
naḥnü a`lemü bimâ yeḳûlûne vemâ ente `aleyhim bicebbârin feẕekkir bilḳur'âni mey yeḫâfü ve`îd.
Türkçe:
Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece Kur'an'la öğüt ver.
İngilizce:
We know best what they say; and thou art not one to overawe them by force. So admonish with the Qur'an such as fear My Warning!
Fransızca:
Nous savons mieux ce qu'ils disent. Tu n'as pas pour mission d'exercer sur eux une contrainte. Rappelle donc, par le Coran celui qui craint Ma menace.
Almanca:
Gewiß, WIR wissen besser Bescheid über das, was sie sagen. Und du bist über sie kein Erzwingender. So ermahne mit dem Quran diejenigen, die sich vor Meiner Androhung fürchten.
Rusça:
Нам лучше знать, что они говорят, и тебе не надо принуждать их. Увещевай же Кораном тех, кто страшится Моей угрозы.
Arapça:
نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ ۖ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِجَبَّارٍ ۖ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَن يَخَافُ وَعِيدِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver.
Diyanet Vakfı:
Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.

veẕẕâriyâti ẕervâ.
Türkçe:
O tozutup savuranlara/o kırıp un-ufak edenlere,
İngilizce:
By the (Winds) that scatter broadcast;
Fransızca:
Par les vents qui éparpillent !
Almanca:
Bei den das Streuen Streuenden ,
Rusça:
Клянусь рассеивающими прах!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O tozdurup savuranlara,
Diyanet Vakfı:
Tozdurup savuranlara,

felḥâmilâti viḳrâ.
Türkçe:
O ağırlık taşıyanlara,
İngilizce:
And those that lift and bear away heavy weights;
Fransızca:
Par les porteurs de fardeaux !
Almanca:
dann den Schweres Tragenden,
Rusça:
Клянусь несущими бремя!
Arapça:
فَالْحَامِلَاتِ وِقْرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken bir ağırlık taşıyanlara,
Diyanet Vakfı:
Yükünü yüklenenlere,

felcâriyâti yüsrâ.
Türkçe:
O kolayca akıp gidenlere/o rahatça yüzenlere,
İngilizce:
And those that flow with ease and gentleness;
Fransızca:
Par les glisseurs agiles !
Almanca:
dann den in Leichtigkeit sich Fortbewegenden,
Rusça:
Клянусь плывущими легко!
Arapça:
فَالْجَارِيَاتِ يُسْرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken bir kolaylıkla akanlara,
Diyanet Vakfı:
Kolayca süzülenlere,

felmüḳassimâti emrâ.
Türkçe:
O iş ve oluşu bölüştürenlere yemin olsun ki,
İngilizce:
And those that distribute and apportion by Command;-
Fransızca:
Par les distributeurs selon un commandement !
Almanca:
dann den die Angelegenheit Einteilenden!
Rusça:
Клянусь распределяющими дела!
Arapça:
فَالْمُقَسِّمَاتِ أَمْرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken bir emir taksim edenlere andolsun ki,
Diyanet Vakfı:
İşleri ayıranlara andolsun ki,

innemâ tû`adûne leṣâdiḳ.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, o size vaat olunan kesinlikle doğrudur.
İngilizce:
Verily that which ye are promised is true;
Fransızca:
Ce qui vous est promis est certainement vrai.
Almanca:
Was euch versprochen wird, ist doch wahrhaftig.
Rusça:
Обещанное вам есть истина,
Arapça:
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O size vaad edilen elbette doğrudur.
Diyanet Vakfı:
Size vadedilen, kesinlikle doğrudur.

veinne-ddîne levâḳi`.
Türkçe:
Ve din, şaşmaz bir olgudur.
İngilizce:
And verily Judgment and Justice must indeed come to pass.
Fransızca:
Et la Rétribution arrivera inévitablement.
Almanca:
Und gewiß, der Din wird sicher geschehen.
Rusça:
и суд непременно наступит.
Arapça:
وَإِنَّ الدِّينَ لَوَاقِعٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ceza ve hesap günü şüphesiz olacaktır.
Diyanet Vakfı:
Ve ceza mutlaka vuku bulacaktır.
Sayfalar
