Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

54

Sûredeki Ayet No: 

18

Ayet No: 

4864

Sayfa No: 

529

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ

Çeviriyazı: 

keẕẕebet `âdün fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Âd (kavmi) da yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?

Diyanet İşleri: 

Ad milleti peygamberini yalanlamıştı; Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Âd da yalanlamıştı, derken nasıldı azabım benim ve korkutuşlarım?

Şaban Piriş: 

Âd da (Hud'u) yalanlamıştı. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

Edip Yüksel: 

Ad da yalanladı. Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış!

Ali Bulaç: 

Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

Suat Yıldırım: 

Âd kavmi de Peygamberlerini yalancı saydı. Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım!

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Âd tekzîp etti, artık azabım ve tehdidlerim nâsıl oldu?

Yaşar Nuri Öztürk: 

Âd da yalanlamıştı. Ama nasıl oldu azabım ve uyarılarım!

Bekir Sadak: 

(24-25) «cimizden bir insana mi uyacagiz? O zaman biz sapiklik ve delilik etmis oluruz. Kitap, aramizda, ona mi verilmis? Hayir, o pek yalanci ve simarigin biridir» dediler.

İbni Kesir: 

Ad kavmi de tekzib etti. Benim azabım ve tehdidim nasılmış?

Adem Uğur: 

Ad kavmi (Peygamberleri Hûd´u) yalanladı da azabım ve tehdidim nasılmış (gördüler).

İskender Ali Mihr: 

Ad (kavmi) de yalanladı. Öyleyse inzarım (uyarılarım) ve azabım nasıl oldu?

Celal Yıldırım: 

Âd da (peygamberlerini) yalanladı. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?

Tefhim ul Kuran: 

Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış?

Fransızca: 

Les Aad ont traité de menteur (leur Messager). Comment furent Mon châtiment et Mes avertissements ?

İspanyolca: 

Los aditas desmintieron y ¡cuáles no fueron Mi castigo y Mis advertencias!

İtalyanca: 

Gli 'Ad tacciarono di menzogna. Quale fu il Mio castigo, quali i Miei moniti!

Almanca: 

Abgeleugnet hat 'Aad. Also wie waren Meine Peinigung und Meine Ermahnungen?!

Çince: 

阿德人否认过先知,我的刑罚和警告是怎样的!

Hollandaca: 

De stam van Ad beschuldigde hunnen profeet van bedrog; maar hoe ernstig was mijne wraak en mijne bedreiging!

Rusça: 

Адиты сочли лжецами посланников. Какими же были мучения от Меня и предостережения Мои!

Somalice: 

Caadna way beenisay (xaqii), seese noqotay caddibaaddii Eebe iyo u digitiisii.

Swahilice: 

Kina A'di walikanusha. Basi ilikuwaje adhabu yangu na maonyo yangu?

Uygurca: 

ئاد قەۋمى (پەيغەمبىرى ھۇدنى) ئىنكار قىلدى، مېنىڭ ئازابىم ۋە ئاگاھلاندۇرۇشلىرىم قانداق ئىكەن!

Japonca: 

アード(の民)も(真理を)虚偽であるとした。それでわが懲罰と戒めとはどうであったか。

Arapça (Ürdün): 

«كذبت عاد» نبيهم هودا فعذبوا «فكيف كان عذابي ونذر» إنذاري لهم بالعذاب قبل نزوله أي وقع موقعه وقد بينه بقوله.

Hintçe: 

आद (की क़ौम ने) (अपने पैग़म्बर) को झुठलाया तो (उनका) मेरा अज़ाब और डराना कैसा था,

Tayca: 

พวกอ๊าดได้ปฏิเสธ ดังนั้นการลงโทษของเราและการตักเตือนของเราเป็นเช่นใดบ้าง?

İbranice: 

בני עאד הכחישו את האזהרות ואיך היו העונש אשר הבאתי עליהם והאזהרות שלפניו

Hırvatça: 

Poricao je Ad, pa kakva je bila kazna Moja i pomoć upozoriteljima Mojim!

Rumence: 

Noi am dezlănţuit împotriva lor furtuna care urla într-o zi nefericită şi nesfârşită.

Transliteration: 

Kaththabat AAadun fakayfa kana AAathabee wanuthuri

Türkçe: 

Âd da yalanlamıştı. Ama nasıl oldu azabım ve uyarılarım!

Sahih International: 

Aad denied; and how [severe] were My punishment and warning.

İngilizce: 

The 'Ad (people) (too) rejected (Truth): then how terrible was My Penalty and My Warning?

Azerbaycanca: 

Ad (qövmü də öz peyğəmbərinə) təkzib etmişdi. (Bir görəydiniz) Mənim əzabım və qorxutmağım necə oldu!

Süleyman Ateş: 

Ad da yalanladı, ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu?

Diyanet Vakfı: 

Ad kavmi (Peygamberleri Hud'u) yalanladı da azabım ve tehdidim nasılmış (gördüler).

Erhan Aktaş: 

Âd da yalanladı. Ama azâbım ve uyarılarım nasıl oldu?

Kral Fahd: 

Âd kavmi (Peygamberleri Hûd'u) yalanladı da azabım ve tehdidim nasılmış (gördüler).

Hasan Basri Çantay: 

Aad (kavmi, peygamberleri Hûd´ü) tekzîb etdi. İşte benim azabım (ve bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş (düşünün).

Muhammed Esed: 

Ad (kavmi de) hakikati yalanlamıştı ve uyarılarım gözardı edildiğinde verdiğim azap ne şiddetliydi!

Gültekin Onan: 

Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

Ali Fikri Yavuz: 

Âd kavmi de tekzib etti. İşte (bak, Ey Rasûlüm), nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!...

Portekizce: 

O povo de Ad rejeitou o seu mensageiro. Porém, quão terríveis foram o Meu castigo e a Minha admoestação!

İsveççe: 

STAMMEN Aad förnekade sanningen och hur [hårt drabbade dem inte] Mitt straff, [de som inte fäste vikt vid] Mina varningar!

Farsça: 

قوم عاد [پیامبرشان را] تکذیب کردند، پس عذاب و هشدارهایم چگونه بود؟

Kürtçe: 

گەلی عادیش پێغەمبەرەکەیان بەدرۆ زانی جا ئایا سزا وترساندنم چۆن بوو؟

Özbekçe: 

Од (Ҳудни) ёлғончига чиқарди. Бас, Менинг азобим ва огоҳлантиришим қандоқ бўлди?

Malayca: 

(Demikian juga) kaum Aad telah mendustakan Rasulnya (lalu mereka dibinasakan); maka perhatikanlah, bagaimana buruknya azabku dan kesan amaran-amaranKu!

Arnavutça: 

Dhe, Adi ka përgënjeshtruar (të vërtetën), - e çfarë ka qenë dënimi Im dhe paralajmërimet e Mia?!

Bulgarca: 

И адитите отричаха. И какво бе Моето мъчение и Моето предупреждение!

Sırpça: 

Порицао је Ад, па каква је била Моја казна и упозорење Моје!

Çekçe: 

A také ´Ádovci prohlásili za lež Naše znamení a jaký byl Můj trest a Mé varování?

Urduca: 

عاد نے جھٹلایا، تو دیکھ لو کہ کیسا تھا میرا عذاب اور کیسی تھیں میری تنبیہات

Tacikçe: 

Қавми Од такзиб карданд. Пас азобу бим доданҳои Ман чӣ гуна буд?

Tatarca: 

Гад кавеме пәйгамбәрләрне ялганга тотты, куркытуым һәм ґәзабым аларга ничек булды!

Endonezyaca: 

Kaum 'Aad pun mendustakan (pula). Maka alangkah dahsyatnya azab-Ku dan ancaman-ancaman-Ku.

Amharca: 

ዓድ አስተባበለች፡፡ ቅጣቴና ማስጠንቀቂያዎቼም እንዴት ነበሩ!

Tamilce: 

ஆது சமுதாயம் பொய்ப்பித்தது. ஆக, எனது தண்டனையும் எனது எச்சரிக்கையும் எப்படி இருந்தன?

Korece: 

아드 백성이 진리를 거역했 을 때 나의 응벌과 경고가 얼마나 무서웠더뇨

Vietnamca: 

Đám dân ‘Ad đã phủ nhận (Hud – vị Nabi của họ), vậy sự trừng phạt và lời cảnh báo của TA đã như thế nào?