
in hâẕâ illâ ḫulüḳu-l'evvelîn.
Türkçe:
"Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil."
İngilizce:
This is no other than a customary device of the ancients,
Fransızca:
Ce ne sont là que des moeurs des anciens :
Almanca:
Dies ist nichts anderes als die Moral der Früheren!
Rusça:
Это - всего лишь обычаи (или измышления) первых поколений,
Arapça:
إِنْ هَٰذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu sırf eskilerin âdetidir.
Diyanet Vakfı:
Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.

vemâ naḥnü bimü`aẕẕebîn.
Türkçe:
"Biz azaba uğratılacak değiliz."
İngilizce:
And we are not the ones to receive Pains and Penalties!
Fransızca:
Nous ne serons nullement châtiés".
Almanca:
Und wir werden sicherlich nicht gepeinigt."
Rusça:
и мы не будем наказаны".
Arapça:
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz azaba uğratılacak da değiliz.
Diyanet Vakfı:
Biz azaba uğratılacak da değiliz.

fekeẕẕebûhü feehleknâhüm. inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Türkçe:
Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi.
İngilizce:
So they rejected him, and We destroyed them. Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.
Fransızca:
Ils le traitèrent donc de menteur. Et nous les fîmes périr. Voilà bien là un signe ! Cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.
Almanca:
Dann bezichtigten sie ihn der Lüge, dann richteten WIR sie zugrunde. Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keineMumin.
Rusça:
Они сочли его лжецом, а Мы погубили их. Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.
Arapça:
فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helak ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.
Türkçe:
Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
İngilizce:
And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
Fransızca:
Et Ton Seigneur, c'est Lui vraiment le Puissant, le Très Miséricordieux.
Almanca:
Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige.
Rusça:
Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.
Arapça:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

keẕẕebet ŝemûdü-lmürselîn.
Türkçe:
Semûd da peygamlerleri yalanladı.
İngilizce:
The Thamud (people) rejected the messengers.
Fransızca:
Les Tamud traitèrent de menteurs les Messagers.
Almanca:
Thamud hat den Gesandten der Lüge bezichtigt.
Rusça:
Самудяне сочли лжецами посланников.
Arapça:
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Diyanet Vakfı:
Semud (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm ṣâliḥun elâ tetteḳûn.
Türkçe:
Kardeşleri Sâlih onlara demişti ki: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?"
İngilizce:
Behold, their brother Salih said to them: "Will you not fear (Allah)?
Fransızca:
Quand Salih, leur frère (contribule), leur dit : "Ne craindrez-vous pas [Allah] ? "
Almanca:
Als ihnen ihr Bruder Salih sagte: "Wollt ihr nicht Taqwa gemäß handeln?
Rusça:
Вот их брат Салих сказал им: "Неужели вы не устрашитесь?
Arapça:
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
Diyanet Vakfı:
Kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?

innî leküm rasûlün emîn.
Türkçe:
"Ben sizin için emin bir resulüm."
İngilizce:
I am to you a messenger worthy of all trust.
Fransızca:
Je suis pour vous un messager digne de confiance.
Almanca:
Ich bin für euch ein treuer Gesandter,
Rusça:
Я являюсь посланником к вам, достойным доверия.
Arapça:
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
Diyanet Vakfı:
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
İngilizce:
So fear Allah, and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc et obéissez-moi.
Almanca:
so handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.
Türkçe:
"Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir."
İngilizce:
No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
Fransızca:
Je ne vous demande pas de salaire pour cela, mon salaire n'incombe qu'au Seigneur de l'univers.
Almanca:
Und ich bitte euch dafür um keinen Lohn. Mein Lohn obliegt nur Dem HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Я не прошу у вас за это вознаграждения, ибо вознаградит меня только Господь миров.
Arapça:
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir.
Diyanet Vakfı:
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

etütrakûne fî mâ hâhünâ âminîn.
Türkçe:
"Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
İngilizce:
Will ye be left secure, in (the enjoyment of) all that ye have here?-
Fransızca:
Vous laissera-t-on en sécurité dans votre présente condition ?
Almanca:
ihr werdet hier gelassen, wo ihr sicher seid,
Rusça:
Неужели вы будете оставлены в безопасности среди того, что есть здесь,
Arapça:
أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?
Diyanet Vakfı:
Siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)?
Sayfalar
