054. Kamer - (Ay) Al-Qamar—القمر

 
00:00

innâ erselnâ `aleyhim ṣayḥatev vâḥideten fekânû keheşîmi-lmuḥteżir.

Arapça:

إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَشِيمِ الْمُحْتَظِرِ

Türkçe:

Biz, onlar üzerine bir tek ses gönderdik de ağılcının serptiği kuru ot gibi kırılıp ufalandılar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.

Diyanet Vakfı:

Biz onların üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.

İngilizce:

For We sent against them a single Mighty Blast, and they became like the dry stubble used by one who pens cattle.

Fransızca:

Nous lâchâmes sur eux un seul Cri, et voilà qu'ils furent réduits à l'état de paille d'étable.

Almanca:

Gewiß, WIR schickten über sie einen einzigen Schrei, dann waren sie wie die Stoppeln für den Stallinhaber.

Rusça:

Воистину, Мы наслали на них всего лишь один вопль, и они уподобились сену хозяина загона.

 
00:00

veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.

Arapça:

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

Türkçe:

Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

Diyanet Vakfı:

Andolsun biz Kur'an'ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?

İngilizce:

And We have indeed made the Qur'an easy to understand and remember: then is there any that will receive admonition?

Fransızca:

Et vraiment, Nous avons rendu le Coran facile pour la médiation. Y a-t-il quelqu'un pour réfléchir ?

Almanca:

Und gewiß, bereits erleichterten WIR den Quran zur Ermahnung! Gibt es etwa einen sich Erinnernden?!

Rusça:

Мы облегчили Коран для поминания. Но есть ли поминающие?

 
00:00

keẕẕebet ḳavmü lûṭim binnüẕür.

Arapça:

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ

Türkçe:

Lût kavmi de uyarıları yalanladı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Lût kavmi de uyarıları yalanladı.

Diyanet Vakfı:

Lut'un kavmi de uyarıcı peygamberleri yalanladı.

İngilizce:

The people of Lut rejected (his) warning.

Fransızca:

Le peuple de Lot traita de mensonges les avertissements.

Almanca:

Abgeleugnet haben die Leute von Lut die Warnungen.

Rusça:

Народ Лута (Лота) счел ложью предостережения.

 
00:00

innâ erselnâ `aleyhim ḥâṣiben illâ âle lûṭ. necceynâhüm biseḥar.

Arapça:

إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ ۖ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ

Türkçe:

Biz de üzerlerine çakıl taşları fırlatan bir rüzgâr gönderdik. Sadece Lût'un ailesini, seher vakti kurtarmıştık,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz de onların üzerlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik. Yalnız Lût ailesini seher vakti kurtardık,

Diyanet Vakfı:

Biz de üstlerine taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik. Ancak Lut ailesini seher vakti kurtardık.

İngilizce:

We sent against them a violent Tornado with showers of stones, (which destroyed them), except Lut's household: them We delivered by early Dawn,-

Fransızca:

Nous lâchâmes sur eux un ouragan, excepté la famille de Lot que Nous sauvâmes avant l'aube,

Almanca:

Gewiß, WIR schickten über sie einen Sandsturm außer der Familie von Lut, diese erretteten WIR vor der Morgendämmerung,

Rusça:

Мы наслали на них ураган с камнями, и только семью Лута (Лота) Мы спасли перед рассветом

 
00:00

ni`metem min `indinâ. keẕâlike neczî men şekera.

Arapça:

نِّعْمَةً مِّنْ عِندِنَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي مَن شَكَرَ

Türkçe:

Katımızdan bir nimet olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz biz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız.

Diyanet Vakfı:

Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni işte böyle mükafatlandırırız.

İngilizce:

As a Grace from Us: thus do We reward those who give thanks.

Fransızca:

à titre de bienfait de Notre part : ainsi récompensons-Nous celui qui est reconnaissant.

Almanca:

als Wohltat von Uns. Solcherart vergelten WIR demjenigen, der sich dankbar erweist.

Rusça:

по милости от Нас. Так Мы воздаем тем, кто благодарен.

 
00:00

veleḳad enẕerahüm baṭşetenâ fetemârav binnüẕür.

Arapça:

وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ

Türkçe:

Yemin olsun, Lût onları bizim yakalayışımız hakkında uyarmıştı da onlar, uyarılarla ilgili olarak kuşkulanıp çekişmişlerdi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku duydular,

Diyanet Vakfı:

Andolsun ki, Lut onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.

İngilizce:

And (Lut) did warn them of Our Punishment, but they disputed about the Warning.

Fransızca:

Il les avait pourtant avertis de Nos représailles. Mais ils mirent les avertissements en doute.

Almanca:

Und gewiß, bereits warnten WIR sie vor Unserer Gewalttat, dann zweifelten sie die Warnungen an.

Rusça:

Он предостерег их от Нашей Хватки, но они усомнились в его предостережениях.

 
00:00

veleḳad râvedûhü `an ḍayfihî feṭamesnâ a`yünehüm feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.

Arapça:

وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ

Türkçe:

Yemin olsun, Lût'un misafirlerinden nefislerini tatmin etmek istemişlerdi de onların gözlerini silme kör etmiştik. Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

Diyanet Vakfı:

Onlar Lut'un misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

İngilizce:

And they even sought to snatch away his guests from him, but We blinded their eyes. (They heard:) "Now taste ye My Wrath and My Warning."

Fransızca:

En effet, ils voulaient séduire ses hôtes. Nous aveuglâmes leurs yeux "Goûtez donc Mon châtiment et Mes avertissements.

Almanca:

Und gewiß, bereits suchten sie ihn gegen seine Neigung und seine Gäste zu verführen, dann löschten WIR ihr Augenlicht aus. Also erfahrt Meine Peinigung und Meine Warnungen!

Rusça:

Они настойчиво требовали от него его гостей, и тогда Мы лишили их зрения. Вкусите же мучения от Меня и предостережения Мои!

 
00:00

veleḳad ṣabbeḥahüm bükraten `aẕâbüm müsteḳirr.

Arapça:

وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ

Türkçe:

Yemin olsun, sabahleyin erkenden, kararlı ve oturaklı bir azap yakaladı onları.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı.

Diyanet Vakfı:

Bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.

İngilizce:

Early on the morrow an abiding Punishment seized them:

Fransızca:

En effet, au petit matin, un châtiment persistant les surprit.

Almanca:

Und gewiß, bereits morgens, in der Morgenfrühe kam zu ihnen eine (über sie) niedergelassene Peinigung.

Rusça:

На утро их постигли неотвратимые мучения.

 
00:00

feẕûḳû `aẕâbî venüẕür.

Arapça:

فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ

Türkçe:

Hadi, tadın azabımı ve uyarılarımı!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Azabımı ve uyarılarımı tadın! (dedik).

Diyanet Vakfı:

İşte azabımı ve uyanlarımı tadın! (denildi).

İngilizce:

So taste ye My Wrath and My Warning.

Fransızca:

Goûtez donc Mon châtiment et Mes avertissements.

Almanca:

Also erfahrt Meine Peinigung und Meine Warnungen!

Rusça:

Вкусите же мучения от Меня и предостережения Мои!

 
00:00

veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.

Arapça:

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

Türkçe:

Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

Diyanet Vakfı:

Andolsun biz Kur'an'ı, öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde düşünüp ibret alan yok mu?

İngilizce:

And We have indeed made the Qur'an easy to understand and remember: then is there any that will receive admonition?

Fransızca:

Et vraiment, Nous avons rendu le Coran facile pour la médiation. Y a-t-il quelqu'un pour réfléchir ?

Almanca:

Und gewiß, bereits erleichterten WIR den Quran zur Ermahnung! Gibt es etwa einen sich Erinnernden?!

Rusça:

Мы облегчили Коран для поминания. Но есть ли поминающие?

Sayfalar

054. Kamer - (Ay) Al-Qamar—القمر beslemesine abone olun.