Rubu 151

keẕâlike seleknâhü fî ḳulûbi-lmücrimîn.

Türkçe:
Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.
İngilizce:
Thus have We caused it to enter the hearts of the sinners.
Fransızca:
Ainsi l'avons Nous fait pénétrer [le doute] dans les coeurs des criminels;
Almanca:
Solcherart ließen WIR ihn in die Herzen der schwer Verfehlenden eindringen,
Rusça:
Так Мы внедряем его (неверие) в сердца грешников.
Arapça:
كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
Diyanet Vakfı:
Onu günahkarların kalplerine böyle soktuk.

lâ yü'minûne bihî ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm.

Türkçe:
Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.
İngilizce:
They will not believe in it until they see the grievous Penalty;
Fransızca:
mais ils n'y [le Coran] croiront pas avant de voir le châtiment douloureux,
Almanca:
sie verinnerlichen den Iman an ihn nicht, bis sie die qualvolle Peinigung erfahren.
Rusça:
Они не уверуют в него, пока не увидят мучительные страдания.
Arapça:
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
Diyanet Vakfı:
Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

feye'tiyehüm bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.

Türkçe:
O azap onlara ansızın gelecek, farkında bile olmayacaklar.
İngilizce:
But the (Penalty) will come to them of a sudden, while they perceive it not;
Fransızca:
qui viendra sur eux soudain, sans qu'ils s'en rendent compte;
Almanca:
Dann kommt sie zu ihnen plötzlich, während sie es nicht bemerken.
Rusça:
Они постигнут их неожиданно, так что они даже не почувствуют этого.
Arapça:
فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.
Diyanet Vakfı:
İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

feyeḳûlû hel naḥnü münżarûn.

Türkçe:
O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?"
İngilizce:
Then they will say: "Shall we be respited?"
Fransızca:
alors ils diront : "Est-ce qu'on va nous donner du répit ? "
Almanca:
Dann sagen sie: "Wird uns ein Aufschub gewährt?!"
Rusça:
Тогда они скажут: "Предоставят ли нам отсрочку?"
Arapça:
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?... diyeceklerdir.
Diyanet Vakfı:
O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.

Türkçe:
Bizim azabımızı acele mi istiyorlar?
İngilizce:
Do they then ask for Our Penalty to be hastened on?
Fransızca:
Est-ce qu'ils cherchent à hâter Notre châtiment ?
Almanca:
Wollen sie etwa Eile mit Unserer Peinigung fordern?!
Rusça:
Неужели они торопят мучения от Нас?
Arapça:
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.
Diyanet Vakfı:
(Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?

eferaeyte im metta`nâhüm sinîn.

Türkçe:
Görmedin mi ki, biz onları yıllarca nimetlendirsek de,
İngilizce:
Seest thou? If We do let them enjoy (this life) for a few years,
Fransızca:
Vois-tu si Nous leur permettions de jouir, des années durant,
Almanca:
Wie siehst du es, würden WIR ihnen für Jahre Genuß gewähren,
Rusça:
Знаешь ли ты, что если Мы позволим им пользоваться благами многие годы,
Arapça:
أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,
Diyanet Vakfı:
Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatsak.

ŝümme câehüm mâ kânû yû`adûn.

Türkçe:
Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa,
İngilizce:
Yet there comes to them at length the (Punishment) which they were promised!
Fransızca:
et qu'ensuite leur arrive ce dont on les menaçait,
Almanca:
dann käme zu ihnen das, was ihnen angedroht wurde,
Rusça:
после чего к ним явится то, что им было обещано,
Arapça:
ثُمَّ جَاءَهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,
Diyanet Vakfı:
Sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!

mâ agnâ `anhüm mâ kânû yümette`ûn.

Türkçe:
O yararlandıkları nimetler onların hiçbir işine yaramaz.
İngilizce:
It will profit them not that they enjoyed (this life)!
Fransızca:
les jouissances qu'on leur a permises ne leur serviraient à rien.
Almanca:
würde ihnen dann nützen, was sie zu genießen pflegten?!
Rusça:
то все, чем им было позволено пользоваться, не принесет им никакой пользы?
Arapça:
مَا أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا يُمَتَّعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.
Diyanet Vakfı:
Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.

vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ lehâ münẕirûn.

Türkçe:
Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helâk etmemişizdir.
İngilizce:
Never did We destroy a population, but had its warners -
Fransızca:
Et Nous ne faisons pas périr de cité avant qu'elle n'ait eu des avertisseurs,
Almanca:
Und WIR richteten keine Ortschaft, ohne daß es für sie Warner gab,
Rusça:
Мы не губили ни одного селения, в котором предостерегающие увещеватели не побывали
Arapça:
وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.
Diyanet Vakfı:
Bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.

ẕikrâ. vemâ künnâ żâlimîn.

Türkçe:
Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz.
İngilizce:
By way of reminder; and We never are unjust.
Fransızca:
[à titre de] rappel, et Nous ne sommes pas injuste.
Almanca:
als Erinnerung. Und WIR waren nie Ungerechte!
Rusça:
с назиданиями. Мы не были несправедливы.
Arapça:
ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.
Diyanet Vakfı:
(Onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir.

Sayfalar

Rubu 151 beslemesine abone olun.