054. Kamer - (Ay) Al-Qamar—القمر

 
00:00

fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.

Arapça:

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ

Türkçe:

Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nasılmış benim azabım ve uyarım?

Diyanet Vakfı:

Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!

İngilizce:

Yea, how (terrible) was My Penalty and My Warning!

Fransızca:

Comment furent Mon châtiment et Mes avertissements ?

Almanca:

Also wie waren Meine Peinigung und Meine Ermahnungen?!

Rusça:

Какими же были мучения от Меня и предостережения Мои!

 
00:00

veleḳad yesserne-lḳur'âne liẕẕikri fehel mim müddekir.

Arapça:

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ

Türkçe:

Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

Diyanet Vakfı:

Andolsun biz Kur'an'ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?

İngilizce:

But We have indeed made the Qur'an easy to understand and remember: then is there any that will receive admonition?

Fransızca:

En effet, Nous avons rendu le Coran facile pour la médiation. Y a-t-il quelqu'un pour réfléchir ?

Almanca:

Und gewiß, bereits erleichterten WIR den Quran zur Ermahnung! Gibt es etwa einen sich Erinnernden?!

Rusça:

Мы облегчили Коран для поминания. Но есть ли поминающие?

 
00:00

keẕẕebet ŝemûdü binnüẕür.

Arapça:

كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِالنُّذُرِ

Türkçe:

Semûd da uyarıları yalanlamıştı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Semûd da o uyarıları yalanladılar.

Diyanet Vakfı:

Semud kavmi de uyarıcıları yalanladı.

İngilizce:

The Thamud (also) rejected (their) Warners.

Fransızca:

Les Tamud ont traité de mensonges les avertissements ?

Almanca:

Abgeleugnet hat Thamud die Warnungen.

Rusça:

Самудяне сочли ложью предостережения.

 
00:00

feḳâlû ebeşeram minnâ vâḥiden nettebi`uhû innâ iẕel lefî ḍalâliv vesü`ur.

Arapça:

فَقَالُوا أَبَشَرًا مِّنَّا وَاحِدًا نَّتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَّفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ

Türkçe:

Şöyle demişlerdi: "İçimizden bir tek insana mı uyacağız? Vallahi böyle bir durumda biz, sapıklık ve çılgınlık içine düşeriz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz. dediler.

Diyanet Vakfı:

"Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz" dediler.

İngilizce:

For they said: "What! a man! a Solitary one from among ourselves! shall we follow such a one? Truly should we then be straying in mind, and mad!

Fransızca:

Ils dirent : "Allons-nous suivre un seul homme (Salih) d'entre nous-mêmes ? Nous serions alors dans l'égarement et la folie.

Almanca:

Dann sagten sie: "Etwa einem einzigen Menschen von uns folgen wir? Gewiß, wir sind dann doch im Irregehen und in Peinigung.

Rusça:

Они сказали: "Неужели мы последуем за одним из нас? В этом случае мы окажемся в заблуждении и будем страдать (или отдалимся от истины).

 
00:00

eülḳiye-ẕẕikru `aleyhi mim beyninâ bel hüve keẕẕâbün eşir.

Arapça:

أَأُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِن بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ

Türkçe:

"Aramızdan öğüt ona mı verildi? Hayır, o yalancı küstahın biridir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı, küstahın biridir (dediler).

Diyanet Vakfı:

"Vahiy, aramızda ona mı verildi? Hayır o, yalancı ve şımarığın biridir" (dediler.)

İngilizce:

Is it that the Message is sent to him, of all people amongst us? Nay, he is a liar, an insolent one!

Fransızca:

Est-ce que le message a été envoyé à lui à l'exception de nous tous ? C'est plutôt un grand menteur, plein de prétention et d'orgueil".

Almanca:

Wurde ihm etwa von unter uns die Ermahnung zuteil? Nein, sondern er ist ein prahlerischer Lügner."

Rusça:

Неужели среди всех нас напоминание ниспослано только ему одному? О нет! Он - надменный лжец".

 
00:00

seya`lemûne gadem meni-lkeẕẕâbü-l'eşir.

Arapça:

سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَّنِ الْكَذَّابُ الْأَشِرُ

Türkçe:

Yarın bilecekler, kimmiş yalancı küstah!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler.

Diyanet Vakfı:

Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bileceklerdir.

İngilizce:

Ah! they will know on the morrow, which is the liar, the insolent one!

Fransızca:

Demain, ils sauront qui est le grand menteur plein de prétention et d'orgueil.

Almanca:

Sie werden noch morgen wissen, wer der prahlerische Lügner ist.

Rusça:

Завтра они узнают, кто является надменным лжецом!

 
00:00

innâ mürsilü-nnâḳati fitnetel lehüm ferteḳibhüm vaṣṭabir.

Arapça:

إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ

Türkçe:

Bir imtihan aracı olarak kendilerine dişi deveyi göndereceğiz. Artık gözetle onları ve sabret!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz. Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol.

Diyanet Vakfı:

Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret.

İngilizce:

For We will send the she-camel by way of trial for them. So watch them, (O Salih), and possess thyself in patience!

Fransızca:

Nous leur enverrons la chamelle, comme épreuve . Surveille-les donc et sois patient.

Almanca:

Gewiß, WIR werden das Kamelweibchen als Fitna für sie entsenden, also warte auf sie und übe dich noch mehr in Geduld!

Rusça:

Аллах сказал их пророку: "Мы посылаем верблюдицу для того, чтобы испытать их. Подожди же и будь терпелив.

 
00:00

venebbi'hüm enne-lmâe ḳismetüm beynehüm. küllü şirbim muḥteḍar.

Arapça:

وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ ۖ كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ

Türkçe:

Suyun, aralarında bölüştürüleceğini onlara bildir. Her su alış/içiş nöbetledir/içilecek her miktar hazırlanmıştır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlara suyun aralarında paylaştırılacağını haber ver; her içene düşen miktar, hazır kılınmıştır.

Diyanet Vakfı:

Onlara, suyun aralarında paylaştırıldığını haber ver. Her biri kendi içme sırasında gelsin.

İngilizce:

And tell them that the water is to be divided between them: Each one's right to drink being brought forward (by suitable turns).

Fransızca:

Et informe-les que l'eau sera en partage entre eux [et la chamelle]; chacun boira à son tour.

Almanca:

Und 3 teile ihnen mit, daß das Wasser zwischen ihnen geteilt wird! Jeder Trinkanteil ist nur für die Anwesenden.

Rusça:

Сообщи им, что вода поделена между ними и верблюдицей. Пусть же они приходят попить каждый раз в отведенное для них время".

 
00:00

fenâdev ṣâḥibehüm fete`âṭâ fe`aḳara.

Arapça:

فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ

Türkçe:

Arkadaşlarını çağırdılar, o da hançerini kapıp deveyi boğazladı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti.

Diyanet Vakfı:

Arkadaşlarını çağırdılar, o da (bundan cür'et alarak) kılıcını kaptı ve deveyi kesti.

İngilizce:

But they called to their companion, and he took a sword in hand, and hamstrung (her).

Fransızca:

Puis ils appelèrent leur camarade qui prit [son épée] et [la] tua.

Almanca:

Dann riefen sie ihren Weggenossen, dann nahm er (das Schwert), dann verletzte er ihre Beine.

Rusça:

Они позвали своего товарища, и тот схватил верблюдицу и перерезал ей поджилки.

 
00:00

fekeyfe kâne `aẕâbî venüẕür.

Arapça:

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ

Türkçe:

Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu.

Diyanet Vakfı:

(Bu azgınlara) azabım ve uyarılarım nasıl oldu!

İngilizce:

Ah! how (terrible) was My Penalty and My Warning!

Fransızca:

Comment furent donc Mon châtiment et Mes avertissements ?

Almanca:

Also wie waren Meine Peinigung und Meine Ermahnungen?!

Rusça:

Какими же были мучения от Меня и предостережения Мои!

Sayfalar

054. Kamer - (Ay) Al-Qamar—القمر beslemesine abone olun.