054. Kamer - (Ay) Al-Qamar—القمر

 
00:00

iḳterabeti-ssâ`atü venşeḳḳa-lḳamer.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانشَقَّ الْقَمَرُ

Türkçe:

Saat yaklaştı, Ay yarıldı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kıyamet saati yaklaştı, Ay yarıldı.

Diyanet Vakfı:

Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

İngilizce:

The Hour (of Judgment) is nigh, and the moon is cleft asunder.

Fransızca:

L'Heure approche et la lune s'est fendue.

Almanca:

Die Stunde nahte sich und der Mond spaltete sich.

Rusça:

Приблизился Час, и раскололся месяц.

Açıklama:
 
00:00

veiy yerav âyetey yü`riḍû veyeḳûlû siḥrum müstemirr.

Arapça:

وَإِن يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ

Türkçe:

Bir ayet-alâmet görseler yüz çeviriyorlar ve şöyle diyorlar: "Sürüp giden bir büyüdür bu!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler.

Diyanet Vakfı:

Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür, derler.

İngilizce:

But if they see a Sign, they turn away, and say, "This is (but) transient magic."

Fransızca:

Et s'ils voient un prodige, ils s'en détournent et disent : "Une magie persistante".

Almanca:

Und wenn sie eine Aya sehen, wenden sie sich ab und sagen: "Dies ist eine andauernde Magie."

Rusça:

Когда они видят знамение, то отворачиваются и говорят: "Преходящее (или крепкое; или лживое) колдовство!"

Açıklama:
 
00:00

vekeẕẕebû vettebe`û ehvâehüm veküllü emrim müsteḳirr.

Arapça:

وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ ۚ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ

Türkçe:

Yalanladılar; kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş yerini bulacaktır.

Diyanet Vakfı:

Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır.

İngilizce:

They reject (the warning) and follow their (own) lusts but every matter has its appointed time.

Fransızca:

et ils [le] traitent de mensonge et suivent leurs propres impulsions, or chaque chose arrivera à son terme [et son but]

Almanca:

Und sie leugneten ab und folgten ihren Neigungen. Und jede Angelegenheit hat einen Endpunkt.

Rusça:

Они сочли лжецами посланников и потакали своим желаниям, но каждый поступок утвердится (творения получат вознаграждение за добро и наказание за зло).

Açıklama:
 
00:00

veleḳad câehüm mine-l'embâi mâ fîhi müzdecer.

Arapça:

وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّنَ الْأَنبَاءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ

Türkçe:

Yemin olsun ki, onlara haberlerden, içinde ihtar, sakındırma ve tehdit bulunanı gelmiştir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun ki onlara (kötülükten) vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir.

Diyanet Vakfı:

Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.

İngilizce:

There have already come to them Recitals wherein there is (enough) to check (them),

Fransızca:

Ils ont pourtant reçu comme nouvelles de quoi les empêcher (du mal);

Almanca:

Und gewiß, bereits kamen zu ihnen von den Mitteilungen, worin es Warnung gab.

Rusça:

До них уже дошли известия, которые удерживали от неверия.

Açıklama:
 
00:00

ḥikmetüm bâligatün femâ tugni-nnüẕür.

Arapça:

حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ ۖ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ

Türkçe:

Doruk noktaya çıkmış, isabeti tartışmasız bir hikmettir o. Ama uyarılar yarar sağlamıyor.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunlar üstün bir hikmettir fakat uyarılar fayda vermiyor.

Diyanet Vakfı:

Bu büyük bir hikmettir. Fakat (yüz çevirene) uyarılar ne fayda verir!

İngilizce:

Mature wisdom;- but (the preaching of) Warners profits them not.

Fransızca:

[Cela est] une sagesse parfaite. Mais les avertissements ne [leur] servent à rien.

Almanca:

Es ist eine (sie) erreichende Weisheit. Und was nützen denn die Warnungen?!

Rusça:

Это является совершенной мудростью, но какую пользу приносят предостережения (или предостережения не принесли им никакой пользы)?

Açıklama:
 
00:00

fetevelle `anhüm. yevme yed`u-ddâ`i ilâ şey'in nükür.

Arapça:

فَتَوَلَّ عَنْهُمْ ۘ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ إِلَىٰ شَيْءٍ نُّكُرٍ

Türkçe:

O halde yüz çevir onlardan sen de; o çağırıcının alışılmadık/ürpertirci şeye çağırdığı günde,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır.

Diyanet Vakfı:

Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.

İngilizce:

Therefore, (O Prophet,) turn away from them. The Day that the Caller will call (them) to a terrible affair,

Fransızca:

Détourne-toi d'eux. Le jour où l'appeleur appellera vers une chose affreuse,

Almanca:

So kehre dich von ihnen ab! An dem Tag, wenn der Rufende zu etwas Mißbilligtem ruft -

Rusça:

Отвернись же от них. В тот день, когда глашатай призовет к неприятной вещи,

Açıklama:
 
00:00

ḫuşşe`an ebṣâruhüm yaḫrucûne mine-l'ecdâŝi keennehüm cerâdüm münteşir.

Arapça:

خُشَّعًا أَبْصَارُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُّنتَشِرٌ

Türkçe:

Kaymış olarak gözleri, çıkarlar kabirlerden. Sanki çekirgelerdir, çıvgın mı çıvgın!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gözleri düşkün düşkün (zelil ve hakir) kabirlerinden çıkarlar, sanki yayılan çekirgeler gibidirler.

Diyanet Vakfı:

Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde kabirlerden çıkarlar.

İngilizce:

They will come forth,- their eyes humbled - from (their) graves, (torpid) like locusts scattered abroad,

Fransızca:

les regards baissés, ils sortiront des tombes comme des sauterelles éparpillées,

Almanca:

erniedrigt sind ihre Blicke, sie kommen aus den Gräbern heraus, als wären sie ausschwärmende Heuschrecken,

Rusça:

они с униженными взорами выйдут из могил, словно рассеянная саранча.

Açıklama:
 
00:00

mühti`îne ile-ddâ`. yeḳûlü-lkâfirûne hâẕâ yevmün `asir.

Arapça:

مُّهْطِعِينَ إِلَى الدَّاعِ ۖ يَقُولُ الْكَافِرُونَ هَٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ

Türkçe:

Boyunları büküktür çağıranın önünde. Derler ki o küfre saplananlar: "Çok zorlu bir gün bu!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O çağırana koşarak, kâfirler: "Bu çetin bir gündür." derler.

Diyanet Vakfı:

Davetçiye koşarlarken o esnada kafirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler.

İngilizce:

Hastening, with eyes transfixed, towards the Caller!- "Hard is this Day!", the Unbelievers will say.

Fransızca:

courant, le cou tendu, vers l'appeleur. Les mécréants diront : "Voilà un jour difficile".

Almanca:

eilend zum Rufenden. Die Kafir sagen: "Dies ist ein ziemlich schwerer Tag."

Rusça:

Они устремятся к глашатаю, и неверующие скажут: "Это - Тяжкий день!"

Açıklama:
 
00:00

keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥin fekeẕẕebû `abdenâ veḳâlû mecnûnüv vezdücira.

Arapça:

۞ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ

Türkçe:

Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Yalanladılar kulumuzu ve "Mecnundur bu!" dediler. Ve durduruldu kulumuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir." dediler. Ve (Nuh davetten vazgeçmeye) zorlandı.

Diyanet Vakfı:

Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda ısrar ederek: O, delirdi, dediler. Ve (Nuh, davetten vazgeçmeye) zorlandı.

İngilizce:

Before them the People of Noah rejected (their messenger): they rejected Our servant, and said, "Here is one possessed!", and he was driven out.

Fransızca:

Avant eux, le peuple de Noé avait crié au mensonge. Ils traitèrent Notre serviteur de menteur et dirent : "C'est un possédé ! " et il fut repoussé.

Almanca:

Vor ihnen leugneten die Leute von Nuh ab, so bezichtigten sie Unseren Diener der Lüge und sagten: "Er ist geistesgestört und wurde besessen."

Rusça:

До них счел лжецами посланников народ Нуха (Ноя). Они сочли лжецом Нашего раба и сказали: "Он - одержимый!" Они ругали его и угрожали ему.

Açıklama:
 
00:00

fede`â rabbehû ennî maglûbün fenteṣir.

Arapça:

فَدَعَا رَبَّهُ أَنِّي مَغْلُوبٌ فَانتَصِرْ

Türkçe:

Bunun üzerine yakardı Rabbine, "Yenilgiye uğradım işte, yardım et!" diye...

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diyerek yalvardı.

Diyanet Vakfı:

Bunun üzerine, Rabbine: Ben yenik düştüm, bana yardım et! diyerek yalvardı.

İngilizce:

Then he called on his Lord: "I am one overcome: do Thou then help (me)!"

Fransızca:

il invoqua donc son Seigneur : "Moi, je suis vaincu. Fais triompher (Ta cause)".

Almanca:

Dann richtete er Bittgebete an seinen HERRN: "Ich bin unterlegen, so stehe bei!"

Rusça:

Тогда он воззвал к своему Господу: "Меня одолели. Помоги же мне!"

Açıklama:

Sayfalar

054. Kamer - (Ay) Al-Qamar—القمر beslemesine abone olun.