
fî cennâtiv ve`uyûn.
Türkçe:
"Bahçelerde, pınarlarda."
İngilizce:
Gardens and Springs,
Fransızca:
Au milieu de jardins, de sources,
Almanca:
in Dschannat und an Quellen,
Rusça:
среди садов и источников,
Arapça:
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bahçelerin, pınarların içinde,
Diyanet Vakfı:
"Böyle bahçelerde, çeşme başlarında?"

vezürû`iv venaḫlin ṭal`uhâ heḍîm.
Türkçe:
"Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar içinde."
İngilizce:
And corn-fields and date-palms with spathes near breaking (with the weight of fruit)?
Fransızca:
de cultures et de palmiers aux fruits digestes ?
Almanca:
Gewächse und Dattelpalmen, deren Blütenstand fein ist.
Rusça:
среди посевов и пальм с нежными плодами,
Arapça:
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında,
Diyanet Vakfı:
"Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında?"

vetenḥitûne mine-lcibâli büyûten fârihîn.
Türkçe:
"Keyif içinde, dağlardan evler yontuyorsunuz."
İngilizce:
And ye carve houses out of (rocky) mountains with great skill.
Fransızca:
Creusez-vous habilement des maisons dans les montagnes ?
Almanca:
Und ihr meißelt aus den Felsenbergen Häuser in Übermut.
Rusça:
и будете искусно (или горделиво) высекать в горах жилища?
Arapça:
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz."
Diyanet Vakfı:
(Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
İngilizce:
But fear Allah and obey me;
Fransızca:
Craignez Allah donc et obéissez-moi.
Almanca:
So handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir,
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне,
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

velâ tüṭî`û emra-lmüsrifîn.
Türkçe:
"Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın."
İngilizce:
And follow not the bidding of those who are extravagant,-
Fransızca:
N'obéissez pas à l'ordre des outranciers,
Almanca:
und gehorcht nicht der Anweisung der Übertretenden,
Rusça:
и не слушайтесь повелений преступников,
Arapça:
وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın.
Diyanet Vakfı:
"O aşırıların emrine uymayın."

elleẕîne yüfsidûne fi-l'arḍi velâ yuṣliḥûn.
Türkçe:
"Onlar yeryüzünde bozgun çıkarırlar, barış için çalışmazlar."
İngilizce:
Who make mischief in the land, and mend not (their ways).
Fransızca:
qui sèment le désordre sur la terre et n'améliorent rien".
Almanca:
die auf Erden Verderben anrichten 2 und nicht gottgefällig Gutes tun."
Rusça:
которые распространяют на земле нечестие и ничего не улучшают".
Arapça:
الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın.
Diyanet Vakfı:
"Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenler(in sözüyle hareket etmeyin).

ḳâlû innemâ ente mine-lmüseḥḥarîn.
Türkçe:
Dediler: "Sen, adamakıllı büyülenmişsin."
İngilizce:
They said: "Thou art only one of those bewitched!
Fransızca:
Ils dirent : "Tu n'es qu'un ensorcelé.
Almanca:
Sie sagten: "Du bist nur von den Verzauberten!
Rusça:
Они сказали: "Ты - всего лишь один из околдованных.
Arapça:
قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!

mâ ente illâ beşerum miŝlünâ. fe'ti biâyetin in künte mine-ṣṣâdiḳîn.
Türkçe:
"Sen de bizim gibi bir insansın. Eğer doğru sözlülerden isen, hadi bir mucize getir."
İngilizce:
Thou art no more than a mortal like us: then bring us a Sign, if thou tellest the truth!
Fransızca:
Tu n'es qu'un homme comme nous. Apporte donc un prodige, si tu es du nombre des véridiques".
Almanca:
Du bist nichts anderes als ein Mensch wie wir. So bringe eine Aya, wenn du von den Wahrhaftigen bist."
Rusça:
Ты - всего лишь такой же человек, как и мы. Покажи нам знамение, если ты являешься одним из тех, кто говорит правду".
Arapça:
مَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir.
Diyanet Vakfı:
Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.

ḳâle hâẕihî nâḳatül lehâ şirbüv veleküm şirbü yevmim ma`lûm.
Türkçe:
Dedi: "Şu bir dişi devedir. Onun su içme hakkı var. Belli bir günde su içme hakkı da sizin."
İngilizce:
He said: "Here is a she-camel: she has a right of watering, and ye have a right of watering, (severally) on a day appointed.
Fransızca:
Il dit : "Voici une chamelle : à elle de boire un jour convenu, et à vous de boire un jour .
Almanca:
Er sagte: "Dies ist eine Kamelstute! Sie hat einen Teil des Wassers und ihr habt einen Teil des Wassers an einem bekannten Tag.
Rusça:
Он сказал: "Вот верблюдица! Она должна пить, и вы должны пить по определенным дням.
Arapça:
قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Salih "İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi.
Diyanet Vakfı:
Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi.

velâ temessûhâ bisûin feye'ḫuẕeküm `aẕâbü yevmin `ażîm.
Türkçe:
"Ona kötülükle ilişmeyin. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar."
İngilizce:
Touch her not with harm, lest the Penalty of a Great Day seize you.
Fransızca:
Et ne lui infligez aucun mal, sinon le châtiment d'un jour terrible vous saisira".
Almanca:
Und fügt ihr nichts Böses zu, sonst richtet euch die Peinigung eines gewaltigen Tages zugrunde."
Rusça:
Не прикасайтесь к ней со злом, а не то вас постигнут мучения в Великий день".
Arapça:
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir.
Diyanet Vakfı:
Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.
Sayfalar
