At-tur—الطور

 
00:00

em yeḳûlûne şâ`irun neterabbeṣu bihî raybe-lmenûn.

Arapça:

أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ

Türkçe:

Yoksa şöyle mi diyorlar: "O bir şairdir. Zamanın ölüm getiren felaketine çarpılmasını bekliyoruz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa onlar (senin için): "Bir şâirdir, zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetliyoruz." mu diyorlar?

Diyanet Vakfı:

Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar?

İngilizce:

Or do they say:- "A Poet! we await for him some calamity (hatched) by Time!"

Fransızca:

Ou bien ils disent : "C'est un poète ! Attendons pour lui le coup de la mort".

Almanca:

Oder sagen sie etwa: "Er ist ein Dichter, bei dem wir ein zweifelhaftes Ende abwarten."

Rusça:

Или же они говорят: "Он - поэт! Давайте же подождем, пока время не разберется с ним".

Açıklama:
 
00:00

ḳul terabbeṣû feinnî me`aküm mine-lmüterabbiṣîn.

Arapça:

قُلْ تَرَبَّصُوا فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُتَرَبِّصِينَ

Türkçe:

De ki: "Bekleyin! Doğrusu sizinle beraber ben de bekleyenlerdenim."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: Bekleyin, çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

Diyanet Vakfı:

De ki: Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.

İngilizce:

Say thou: "Await ye!- I too will wait along with you!"

Fransızca:

Dis : "Attendez ! Je suis avec vous parmi ceux qui attendent".

Almanca:

Sag: "Wartet nur ab! Denn ich bin mit euch von den Abwartenden."

Rusça:

Скажи: "Ждите, и я подожду вместе с вами".

Açıklama:
 
00:00

em te'müruhüm aḥlâmühüm bihâẕâ em hüm ḳavmün ṭâgûn.

Arapça:

أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُم بِهَٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ

Türkçe:

Acaba bunu onlara hayalleri mi emrediyor yoksa bunlar azmış bir topluluk mu?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onların akılları mı bunu emreder yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

Diyanet Vakfı:

Onlara akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?

İngilizce:

Is it that their faculties of understanding urge them to this, or are they but a people transgressing beyond bounds?

Fransızca:

Est-ce leur raison qui leur commande cela ? Ou sont-ils des gens outranciers ?

Almanca:

Oder gebietet ihnen ihre Nachsicht dieses?! Oder sind sie etwa übertretende Leute?!

Rusça:

Неужели умы повелевают им такое? Или же они являются людьми преступными?

Açıklama:
 
00:00

em yeḳûlûne teḳavveleh. bel lâ yü'minûn.

Arapça:

أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُ ۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ

Türkçe:

Yoksa, "Onu uydurdu" mu diyorlar! Hayır, iman etmiyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır onlar inanmıyorlar.

Diyanet Vakfı:

Yahut "Onu kendisi uydurdu!" mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.

İngilizce:

Or do they say, "He fabricated the (Message)"? Nay, they have no faith!

Fransızca:

Ou bien ils disent : "Il l'a inventé lui-même ? " Non... mais ils ne croient pas.

Almanca:

Oder sagen sie etwa: "Er hat ihn erfunden!" Nein, sondern sie verinnerlichen den Iman nicht.

Rusça:

Или же они говорят: "Он выдумал его!" О нет! Просто они не веруют.

Açıklama:
 
00:00

felye'tû biḥadîŝim miŝlihî in kânû ṣâdiḳîn.

Arapça:

فَلْيَأْتُوا بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِ إِن كَانُوا صَادِقِينَ

Türkçe:

Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz meydana getirsinler.

Diyanet Vakfı:

Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler.

İngilizce:

Let them then produce a recital like unto it,- If (it be) they speak the truth!

Fransızca:

Eh bien, qu'ils produisent un récit pareil à lui (le Coran), s'ils sont véridiques.

Almanca:

So sollen sie einen Bericht Seinesgleichen bringen, sollten sie wahrhaftig sein.

Rusça:

Пусть приведут подобное ему (Корану) повествование, если они говорят правду.

Açıklama:
 
00:00

em ḫuliḳû min gayri şey'in em hümü-lḫâliḳûn.

Arapça:

أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمُ الْخَالِقُونَ

Türkçe:

Yoksa onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar? Yoksa bizzat kendileri mi yaratıcıdır?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdırlar?

Diyanet Vakfı:

Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

İngilizce:

Were they created of nothing, or were they themselves the creators?

Fransızca:

Ont-ils été créés à partir de rien ou sont-ils eux les créateurs ?

Almanca:

Oder wurden sie etwa durch Nichts erschaffen?! Oder waren sie selbst etwa die Schöpfer?!

Rusça:

Неужели они были сотворены сами по себе (или просто так)? Или же они сами являются творцами?

Açıklama:
 
00:00

em ḫaleḳu-ssemâvâti vel'arḍ. bel lâ yûḳinûn.

Arapça:

أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ ۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ

Türkçe:

Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, onlar gerekli bilgiye ulaşamıyorlar!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar düşünüp hakikati anlamazlar.

Diyanet Vakfı:

Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar.

İngilizce:

Or did they create the heavens and the earth? Nay, they have no firm belief.

Fransızca:

Ou ont-ils créé les cieux et la terre ? Mais ils n'ont plutôt aucune conviction.

Almanca:

Oder erschufen sie etwa die Himmel und die Erde?! Nein, sondern sie verfügen über keine Gewißheit.

Rusça:

Или же это они сотворили небеса и землю? О нет! Просто они лишены убежденности.

Açıklama:
 
00:00

em `indehüm ḫazâinü rabbike em hümü-lmüṣayṭirûn.

Arapça:

أَمْ عِندَهُمْ خَزَائِنُ رَبِّكَ أَمْ هُمُ الْمُصَيْطِرُونَ

Türkçe:

Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa güç ve egemenlik sahibi onlar mı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yahut hâkim (her şeyin yöneticisi) kendileri midir?

Diyanet Vakfı:

Yahut Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir?

İngilizce:

Or are the Treasures of thy Lord with them, or are they the managers (of affairs)?

Fransızca:

Possèdent-ils les trésors de ton Seigneur ? Ou sont-ils eux les maîtres souverains ?

Almanca:

Oder sind bei ihnen etwa die Magazine deines HERRN?! Oder sind sie etwa die Kontrollierenden?!

Rusça:

Неужели у них находятся сокровищницы твоего Господа? Или же они сами являются владыками?

Açıklama:
 
00:00

em lehüm süllemüy yestemi`ûne fîh. felye'ti müstemi`uhüm bisülṭânim mübîn.

Arapça:

أَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَسْتَمِعُونَ فِيهِ ۖ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُم بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ

Türkçe:

Yoksa onlara özgü bir merdiven var da onun üzerinde mi dinliyorlar? Eğer böyleyse, dinleyenleri açık bir kanıt getirsin.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa kendilerine mahsus (üzerine çıkıp sırları) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsin.

Diyanet Vakfı:

Yoksa onların, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyenleri, açık bir delil getirsinler.

İngilizce:

Or have they a ladder, by which they can (climb up to heaven and) listen (to its secrets)? Then let (such a) listener of theirs produce a manifest proof.

Fransızca:

Ont-ils une échelle d'où ils écoutent ? Que celui des leurs qui reste à l'écoute apporte une preuve évidente !

Almanca:

Oder gibt es für sie etwa eine Leiter, über die sie zuhören?! So soll ihr Zuhörer mit einem deutlichen Beweis kommen.

Rusça:

Или же у них есть лестница, на которой они подслушивают разговоры ангелов? Пусть тот из них, кто подслушивал, приведет ясное доказательство.

Açıklama:
 
00:00

em lehü-lbenâtü velekümü-lbenûn.

Arapça:

أَمْ لَهُ الْبَنَاتُ وَلَكُمُ الْبَنُونَ

Türkçe:

Yoksa kızlar O'na, oğullar size mi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Demek kızlar O'na, oğullar size öyle mi?

Diyanet Vakfı:

Yoksa kızlar O'nun, oğullar da sizin mi?

İngilizce:

Or has He only daughters and ye have sons?

Fransızca:

[Allah]: aurait-Il les filles, tandis que vous, les fils ?

Almanca:

Oder gehören Ihm etwa die Töchter und euch die Söhne?!

Rusça:

Неужели у Него - дочери, а у вас - сыновья?

Açıklama:

Sayfalar

At-tur—الطور beslemesine abone olun.