At-tur—الطور

 
00:00

vetesîru-lcibâlü seyrâ.

Arapça:

وَتَسِيرُ الْجِبَالُ سَيْرًا

Türkçe:

Ve dağlar bir yürüyüşle yürür.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dağlar da bir yürüyüş yürür.

Diyanet Vakfı:

Dağlar yürüdükçe yürür.

İngilizce:

And the mountains will fly hither and thither.

Fransızca:

et les montagnes se mettront en marche.

Almanca:

und die Berge in Fortbewegung sich fortbewegten.

Rusça:

а горы придут в движение.

Açıklama:
 
00:00

feveylüy yevmeiẕil lilmükeẕẕibîn.

Arapça:

فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Türkçe:

Vay hallerine o gün, yalanlayanların,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Vay haline o gün yalanlayanların!

Diyanet Vakfı:

Yalanlayanların vay haline o gün!

İngilizce:

Then woe that Day to those that treat (Truth) as Falsehood;-

Fransızca:

Ce jour-là, malheur à ceux qui traitent (les signes d'Allah) de mensonges,

Almanca:

Also Niedergang an diesem Tag für die Verleugnenden,

Rusça:

Горе в тот день обвиняющим во лжи,

Açıklama:
 
00:00

elleẕîne hüm fî ḫavḍiy yel`abûn.

Arapça:

الَّذِينَ هُمْ فِي خَوْضٍ يَلْعَبُونَ

Türkçe:

Ki onlar bir batağa dalmış oynamaktadırlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ki onlar, daldıkları bir batak (bâtıl)da oynayıp duruyorlar.

Diyanet Vakfı:

Ki onlar daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır.

İngilizce:

That play (and paddle) in shallow trifles.

Fransızca:

ceux qui s'ébattent dans des discours frivoles

Almanca:

die im Unfug- Treiben herumspielen,

Rusça:

которые забавляются, предаваясь празднословию.

Açıklama:
 
00:00

yevme yüde``ûne ilâ nâri cehenneme da``â.

Arapça:

يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا

Türkçe:

O gün cehenneme bir kakılışla kakılırlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün onlar cehennem ateşine itilip kakılacaklar.

Diyanet Vakfı:

O gün cehennem ateşine itilip atılırlar:

İngilizce:

That Day shall they be thrust down to the Fire of Hell, irresistibly.

Fransızca:

le jour où ils seront brutalement poussés au feu de l'Enfer :

Almanca:

am Tag, wenn sie im Stoßen zum Feuer von Dschahannam gestoßen werden.

Rusça:

В тот день они будут нещадно ввергнуты в огонь Геенны.

Açıklama:
 
00:00

hâẕihi-nnâru-lletî küntüm bihâ tükeẕẕibûn.

Arapça:

هَٰذِهِ النَّارُ الَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ

Türkçe:

"İşte budur yalanlayıp durduğunuz ateş!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Onlara): "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur" (denilecek).

Diyanet Vakfı:

"İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!" denilir.

İngilizce:

This:, it will be said, Is the Fire,- which ye were wont to deny!

Fransızca:

Voilà le feu que vous traitiez de mensonge.

Almanca:

"Dies ist das Feuer, das ihr abzuleugnen pflegtet.

Rusça:

Это - тот самый Огонь, который вы считали ложью.

Açıklama:
 
00:00

efesiḥrun hâẕâ em entüm lâ tübṣirûn.

Arapça:

أَفَسِحْرٌ هَٰذَا أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ

Türkçe:

"Bu da mı büyü?! Yoksa siz mi görmüyordunuz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bu da mı bir sihir? Yoksa siz görmüyor musunuz?

Diyanet Vakfı:

Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?

İngilizce:

Is this then a fake, or is it ye that do not see?

Fransızca:

Est-ce que cela est de la magie ? Ou bien ne voyez-vous pas clair ?

Almanca:

Ist dies etwa Magie, oder seht ihr etwa nicht?!

Rusça:

Неужели это колдовство? Или же вы не видите?

Açıklama:
 
00:00

iṣlevhâ faṣbirû ev lâ taṣbirû. sevâün `aleyküm. innemâ tüczevne mâ küntüm ta`melûn.

Arapça:

اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاءٌ عَلَيْكُمْ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe:

"Dalın ona! Artık ister sabredin ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığıyla yüzyüze geleceksiniz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız" (denilecek).

Diyanet Vakfı:

Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık sizin için birdir. Siz ancak yaptıklarınızın karşılığına çarptırılacaksınız.

İngilizce:

Burn ye therein: the same is it to you whether ye bear it with patience, or not: Ye but receive the recompense of your (own) deeds.

Fransızca:

Brûlez dedans ! Supportez ou ne supportez pas, ce sera égal pour vous : vous n'êtes rétribués que selon ce que vous faisiez.

Almanca:

Tretet in es hinein, dann übt euch in Geduld oder übt euch nicht in Geduld, es ist für euch gleich. Euch wird nur vergolten, was ihr zu tun pflegtet."

Rusça:

Горите в нем! Вам все равно, будете вы терпеть или не станете проявлять терпения. Вам воздается только за то, что вы совершали.

Açıklama:
 
00:00

inne-lmütteḳîne fî cennâtiv vene`îm.

Arapça:

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ

Türkçe:

Korunup sakınanlar; cennetler, nimetler içindedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz (günahlardan) korunanlar da cennetlerde, nimetler içindedirler.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz (kötülüklerden) korunanlar cennetlerde ve nimet içindedirler.

İngilizce:

As to the Righteous, they will be in Gardens, and in Happiness,-

Fransızca:

Les pieux seront dans des Jardins et dans des délices,

Almanca:

Gewiß, die Muttaqi sind in Dschannat und Wohlergehen,

Rusça:

Воистину, богобоязненные пребудут в Райских садах и блаженстве.

Açıklama:
 
00:00

fâkihîne bimâ âtâhüm rabbühüm. veveḳâhüm rabbühüm `aẕâbe-lceḥîm.

Arapça:

فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ

Türkçe:

Rablerinin kendilerine verdikleriyle keyif çatarlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rablerinin kendilerine verdiği ile zevk ü sefâ sürerler. Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.

Diyanet Vakfı:

Rablerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler, (Zira) Rableri onları, cehennem azabından korumuştur.

İngilizce:

Enjoying the (Bliss) which their Lord hath bestowed on them, and their Lord shall deliver them from the Penalty of the Fire.

Fransızca:

se réjouissant de ce que leur Seigneur leur aura donné, et leur Seigneur les aura protégés du châtiment de la Fournaise.

Almanca:

freudenerregt über das, was ihr HERR ihnen gewährte. Und ihr HERR schützte sie vor der Peinigung der Hölle.

Rusça:

Они будут радоваться тому, чем их одарит их Господь. Господь их уберег их от мучений в Аду.

Açıklama:
 
00:00

külû veşrabû henîem bimâ küntüm ta`melûn.

Arapça:

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe:

"Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak afiyetle yiyin, için;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için" (denilir.)

Diyanet Vakfı:

Onlara: Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için (denilir).

İngilizce:

(To them will be said:) "Eat and drink ye, with profit and health, because of your (good) deeds."

Fransızca:

"En récompense de ce que vous faisiez, mangez et buvez en toute sérénité,

Almanca:

"Esst und trinkt wohlbekömmlich für das, was ihr zu tun pflegtet."

Rusça:

Ешьте и пейте во здравие за то, что вы совершали!

Açıklama:

Sayfalar

At-tur—الطور beslemesine abone olun.