
veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.
Türkçe:
Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
İngilizce:
And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
Fransızca:
Et ton Seigneur, c'est en vérité Lui le Tout Puissant, le Très Miséricordieux.
Almanca:
Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige.
Rusça:
Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.
Arapça:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

veinnehû letenzîlü rabbi-l`âlemîn.
Türkçe:
Kesin olan şu ki, o âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.
İngilizce:
Verily this is a Revelation from the Lord of the Worlds:
Fransızca:
Ce (Coran) ci, c'est le Seigneur de l'univers qui l'a fait descendre,
Almanca:
Und gewiß, er (der Quran) ist eine Hinabsendung Des HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Воистину, это - Ниспослание от Господа миров.
Arapça:
وَإِنَّهُ لَتَنزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve muhakkak ki bu (Kur'ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki o (Kur'an) alemlerin Rabbinin indirmesidir.

nezele bihi-rrûḥu-l'emîn.
Türkçe:
O güvenilir Rûh indirdi onu,
İngilizce:
With it came down the spirit of Faith and Truth-
Fransızca:
et l'Esprit fidèle est descendu avec cela
Almanca:
Mit ihm kam Ar-ruhul-amin herunter
Rusça:
Верный Дух (Джибрил) сошел с ним
Arapça:
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Resulüm!) Onu Rûhu'lemin (Cebrail) indirdi;
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Onu Ruhu'l-emin (Cebrail) indirdi.

`alâ ḳalbike litekûne mine-lmünẕirîn.
Türkçe:
Senin kalbine ki, uyarıcılardan olasın.
İngilizce:
To thy heart and mind, that thou mayest admonish.
Fransızca:
sur ton cur, pour que tu sois du nombre des avertisseurs,
Almanca:
auf dein Herz, damit du von den Warnenden wirst,
Rusça:
на твое сердце, чтобы ты стал одним из тех, кто предостерегает.
Arapça:
عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine;
Diyanet Vakfı:
Senin kalbine; uyarıcılardan olman için,

bilisânin `arabiyyim mübîn.
Türkçe:
Açık-seçik Arapça bir dille indirdi.
İngilizce:
In the perspicuous Arabic tongue.
Fransızca:
en une langue arabe très claire.
Almanca:
mit einer erläuternden arabischen Sprache.
Rusça:
Оно ниспослано на ясном арабском языке
Arapça:
بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُّبِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Açık parlak bir Arapça lisan ile.
Diyanet Vakfı:
Apaçık Arapça bir dille.

veinnehû lefî zübüri-l'evvelîn.
Türkçe:
O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.
İngilizce:
Without doubt it is (announced) in the mystic Books of former peoples.
Fransızca:
Et ceci était déjà mentionné dans les écrits des anciens (envoyés).
Almanca:
Und gewiß, er ist doch in den Schriften der Früheren.
Rusça:
и упоминается в Писаниях древних народов.
Arapça:
وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı.
Diyanet Vakfı:
O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.

evelem yekül lehüm âyeten ey ya`lemehû `ulemâü benî isrâîl.
Türkçe:
Beniisrail bilginlerinin de onu bilmesi bunlar için bir belirti/kanıt değil mi?
İngilizce:
Is it not a Sign to them that the Learned of the Children of Israel knew it (as true)?
Fransızca:
N'est-ce pas pour eux un signe, que les savants des Enfants d'Israël le sachent ?
Almanca:
Gab es für sie etwa keine Aya, daß die Gelehrten der Kinder Israils ihn kennen?!
Rusça:
Разве для них не является знамением то, что ученые сынов Исраила (Израиля) знают его?
Arapça:
أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ آيَةً أَن يَعْلَمَهُ عُلَمَاءُ بَنِي إِسْرَائِيلَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir?
Diyanet Vakfı:
Beni İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?

velev nezzelnâhü `alâ ba`ḍi-l'a`cemîn.
Türkçe:
Biz onu Arapça konuşmayanlardan birine indirseydik de,
İngilizce:
Had We revealed it to any of the non-Arabs,
Fransızca:
Si Nous l'avions fait descendre sur quelqu'un des non-Arabes,
Almanca:
Und hätten WIR ihn manchen der Nichtaraber hinabgesandt,
Rusça:
Если бы Мы ниспослали его кому-либо из неарабов
Arapça:
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَىٰ بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.
Diyanet Vakfı:
Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,

feḳara'ehû `aleyhim mâ kânû bihî mü'minîn.
Türkçe:
O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı.
İngilizce:
And had he recited it to them, they would not have believed in it.
Fransızca:
et que celui-ci le leur eut récité, ils n'y auraient pas cru.
Almanca:
und hätte er ihnen ihn vorgetragen, würden sie keineMumin an ihn sein.
Rusça:
и если бы он прочел его им, то они не уверовали бы в него.
Arapça:
فَقَرَأَهُ عَلَيْهِم مَّا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.
Diyanet Vakfı:
Bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.

keẕâlike seleknâhü fî ḳulûbi-lmücrimîn.
Türkçe:
Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.
İngilizce:
Thus have We caused it to enter the hearts of the sinners.
Fransızca:
Ainsi l'avons Nous fait pénétrer [le doute] dans les coeurs des criminels;
Almanca:
Solcherart ließen WIR ihn in die Herzen der schwer Verfehlenden eindringen,
Rusça:
Так Мы внедряем его (неверие) в сердца грешников.
Arapça:
كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
Diyanet Vakfı:
Onu günahkarların kalplerine böyle soktuk.
Sayfalar
