019. Meryem - (Meryem) Maryam – مريم

vece`alenî mübâraken eyne mâ künt. veevṣânî biṣṣalâti vezzekâti mâ dümtü ḥayyâ.

Türkçe:
"Beni, bulunduğum her yerde kutsal ve bereketli kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı/duayı, zekâtı önerdi."
İngilizce:
And He hath made me blessed wheresoever I be, and hath enjoined on me Prayer and Charity as long as I live;
Fransızca:
Où que je sois, Il m'a rendu béni; et Il m'a recommandé, tant que je vivrai, la prière et la Zakat ;
Almanca:
ER machte mich auch zu einem mit Baraka Erfüllten, überall wo ich bin. Und ER hat mir das rituelle Gebet und die Zakat geboten, solange ich lebe.
Rusça:
Он сделал меня благословенным, где бы я ни был, и заповедал мне совершать намаз и раздавать закят, пока я буду жив.
Arapça:
وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيْنَ مَا كُنتُ وَأَوْصَانِي بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ مَا دُمْتُ حَيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Beni, nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti.
Diyanet Vakfı:
"Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekatı emretti."

veberram bivâlidetî. velem yec`alnî cebbâran şeḳiyyâ.

Türkçe:
"Anneme iyilik etmemi önerdi. Beni zorba bir eşkıya yapmadı."
İngilizce:
(He) hath made me kind to my mother, and not overbearing or miserable;
Fransızca:
et la bonté envers ma mère. Il ne m'a fait ni violent ni malheureux.
Almanca:
(ER machte mich) auch zu einem Gütigen meiner Mutter gegenüber. Doch ER machte mich nicht zu einem widerspenstigen Widersacher!
Rusça:
Он сделал меня почтительным к моей матери и не сделал меня надменным и несчастным.
Arapça:
وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni zorba ve isyankar yapmadı.
Diyanet Vakfı:
"Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı."

vesselâmü `aleyye yevme vulittü veyevme emûtü veyevme üb`aŝü ḥayyâ.

Türkçe:
"Selam bana doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kaldırılacağım gün."
İngilizce:
So peace is on me the day I was born, the day that I die, and the day that I shall be raised up to life (again)!
Fransızca:
Et que la paix soit sur moi le jour où je naquis, le jour où je mourrai, et le jour où je serai ressuscité vivant".
Almanca:
Und Salam sei mit mir an dem Tag, als ich geboren wurde, und an dem Tag, wenn ich sterbe, und an dem Tag, wenn ich lebendig erweckt werde -
Rusça:
Мир мне в тот день, когда я родился, в тот день, когда я скончаюсь, и в тот день, когда я буду воскрешен к жизни".
Arapça:
وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir.
Diyanet Vakfı:
"Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır."

ẕâlike `îse-bnü meryem. ḳavle-lḥaḳḳi-lleẕî fîhi yemterûn.

Türkçe:
İşte Meryem'in oğlu İsa budur! Hakkında kuşku ve çelişmeye düştükleri şeyin doğrusu bu sözdür.
İngilizce:
Such (was) Jesus the son of Mary: (it is) a statement of truth, about which they (vainly) dispute.
Fransızca:
Tel est Issa (Jésus), fils de Marie : parole de vérité, dont ils doutent.
Almanca:
dies ist 'Isa Ibnu-Maryam. Er ist das Wort der Wahrheit, über den sie zweifeln.
Rusça:
Таков Иса (Иисус), сын Марьям (Марьям)! Таково истинное Слово, относительно которого они препираются.
Arapça:
ذَٰلِكَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ ۚ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذِي فِيهِ يَمْتَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte hakkında (yahudilerle hıristiyanların) ihtilaf edip durdukları Meryemoğlu İsa'ya dair Allah'ın sözü budur.
Diyanet Vakfı:
İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa -hak söz olarak- budur.

mâ kâne lillâhi ey yetteḫiẕe miv veledin sübḥâneh. iẕâ ḳaḍâ emran feinnemâ yeḳûlü lehû kün feyekûn.

Türkçe:
Bir oğul edinmek Allah'a asla yakışmaz. O'nun şanı yücedir. Bir iş ve oluşa karar verdi mi, ona sadece "Ol!" der, o hemen oluverir.
İngilizce:
It is not befitting to (the majesty of) Allah that He should beget a son. Glory be to Him! when He determines a matter, He only says to it, "Be", and it is.
Fransızca:
Il ne convient pas à Allah de S'attribuer un fils. Gloire et Pureté à Lui ! Quand Il décide d'une chose, Il dit seulement : "Soi ! " et elle est.
Almanca:
ALLAH gebührt in keiner Weise, daß ER Sich Kinder nimmt, gepriesen-erhaben ist ER! Wenn ER eine Angelegenheit bestimmt, so sagt ER ihr nur: "Sei!" Und sie ist -
Rusça:
Не подобает Аллаху иметь сына. Пречист Он! Когда Он принимает решение, то стоит Ему сказать: "Будь!" - как это сбывается.
Arapça:
مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍ ۖ سُبْحَانَهُ ۚ إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çocuk edinmek asla Allah'ın şanına yakışmaz. O bundan münezzehtir. O, bir şeyin olmasını dilerse, ona sadece "ol" der, o da oluverir.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın bir evlat edinmesi, olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "Ol!" der ve hemen olur.

veinne-llâhe rabbî verabbüküm fa`büdûh. hâẕâ ṣirâṭum müsteḳîm.

Türkçe:
Şüphesiz, Allah, benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O halde O'na ibadet edin. Dosdoğru yol budur.
İngilizce:
Verily Allah is my Lord and your Lord: Him therefore serve ye: this is a Way that is straight.
Fransızca:
"Certes, Allah est mon Seigneur tout comme votre Seigneur. Adorez-le donc. Voilà un droit chemin".
Almanca:
Und gewiß, ALLAH ist mein HERR und euer HERR! So dient nur Ihm! Dies ist ein geradliniger Weg."
Rusça:
Иса (Иисус) сказал: "Воистину, Аллах - мой Господь и ваш Господь. Поклоняйтесь же Ему. Это и есть прямой путь".
Arapça:
وَإِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz Allah'tır. O halde ona ibadet edin, işte dosdoğru yol budur.
Diyanet Vakfı:
(İsa şunu da söyledi:) Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur.

faḫtelefe-l'aḥzâbü mim beynihim. feveylül lilleẕîne keferû mim meşhedi yevmin `ażîm.

Türkçe:
Kendi aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Büyük bir günün tanıklığından ötürü vay o inkârcıların haline!
İngilizce:
But the sects differ among themselves: and woe to the unbelievers because of the (coming) Judgment of a Momentous Day!
Fransızca:
[Par la suite,] les sectes divergèrent entre elles. Alors, malheur aux mécréants lors de la vue d'un jour terrible !
Almanca:
Danach wurden die Parteien unter ihnen uneins. Und Untergang sei denjenigen, die Kufr betrieben haben, beim Erleben eines gewaltigen Tages!
Rusça:
Но секты разошлись во мнениях между собой. Горе же неверующим, которые встретят Великий день!
Arapça:
فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِن بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن مَّشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne var ki, fırkalar (yahudi ve hıristiyanlar) kendi aralarında ihtilafa düştüler. O büyük (dehşetli) günü görecek kâfirlerin vay haline!
Diyanet Vakfı:
Sonra guruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne şahit olunduğu zamanda vay o kafirlerin haline!

esmi` bihim veebṣir yevme ye'tûnenâ lâkini-żżâlimûne-lyevme fî ḍalâlim mübîn.

Türkçe:
Bize gelecekleri gün neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün, açık bir sapıklık içindedirler.
İngilizce:
How plainly will they see and hear, the Day that they will appear before Us! but the unjust today are in error manifest!
Fransızca:
Comme ils entendront et verront bien le jour où ils viendront à Nous ! Mais aujourd'hui, les injustes sont dans un égarement évident.
Almanca:
Wie sehend und hörend werden sie sein, wenn sie zu Uns kommen! Doch die Unrecht- Begehenden sind heute im offenkundigen Irrtum.
Rusça:
Как же ясно они будут слышать и видеть в тот день, когда они явятся к Нам! Но сегодня беззаконники пребывают в очевидном заблуждении.
Arapça:
أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْصِرْ يَوْمَ يَأْتُونَنَا ۖ لَٰكِنِ الظَّالِمُونَ الْيَوْمَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler.
Diyanet Vakfı:
Onlar, bizim huzurumuza çıkacakları gün (başlarına gelecek olanları) ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler (bir görsen)! Fakat o zalimler bugün açık bir sapıklık içindedirler.

veenẕirhüm yevme-lḥasrati iẕ ḳuḍiye-l'emr. vehüm fî gafletiv vehüm lâ yü'minûn.

Türkçe:
Sen onları, o hasret günü ile ilgili olarak uyar. Çünkü onlar gaflet içindeyken, iman da etmemişken iş bitirilmiş olacaktır.
İngilizce:
But warn them of the Day of Distress, when the matter will be determined: for (behold,) they are negligent and they do not believe!
Fransızca:
Et avertis-les du jour du Regret , quand tout sera réglé; alors qu'ils sont [dans ce monde] inattentifs et qu'ils ne croient pas.
Almanca:
Und warne sie vor dem Tag der Selbstanklage, wenn die Angelegenheit beschlossen wird, während sie in Achtlosigkeit sind und keinen Iman verinnerlichen.
Rusça:
Предупреди их о Дне печали, когда решение уже будет принято. Но они проявляют беспечность и не веруют.
Arapça:
وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ إِذْ قُضِيَ الْأَمْرُ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Ey Muhammed!) İnsanların pişmanlık duyacağı ve işin bitmiş olacağı (kıyamet) günü ile onları uyar. Onlar hâlâ gaflet içindedirler, onlar iman etmezler.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir.

innâ naḥnü neriŝü-l'arḍa vemen `aleyhâ veileynâ yürce`ûn.

Türkçe:
Yeryüzüne ve üzerindekilere biz mirasçı olacağız, biz! Ve bize döndürülecekler.
İngilizce:
It is We Who will inherit the earth, and all beings thereon: to Us will they all be returned.
Fransızca:
C'est Nous, en vérité, qui hériterons la terre et tout ce qui s'y trouve, et c'est à Nous qu'ils seront ramenés.
Almanca:
Gewiß, WIR sind Derjenige, Der die Erde und alles auf ihr wieder zu Sich nimmt, und zu Uns werden sie zurückgebracht.
Rusça:
Воистину, Мы унаследуем землю и тех, кто на ней, и они вернутся к Нам!
Arapça:
إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz biz bütün yeryüzüne ve üzerindekilere varis olacağız. Ve onlar da mutlaka bize döndürüleceklerdir.
Diyanet Vakfı:
Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz varis oluruz (her şey gider, biz kalırız) ve onlar ancak bize döndürülürler.

Sayfalar

019. Meryem - (Meryem) Maryam – مريم beslemesine abone olun.