4001 |
455 |
38 |
31 |
23 |
إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُ |
iẕ `uriḍa `aleyhi bil`aşiyyi-ṣṣâfinâtü-lciyâd. |
Ona bir akşam üstü, çalımlı, cins koşu atları sunulmuştu. |
[Mention] when there were exhibited before him in the afternoon the poised [standing] racehorses. |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4002 |
455 |
38 |
32 |
23 |
فَقَالَ إِنِّي أَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَن ذِكْرِ رَبِّي حَتَّىٰ تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ |
feḳâle innî aḥbebtü ḥubbe-lḫayri `an ẕikri rabbî. ḥattâ tevârat bilḥicâb. |
Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı. |
And he said, "Indeed, I gave preference to the love of good [things] over the remembrance of my Lord until the sun disappeared into the curtain [of darkness]." |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4003 |
455 |
38 |
33 |
23 |
رُدُّوهَا عَلَيَّ ۖ فَطَفِقَ مَسْحًا بِالسُّوقِ وَالْأَعْنَاقِ |
ruddûhâ `aleyy. feṭafiḳa mesḥam bissûḳi vel'a`nâḳ. |
Süleyman: "Doğrusu ben bu iyi malları, Rabbimi anmayı sağladıkları için severim" demişti. Koşup, toz perdesi arkasında kayboldukları zaman: "onları bana getirin" dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başlamıştı. |
[He said], "Return them to me," and set about striking [their] legs and necks. |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4004 |
455 |
38 |
34 |
23 |
وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَانَ وَأَلْقَيْنَا عَلَىٰ كُرْسِيِّهِ جَسَدًا ثُمَّ أَنَابَ |
veleḳad fetennâ süleymâne veelḳaynâ `alâ kürsiyyihî ceseden ŝümme enâb. |
And olsun ki Süleyman'ı denedik, hükümranlığını zayıf düşürdük; sonra eski haline döndü. |
And We certainly tried Solomon and placed on his throne a body; then he returned. |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4005 |
455 |
38 |
35 |
23 |
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّن بَعْدِي ۖ إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ |
ḳâle rabbi-gfir lî veheb lî mülkel lâ yembegî lieḥadim mim ba`dî. inneke ente-lvehhâb. |
Süleyman: "Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver; Sen şüphesiz, daima bağışta bulunansın" dedi. |
He said, "My Lord, forgive me and grant me a kingdom such as will not belong to anyone after me. Indeed, You are the Bestower." |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4006 |
455 |
38 |
36 |
23 |
فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاءً حَيْثُ أَصَابَ |
feseḫḫarnâ lehü-rrîḥa tecrî biemrih ruḫâen ḥayŝü eṣâb. |
Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik. |
So We subjected to him the wind blowing by his command, gently, wherever he directed, |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4007 |
455 |
38 |
37 |
23 |
وَالشَّيَاطِينَ كُلَّ بَنَّاءٍ وَغَوَّاصٍ |
veşşeyâṭîne külle bennâiv vegavvâṣ. |
Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik. |
And [also] the devils [of jinn] - every builder and diver |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4008 |
455 |
38 |
38 |
23 |
وَآخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِي الْأَصْفَادِ |
veâḫarîne müḳarranîne fi-l'aṣfâd. |
Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik. |
And others bound together in shackles. |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4009 |
455 |
38 |
39 |
23 |
هَٰذَا عَطَاؤُنَا فَامْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ |
hâẕâ `aṭâünâ femnün ev emsik bigayri ḥisâb. |
İşte Bizim bağışımız budur; ister ver, ister tut, hesapsızdır. dedik. |
[We said], "This is Our gift, so grant or withhold without account." |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4010 |
455 |
38 |
41 |
23 |
وَإِنَّ لَهُ عِندَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَآبٍ |
veinne lehû `indenâ lezülfâ veḥusne meâb. |
Doğrusu onun katımızda yakınlığı ve güzel bir istikbali vardır. |
And indeed, for him is nearness to Us and a good place of return. |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4011 |
455 |
38 |
40 |
23 |
وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ |
veẕkür `abdenâ eyyûb. iẕ nâdâ rabbehû ennî messeniye-şşeyṭânü binuṣbiv ve`aẕâb. |
Kulumuz Eyyub'u da an; Rabbine: "Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azap verdi" diye seslenmişti. |
And remember Our servant Job, when he called to his Lord, "Indeed, Satan has touched me with hardship and torment." |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |
4012 |
455 |
38 |
42 |
23 |
ارْكُضْ بِرِجْلِكَ ۖ هَٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ |
ürkuḍ biriclik. hâẕâ mugteselüm bâridüv veşerâb. |
Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su dedik. |
[So he was told], "Strike [the ground] with your foot; this is a [spring for] a cool bath and drink." |
Sayfa 455, Cuz 23, ص, Sad—ص |