Ash-Shuara—الشعراء

keẕẕebet ŝemûdü-lmürselîn.

Türkçe:
Semûd da peygamlerleri yalanladı.
İngilizce:
The Thamud (people) rejected the messengers.
Fransızca:
Les Tamud traitèrent de menteurs les Messagers.
Almanca:
Thamud hat den Gesandten der Lüge bezichtigt.
Rusça:
Самудяне сочли лжецами посланников.
Arapça:
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Diyanet Vakfı:
Semud (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm ṣâliḥun elâ tetteḳûn.

Türkçe:
Kardeşleri Sâlih onlara demişti ki: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?"
İngilizce:
Behold, their brother Salih said to them: "Will you not fear (Allah)?
Fransızca:
Quand Salih, leur frère (contribule), leur dit : "Ne craindrez-vous pas [Allah] ? "
Almanca:
Als ihnen ihr Bruder Salih sagte: "Wollt ihr nicht Taqwa gemäß handeln?
Rusça:
Вот их брат Салих сказал им: "Неужели вы не устрашитесь?
Arapça:
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
Diyanet Vakfı:
Kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

innî leküm rasûlün emîn.

Türkçe:
"Ben sizin için emin bir resulüm."
İngilizce:
I am to you a messenger worthy of all trust.
Fransızca:
Je suis pour vous un messager digne de confiance.
Almanca:
Ich bin für euch ein treuer Gesandter,
Rusça:
Я являюсь посланником к вам, достойным доверия.
Arapça:
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
Diyanet Vakfı:
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
İngilizce:
So fear Allah, and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc et obéissez-moi.
Almanca:
so handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Türkçe:
"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir."
İngilizce:
No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
Fransızca:
Je ne vous demande pas de salaire pour cela, mon salaire n'incombe qu'au Seigneur de l'univers.
Almanca:
Und ich bitte euch dafür um keinen Lohn. Mein Lohn obliegt nur Dem HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Я не прошу у вас за это вознаграждения, ибо вознаградит меня только Господь миров.
Arapça:
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir.
Diyanet Vakfı:
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

etütrakûne fî mâ hâhünâ âminîn.

Türkçe:
"Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
İngilizce:
Will ye be left secure, in (the enjoyment of) all that ye have here?-
Fransızca:
Vous laissera-t-on en sécurité dans votre présente condition ?
Almanca:
ihr werdet hier gelassen, wo ihr sicher seid,
Rusça:
Неужели вы будете оставлены в безопасности среди того, что есть здесь,
Arapça:
أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?
Diyanet Vakfı:
Siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)?

fî cennâtiv ve`uyûn.

Türkçe:
"Bahçelerde, pınarlarda."
İngilizce:
Gardens and Springs,
Fransızca:
Au milieu de jardins, de sources,
Almanca:
in Dschannat und an Quellen,
Rusça:
среди садов и источников,
Arapça:
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bahçelerin, pınarların içinde,
Diyanet Vakfı:
"Böyle bahçelerde, çeşme başlarında?"

vezürû`iv venaḫlin ṭal`uhâ heḍîm.

Türkçe:
"Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar içinde."
İngilizce:
And corn-fields and date-palms with spathes near breaking (with the weight of fruit)?
Fransızca:
de cultures et de palmiers aux fruits digestes ?
Almanca:
Gewächse und Dattelpalmen, deren Blütenstand fein ist.
Rusça:
среди посевов и пальм с нежными плодами,
Arapça:
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında,
Diyanet Vakfı:
"Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında?"

vetenḥitûne mine-lcibâli büyûten fârihîn.

Türkçe:
"Keyif içinde, dağlardan evler yontuyorsunuz."
İngilizce:
And ye carve houses out of (rocky) mountains with great skill.
Fransızca:
Creusez-vous habilement des maisons dans les montagnes ?
Almanca:
Und ihr meißelt aus den Felsenbergen Häuser in Übermut.
Rusça:
и будете искусно (или горделиво) высекать в горах жилища?
Arapça:
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz."
Diyanet Vakfı:
(Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.

Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
İngilizce:
But fear Allah and obey me;
Fransızca:
Craignez Allah donc et obéissez-moi.
Almanca:
So handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir,
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне,
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

Sayfalar

Ash-Shuara—الشعراء beslemesine abone olun.