
yeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn.
Türkçe:
Gencecik uşaklar dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır.
İngilizce:
Round about them will (serve) youths of perpetual (freshness),
Fransızca:
Parmi eux circuleront des garçons éternellement jeunes,
Almanca:
Ihnen servieren ewige Dienstjungen
Rusça:
Вечно юные отроки будут обходить их
Arapça:
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar.
Diyanet Vakfı:
Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır;

biekvâbiv veebârîḳa veke'sim mim me`în.
Türkçe:
Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.
İngilizce:
With goblets, (shining) beakers, and cups (filled) out of clear-flowing fountains:
Fransızca:
avec des coupes, des aiguières et un verre [rempli]: d'une liqueur de source
Almanca:
mit Bechern, Krügen und Trinkschalen aus (einer) Weinquelle.
Rusça:
с чашами, кувшинами и кубками с родниковым напитком (вином),
Arapça:
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle.
Diyanet Vakfı:
Main çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.

lâ yüṣadde`ûne `anhâ velâ yünzifûn.
Türkçe:
Ne başları döner ondan ne de akılları karışır.
İngilizce:
No after-ache will they receive therefrom, nor will they suffer intoxication:
Fransızca:
qui ne leur provoquera ni maux de tête ni étourdissement;
Almanca:
Sie bekommen dadurch keine Kopfschmerzen und sie werden nicht berauscht.
Rusça:
от которого не болит голова и не теряют рассудок,
Arapça:
لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.
Diyanet Vakfı:
Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

vefâkihetim mimmâ yeteḫayyerûn.
Türkçe:
Ve meyveler, gönüllerince seçtiklerinden.
İngilizce:
And with fruits, any that they may select:
Fransızca:
et des fruits de leur choix,
Almanca:
Und es gibt Obst von dem, was sie sich auswählen,
Rusça:
с фруктами, которые они выбирают,
Arapça:
وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Beğendikleri meyvalar,
Diyanet Vakfı:
(Onlara) beğendikleri meyveler,

velaḥmi ṭayrim mimmâ yeştehûn.
Türkçe:
Ve kuş eti iştahlarınca beğendiklerinden.
İngilizce:
And the flesh of fowls, any that they may desire.
Fransızca:
et toute chair d'oiseau qu'ils désireront.
Almanca:
sowie Geflügelfleisch von dem, was sie begehren,
Rusça:
и мясом птиц, которое они желают.
Arapça:
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Canlarının çektiği kuş etleri,
Diyanet Vakfı:
Canlarının çektiği kuş etleri,

veḥûrun `în.
Türkçe:
Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü.
İngilizce:
And (there will be) Companions with beautiful, big, and lustrous eyes,-
Fransızca:
Et ils auront des houris aux yeux, grands et beaux,
Almanca:
sowie Hur-'in,
Rusça:
Их женами будут черноокие, большеглазые девы,
Arapça:
وَحُورٌ عِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İri gözlü hûriler,
Diyanet Vakfı:
İri gözlü huriler,

keemŝâli-llü'lüi-lmeknûn.
Türkçe:
Titizlikle korunan inciler misali;
İngilizce:
Like unto Pearls well-guarded.
Fransızca:
pareilles à des perles en coquille.
Almanca:
als wären sie in Muscheln bewahrte Perlen,
Rusça:
подобные сокрытым жемчужинам.
Arapça:
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Saklı inciler gibi,
Diyanet Vakfı:
Saklı inciler gibi.

cezâem bimâ kânû ya`melûn.
Türkçe:
Yaptıklarına karşılık olarak.
İngilizce:
A Reward for the deeds of their past (life).
Fransızca:
en récompense pour ce qu'ils faisaient.
Almanca:
als Belohnung für das, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Таково воздаяние за то, что они совершали.
Arapça:
جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yaptıklarına karşılık olarak verilir.
Diyanet Vakfı:
Yaptıklarına karşılık olarak (verilir).

lâ yesme`ûne fîhâ lagvev velâ te'ŝîmâ.
Türkçe:
Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey.
İngilizce:
Not frivolity will they hear therein, nor any taint of ill,-
Fransızca:
Ils n'y entendront ni futilité ni blasphème;
Almanca:
Weder hören sie darin sinnloses Gerede, noch Verfehltes
Rusça:
Они не услышат там ни празднословия, ни греховных речей,
Arapça:
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
Diyanet Vakfı:
Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.

illâ ḳîlen selâmen selâmâ.
Türkçe:
Sadece "Selam, selam!" denir.
İngilizce:
Only the saying, "Peace! Peace".
Fransızca:
mais seulement les propos : "Salam ! Salam ! "... [Paix ! paix ! ]
Almanca:
außer dem Wort: "Salam, Salam (sei mit euch)".
Rusça:
а только слова: "Мир! Мир!"
Arapça:
إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Duydukları söz, yalnız "selam", "selam" dır.
Diyanet Vakfı:
Söylenen, yalnızca "selam, selam" dır.
Sayfalar
