At-tur—الطور

 
00:00

em tes'elühüm ecran fehüm mim magramim müŝḳalûn.

Arapça:

أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُم مِّن مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُونَ

Türkçe:

Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bir borç yüzünden onlar, yük altına mı giriyorlar?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

Diyanet Vakfı:

Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında eziliyorlar mı?

İngilizce:

Or is it that thou dost ask for a reward, so that they are burdened with a load of debt?-

Fransızca:

Ou leur demandes-tu un salaire, de sorte qu'ils soient grevés d'une lourde dette ?

Almanca:

Oder verlangst du etwa von ihnen Lohn, so sie durch ihre Verpflichtung belastet sind?!

Rusça:

Или же ты просишь у них вознаграждения, и они обременены обязательствами?

Açıklama:
 
00:00

em `indehümü-lgaybü fehüm yektübûn.

Arapça:

أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ

Türkçe:

Yoksa gayb yanlarında da yazıp duruyorlar mı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa gayb kendilerinin yanında da onlar mı yazıyorlar?

Diyanet Vakfı:

Yoksa gayba ait bilgiler kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar?

İngilizce:

Or that the Unseen in it their hands, and they write it down?

Fransızca:

Ou bien détiennent-ils l'Inconnaissable pour le mentionner par écrit ?

Almanca:

Oder ist bei ihnen etwa das Verborgene, so sie es niederschreiben?!

Rusça:

Или же они владеют сокровенным и записывают его?

Açıklama:
 
00:00

em yürîdûne keydâ. felleẕîne keferû hümü-lmekîdûn.

Arapça:

أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ

Türkçe:

Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Doğrusu şu ki, o inkâr edenlerin kendileri tuzağa yakalanmışlardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o küfredenlerin kendileri tuzağa düşeceklerdir.

Diyanet Vakfı:

Yahut bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkar edenlerdir.

İngilizce:

Or do they intend a plot (against thee)? But those who defy Allah are themselves involved in a Plot!

Fransızca:

Ou cherchent-ils un stratagème ? Mais ce sont ceux qui ont mécru qui sont victimes de leur propre stratagème.

Almanca:

Oder wollen sie etwa List planen?! So sind diejenigen, die Kufr betrieben haben, diejenigen, gegen die List geplant wird.

Rusça:

Или же они желают замыслить козни? Но ведь неверующие сами станут жертвой козней.

Açıklama:
 
00:00

em lehüm ilâhün gayru-llâh. sübḥâne-llâhi `ammâ yüşrikûn.

Arapça:

أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Türkçe:

Yoksa Allah'tan başka bir ilahları mı var? Uzaktır Allah, onların ortak koştuklarından.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.

Diyanet Vakfı:

Veya onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.

İngilizce:

Or have they a god other than Allah? Exalted is Allah far above the things they associate with Him!

Fransızca:

Ou ont-ils une autre divinité à part Allah ? Qu'Allah soit glorifié et purifié de tout ce qu'ils associent !

Almanca:

Oder gibt es für sie etwa eine Gottheit außer ALLAH?! Subhanallah über das, was sie an Schirk betreiben.

Rusça:

Или же у них есть другой бог наряду с Аллахом? Аллах пречист и далек от тех, кого они приобщают в сотоварищи!

Açıklama:
 
00:00

veiy yerav kisfem mine-ssemâi sâḳiṭay yeḳûlû seḥâbüm merkûm.

Arapça:

وَإِن يَرَوْا كِسْفًا مِّنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَّرْكُومٌ

Türkçe:

Gökten bir parçanın düştüğünü görseler şöyle derler: "Üstüste yığılmış bulutlar!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, "Üst üste yığılmış bulutlardır." derler.

Diyanet Vakfı:

Gökten düşen bir kütle görseler "Üst üste yığılmış bulutlardır" derler.

İngilizce:

Were they to see a piece of the sky falling (on them), they would (only) say: "Clouds gathered in heaps!"

Fransızca:

Et s'ils voient tomber des fragments du ciel, ils disent : "Ce sont des nuages superposés".

Almanca:

Und wenn sie Bruchstücke vom Himmel fallend sehen, sagen sie: "Dies sind übereinandergeschichtete Wolken."

Rusça:

Даже если они увидят куски неба падающими, они скажут: "Это скопились облака!"

Açıklama:
 
00:00

feẕerhüm ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî fîhi yuṣ`aḳûn.

Arapça:

فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ

Türkçe:

Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar bırak onları!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları (kendi hallerine) bırak.

Diyanet Vakfı:

Artık çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.

İngilizce:

So leave them alone until they encounter that Day of theirs, wherein they shall (perforce) swoon (with terror),-

Fransızca:

Laisse-les donc, jusqu'à ce qu'ils rencontrent leur jour où ils seront foudroyés,

Almanca:

Dann laß sie, bis sie ihrem Tag begegnen, an dem sie erschlagen werden.

Rusça:

Оставь же их, пока они не встретят тот день их, когда их постигнет погибель.

Açıklama:
 
00:00

yevme lâ yugnî `anhüm keydühüm şey'ev velâ hüm yünṣarûn.

Arapça:

يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ

Türkçe:

O gün, tuzakları kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecek!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün hiçbir tedbirlerinin kendilerine zerre kadar faydası olmayacak ve hiçbir şekilde yardım da görmeyeceklerdir.

Diyanet Vakfı:

O gün planları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.

İngilizce:

The Day when their plotting will avail them nothing and no help shall be given them.

Fransızca:

le jour où leur ruse ne leur servira à rien, où ils ne seront pas secourus.

Almanca:

An dem Tag, wenn ihnen weder ihre List nutzt, noch ihnen beigestanden wird.

Rusça:

В тот день их козни не принесут им никакой пользы, и никто не поможет им.

Açıklama:
 
00:00

veinne lilleẕîne żalemû `aẕâben dûne ẕâlike velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.

Arapça:

وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا عَذَابًا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Türkçe:

Zulmedenler için bundan başka bir azap da vardır. Fakat onların çokları bilmiyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz o zulmedenlere ondan başka da azab vardır. Fakat çokları bilmezler.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz zulmedenlere, ondan başka da azap vardır. Fakat çokları bilmezler.

İngilizce:

And verily, for those who do wrong, there is another punishment besides this: But most of them understand not.

Fransızca:

Les injustes auront un châtiment préalable. Mais la plupart d'entre eux ne savent pas.

Almanca:

Und gewiß, für diejenigen, die Unrecht begingen, gibt es eine Peinigung nach diesem. Doch die Meisten wissen es nicht.

Rusça:

Воистину, беззаконникам уготованы мучения и перед этим, но большинство их не знает этого.

Açıklama:
 
00:00

vaṣbir liḥukmi rabbike feinneke bia`yüninâ vesebbiḥ biḥamdi rabbike ḥîne teḳûm.

Arapça:

وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا ۖ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ

Türkçe:

Rabbinin hükmüne sabret! Kuşkusuz, sen bizim gözlerimizin önündesin. Kalktığında, Rabbinin hamdiyle tespih et!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman Rabbini hamd ile tesbih et.

Diyanet Vakfı:

Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd ile tesbih et.

İngilizce:

Now await in patience the command of thy Lord: for verily thou art in Our eyes: and celebrate the praises of thy Lord the while thou standest forth,

Fransızca:

et supporte patiemment la décision de ton Seigneur. Car en vérité, tu es sous Nos yeux. Et célèbre la gloire de ton Seigneur quand tu te lèves;

Almanca:

Und übe Geduld, der Anweisung deines HERRN gegenüber! Denn du bist sicherlich unter Unserer Aufsicht. Und lobpreise mit dem Lob deines HERRN, wenn du aufstehst,

Rusça:

Потерпи же до решения твоего Господа, ведь ты - у Нас на Глазах. Прославляй хвалой своего Господа, когда поднимаешься ото сна.

Açıklama:
 
00:00

vemine-lleyli fesebbiḥhü veidbâra-nnücûm.

Arapça:

وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ

Türkçe:

Gecenin bir bölümünde ve yıldızların ardından da O'nu tespih et!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et

Diyanet Vakfı:

Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da O'nu tesbih et.

İngilizce:

And for part of the night also praise thou Him,- and at the retreat of the stars!

Fransızca:

Glorifie-Le une partie de la nuit et au déclin des étoiles.

Almanca:

und an einem Teil der Nacht lobpreise Ihn, und nach dem Erblassen der Sterne.

Rusça:

Среди ночи восхваляй Его и при исчезновении звезд.

Açıklama:

Sayfalar

At-tur—الطور beslemesine abone olun.