
yâ eyyühe-nnâsü entümü-lfüḳarâü ile-llâh. vellâhü hüve-lganiyyü-lḥamîd.
Arapça:
۞ يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ ۖ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ
Türkçe:
Ey insanlar, siz Allah'a yönelmiş yoksullarsınız! Allah ise mutlak Ganî, mutlak Hamîd'dir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise zengin ve her hamde lâyıktır.
Diyanet Vakfı:
Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye layık olan ancak O'dur.
İngilizce:
O ye men! It is ye that have need of Allah: but Allah is the One Free of all wants, worthy of all praise.
Fransızca:
ô hommes, vous êtes les indigents ayant besoin d'Allah, et c'est Allah, Lui qui se dispense de tout et Il est Le Digne de louange.
Almanca:
Ihr Menschen! Ihr seid die Bedürftigen ALLAH gegenüber. Und ALLAH ist Der absolut Autarke, Der Alllobenswürdige.
Rusça:
О люди! Вы нуждаетесь в Аллахе, тогда как Аллах - Богатый, Достохвальный.
Açıklama:

iy yeşe' yüẕhibküm veye'ti biḫalḳin cedîd.
Arapça:
إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ
Türkçe:
Dilerse sizi yok eder, yepyeni bir halk getirir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer O dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir.
Diyanet Vakfı:
Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir.
İngilizce:
If He so pleased, He could blot you out and bring in a New Creation.
Fransızca:
S'Il voulait, Il vous ferait disparaître, et ferait surgir une nouvelle création.
Almanca:
Wenn ER will, läßt ER euch vergehen und bringt eine neue Schöpfung hervor.
Rusça:
Если Он пожелает, то погубит вас и приведет новые творения.
Açıklama:

vemâ ẕâlike `ale-llâhi bi`azîz.
Arapça:
وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ
Türkçe:
Ve bu, Allah'a hiç de güç gelmez.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve bu, Allah'a göre zor bir şey değildir.
Diyanet Vakfı:
Bu da Allah'a güç bir şey değildir.
İngilizce:
Nor is that (at all) difficult for Allah.
Fransızca:
Et cela n'est point difficile pour Allah.
Almanca:
Und dies ist für ALLAHkeinesfalls unmöglich.
Rusça:
Это нетрудно для Аллаха.
Açıklama:

velâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ. vein ted`u müŝḳaletün ilâ ḥimlihâ lâ yuḥmel minhü şey'üv velev kâne ẕâ ḳurbâ. innemâ tünẕiru-lleẕîne yaḫşevne rabbehüm bilgaybi veeḳâmu-ṣṣalâh. vemen tezekkâ feinnemâ yetezekkâ linefsih. veile-llâhi-lmeṣîr.
Arapça:
وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۚ وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَىٰ حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰ ۗ إِنَّمَا تُنذِرُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ ۚ وَمَن تَزَكَّىٰ فَإِنَّمَا يَتَزَكَّىٰ لِنَفْسِهِ ۚ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ
Türkçe:
Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez. Yükü ağır gelen, onu taşımaya çağırsa bile, kendisinden hiçbir şey yüklenilmez. Akraba bile olsa... Sen ancak Rablerinden için için korkanları ve namazı/duayı yerine getirenleri uyarırsın. Arınıp temizlenen, kendi benliği için arınıp temizlenir. Dönüş Allah'adır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem günah çeken bir kimse, başkasının günahını çekmeyecek; yükü ağır basan, onun yüklenilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecek, isterse bir yakını olsun. Fakat sen ancak o kimseleri sakındırısın ki, gaybda Rablerinin korkusunu duyarlar, namazı dürüst kılarlar. Temizlenen de sırf kendisi için temizlenir. Nihayet dönüş Allah'adır.
Diyanet Vakfı:
Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez. Yükü (günahı) ağır gelen kimse onu taşımak için (başkasını) çağırsa, bu çağırdığı akrabası da olsa, onun yükünden bir şey yüklenmez. Sen ancak görmeden Rablerinden korkanları ve namazı kılanları uyarabilirsin. Kim temizlenirse o, kendi menfaatine temizlenmiş olur. Dönüş Allah'adır.
İngilizce:
Nor can a bearer of burdens bear another's burdens if one heavily laden should call another to (bear) his load. Not the least portion of it can be carried (by the other). Even though he be nearly related. Thou canst but admonish such as fear their Lord unseen and establish regular Prayer. And whoever purifies himself does so for the benefit of his own soul; and the destination (of all) is to Allah.
Fransızca:
Or, personne ne portera le fardeau de l'autrui. Et si une âme surchargée [de péchés] appelle à l'aide, rien de sa charge ne sera supporté par une autre même si c'est un proche parent. Tu n'avertis en fait, que ceux qui craignent leur Seigneur malgré qu'ils ne Le voient pas, et qui accomplissent la Salat. Et quiconque se purifie, ne se purifie que pour lui-même, et vers Allah est la destination.
Almanca:
Und keine verfehlende Seele trägt die Verfehlung einer anderen. Und sollte eine Schwerbelastete um (die Entlastung von) ihrer Last rufen, der (Gerufene) wird (ihr) davon nichts abnehmen, und selbst dann nicht, wäre er von den Nahverwandten. Eigentlich ermahnst du nur diejenigen, die Ehrfurcht vor ihrem HERRN im Verborgenen haben und das rituelle Gebet ordnungsgemäß verrichteten. Und wer sich rein hält, der hält sich doch nur für sich selbst rein. Und zu ALLAH ist das Werden.
Rusça:
Ни одна душа не понесет чужого бремени, и если обремененная душа взмолится о том, чтобы ей помогли понести ее ношу, ничто не будет взято из нее, даже если просящий окажется близким родственником. Ты предостерегаешь только тех, которые боятся своего Господа, не видя Его воочию, и совершают намаз. Кто очищается, тот очищается во благо себе, и к Аллаху предстоит прибытие.
Açıklama:

vemâ yestevi-l'a`mâ velbeṣîr.
Arapça:
وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ
Türkçe:
Körle, gören bir olmaz!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne kör ile gören eşit olur,
Diyanet Vakfı:
Körle, gören bir olmaz.
İngilizce:
The blind and the seeing are not alike;
Fransızca:
L'aveugle et celui qui voit ne sont pas semblables.
Almanca:
Und einander nicht gleich sind der Blinde und der Sehende,
Rusça:
Не равны слепой и зрячий,
Açıklama:

vele-żżulümâtü vele-nnûr.
Arapça:
وَلَا الظُّلُمَاتُ وَلَا النُّورُ
Türkçe:
Karanlıklarla ışık da bir olmaz!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne de karanlıklar ile aydınlık,
Diyanet Vakfı:
Karanlıkla aydınlık da bir olmaz.
İngilizce:
Nor are the depths of Darkness and the Light;
Fransızca:
ni les ténèbres et la lumière.
Almanca:
auch weder die Finsternisse, noch das Licht,
Rusça:
мраки и свет,
Açıklama:

vele-żżillü vele-lḥarûr.
Arapça:
وَلَا الظِّلُّ وَلَا الْحَرُورُ
Türkçe:
Gölge ile sıcaklık da aynı değildir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve ne de gölge ile sıcaklık.
Diyanet Vakfı:
Gölge ile sıcak da bir olmaz.
İngilizce:
Nor are the (chilly) shade and the (genial) heat of the sun:
Fransızca:
ni l'ombre et la chaleur ardente.
Almanca:
auch weder der Schatten, noch die Hitze.
Rusça:
тень и зной.
Açıklama:

vemâ yestevi-l'aḥyâü vele-l'emvât. inne-llâhe yüsmi`u mey yeşâ'. vemâ ente bimüsmi`im men fi-lḳubûr.
Arapça:
وَمَا يَسْتَوِي الْأَحْيَاءُ وَلَا الْأَمْوَاتُ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَاءُ ۖ وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ
Türkçe:
Diriler de eşit olmaz, ölüler de. Allah dilediğine/dileyene işittirir. Ama sen, kabirlerdekilere işittiremezsin!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ölülerle diriler de eşit olmaz. Gerçi Allah, her dilediğine işittirirse de sen, kabirlerdekine işittirecek değilsin.
Diyanet Vakfı:
Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen kabirlerdekilere işittiremezsin!
İngilizce:
Nor are alike those that are living and those that are dead. Allah can make any that He wills to hear; but thou canst not make those to hear who are (buried) in graves.
Fransızca:
De même, ne sont pas semblables les vivants et les morts. Allah fait entendre qu'Il veut, alors que toi [Muhammad], tu ne peux faire entendre ceux qui sont dans les tombeaux.
Almanca:
Ebenfalls einander nicht gleich sind, weder die Lebendigen, noch die Toten. Gewiß, ALLAH läßt hören, wen ER will. Und du wirst kein Gehör verleihen denen, die in den Gräbern liegen.
Rusça:
Не равны живые и мертвые. Воистину, Аллах дарует слух тому, кому пожелает, и ты не можешь заставить слышать тех, кто в могиле.
Açıklama:

in ente illâ neẕîr.
Arapça:
إِنْ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ
Türkçe:
Sen sadece bir uyarıcısın!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen sadece bir uyarıcısın.
Diyanet Vakfı:
Sen sadece bir uyarıcısın.
İngilizce:
Thou art no other than a warner.
Fransızca:
Tu n'est qu'un avertisseur.
Almanca:
Du bist nichts anderes als ein Warner.
Rusça:
Ты - всего лишь предостерегающий увещеватель.
Açıklama:

innâ erselnâke bilḥaḳḳi beşîrav veneẕîrâ. veim min ümmetin illâ ḫalâ fîhâ neẕîr.
Arapça:
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا ۚ وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خَلَا فِيهَا نَذِيرٌ
Türkçe:
Şu bir gerçek ki, biz seni hak ile bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Muhakkak ki biz seni hak ile hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki, içlerinde bir uyarıcı geçmiş olmasın.
Diyanet Vakfı:
Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.
İngilizce:
Verily We have sent thee in truth, as a bearer of glad tidings, and as a warner: and there never was a people, without a warner having lived among them (in the past).
Fransızca:
Nous t'avons envoyé avec la Vérité en tant qu'annonciateur et avertisseur, Il n'est pas une nation qui n'ait déjà eu un avertisseur.
Almanca:
Gewiß, WIR entsandten dich mit der Wahrheit als Überbringer froher Botschaft und als Warner. Und es gibt keine Umma, außer daß bei ihr ein Warner war.
Rusça:
Мы послали тебя с истиной добрым вестником и предостерегающим увещевателем, и нет ни одного народа, к которому не приходил бы предостерегающий увещеватель.
Açıklama:
Sayfalar
