விட்டுவிடுங்கள்!
Korece:
그러므로 그들이 공포로 쓰 러지는 그날을 맞이할 때까지 그 들을 버려두라
Vietnamca:
Vì vậy, Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) cứ để mặc chúng cho đến lúc chúng gặp ngày mà chúng sẽ bị trừng phạt.
Ayet Linkleri: