Rubu 139

 
00:00

nüsâri`u lehüm fi-lḫayrât. bel lâ yeş`urûn.

Arapça:

نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ ۚ بَل لَّا يَشْعُرُونَ

Türkçe:

Ve iyiliklerine koşuyoruz. Hayır, farkında olmuyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz. Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

Diyanet Vakfı:

Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

İngilizce:

We would hasten them on in every good? Nay, they do not understand.

Fransızca:

[soit une avance] que Nous Nous empressons de leur faire sur les biens [de la vie future] ? Au contraire, ils n'en sont pas conscients.

Almanca:

daß WIR ihnen damit die guten Dinge schnell zukommen lassen?! Nein, sondern sie merken es nicht.

Rusça:

потому что спешим одарить их благами? О нет! Однако они не ощущают этого!

Açıklama:
 
00:00

inne-lleẕîne hüm min ḫaşyeti rabbihim müşfiḳûn.

Arapça:

إِنَّ الَّذِينَ هُم مِّنْ خَشْيَةِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ

Türkçe:

Onlar ki, Rablerine saygıdan titrerler,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rablerine olan saygıdan dolayı titreyenler,

Diyanet Vakfı:

Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar;

İngilizce:

Verily those who live in awe for fear of their Lord;

Fransızca:

Ceux qui, de la crainte de leur Seigneur, sont pénétrés,

Almanca:

Gewiß, diejenigen, die vor Ehrfurcht ihrem HERRN gegenüber ergeben sind,

Rusça:

Воистину, те, которые трепещут от страха перед своим Господом,

Açıklama:
 
00:00

velleẕîne hüm biâyâti rabbihim yü'minûn.

Arapça:

وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ

Türkçe:

Onlar ki, Rablerinin ayetlerine iman ederler,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rablerinin âyetlerine inananlar,

Diyanet Vakfı:

Rablerinin ayetlerine inananlar;

İngilizce:

Those who believe in the Signs of their Lord;

Fransızca:

qui croient aux versets de leur Seigneur,

Almanca:

und diejenigen, die den Iman an die Ayat ihres HERRN verinnerlichen,

Rusça:

которые веруют в знамения своего Господа,

Açıklama:
 
00:00

velleẕîne hüm birabbihim lâ yüşrikûn.

Arapça:

وَالَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ

Türkçe:

Onlar ki, Rablerine ortak koşmazlar,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rablerine ortak tanımayanlar,

Diyanet Vakfı:

Rablerine ortak tanımayanlar;

İngilizce:

Those who join not (in worship) partners with their Lord;

Fransızca:

qui n'associent rien à leur Seigneur,

Almanca:

und diejenigen, die ihrem HERRN gegenüber keinen Schirk betreiben,

Rusça:

которые не приобщают к своему Господу сотоварищей,

Açıklama:
 
00:00

velleẕîne yü'tûne mâ âtev veḳulûbühüm veciletün ennehüm ilâ rabbihim râci`ûn.

Arapça:

وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوا وَّقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَىٰ رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ

Türkçe:

Onlar ki, verdiklerini, Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek verirler;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve, Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar;

Diyanet Vakfı:

Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar;

İngilizce:

And those who dispense their charity with their hearts full of fear, because they will return to their Lord;-

Fransızca:

qui donnent ce qu'ils donnent, tandis que leurs coeurs sont pleins de crainte [à la pensée] qu'ils doivent retourner à leur Seigneur.

Almanca:

und diejenigen, die das geben, was sie gaben, während ihre Herzen ehrfurcht-erfüllt sind, da sie zu ihrem HERRN zurückkehren werden,

Rusça:

которые раздают милостыню, тогда как их сердца страшатся того, что им суждено вернуться к своему Господу, -

Açıklama:
 
00:00

ülâike yüsâri`ûne fi-lḫayrâti vehüm lehâ sâbiḳûn.

Arapça:

أُولَٰئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ

Türkçe:

İşte bunlar, hayırlarda yarışırlar. Ve hayırlarda önde gidenler de onlardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.

Diyanet Vakfı:

İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.

İngilizce:

It is these who hasten in every good work, and these who are foremost in them.

Fransızca:

Ceux-là se précipitent vers les bonnes actions et sont les premiers à les accomplir.

Almanca:

diese eilen initiativ zum (gottgefällig) Guten, und sind daran die ersten voran.

Rusça:

все они спешат вершить добрые дела и опережают в этом других.

Açıklama:
 
00:00

velâ nükellifü nefsen illâ vus`ahâ veledeynâ kitâbüy yenṭiḳu bilḥaḳḳi vehüm lâ yużlemûn.

Arapça:

وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۖ وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنطِقُ بِالْحَقِّ ۚ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

Türkçe:

Biz, hiçbir benliğe gücünün yeteceğinden daha azını yüklemenin dışında bir teklifte bulunmayız. Bizim katımızda, hakkı söyleyen bir kitap vardır. Onlara haksızlık edilmez.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz hiç kimseyi, gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

Diyanet Vakfı:

Biz hiç kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

İngilizce:

On no soul do We place a burden greater than it can bear: before Us is a record which clearly shows the truth: they will never be wronged.

Fransızca:

Nous n'imposons à personne que selon sa capacité. Et auprès de Nous existe un Livre qui dit la vérité, et ils ne seront pas lésés.

Almanca:

Und WIR erlegen keinem Menschen auf außer dem, was er vermag. Und WIR haben ein Register, das die Wahrheit artikuliert. Und ihnen wird kein Unrecht zugefügt.

Rusça:

Мы не возлагаем на человека сверх его возможностей. У Нас есть Писание, которое глаголет истину, и с ними не поступят несправедливо.

Açıklama:
 
00:00

bel ḳulûbühüm fî gamratim min hâẕâ velehüm a`mâlüm min dûni ẕâlike hüm lehâ `âmilûn.

Arapça:

بَلْ قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِّنْ هَٰذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِّن دُونِ ذَٰلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ

Türkçe:

Fakat onların kalpleri bundan gaflet içindedir. Onların bundan başka da işleri vardır ki, hep o işler için çalışmaktadırlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, onların kalpleri bu hususta cehalet içindedir. Ayrıca onların bundan öte birtakım kötü işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar.

Diyanet Vakfı:

Hayır, onların (o inkarcıların) kalpleri bu hususta cehalet içindedir. Ayrıca onların bundan (bu şirk ve inkarcılıklarından) öte birtakım (kötü) işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar.

İngilizce:

But their hearts are in confused ignorance of this; and there are, besides that, deeds of theirs, which they will (continue) to do,-

Fransızca:

Mais leurs coeurs restent dans l'ignorance à l'égard de cela [le Coran]. [En outre] ils ont d'autres actes (vils) qu'ils accomplissent,

Almanca:

Nein, sondern ihre Herzen sind in Achtlosigkeit demgegenüber. Und sie haben andere Taten als diese, die sie immer wieder tun.

Rusça:

Однако их сердца слепы к этому (Корану). А наряду с этим они совершают менее тяжкие злодеяния.

Açıklama:
 
00:00

ḥattâ iẕâ eḫaẕnâ mütrafîhim bil`aẕâbi iẕâ hüm yec'erûn.

Arapça:

حَتَّىٰ إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِم بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَ

Türkçe:

Sonunda, servet ve refahla şımarmışlarını azapla yakaladığımızda, hemen bağırıp dövünmeye başlarlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar.

Diyanet Vakfı:

En nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya (veya azaba) uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar.

İngilizce:

Until, when We seize in Punishment those of them who received the good things of this world, behold, they will groan in supplication!

Fransızca:

jusqu'à ce que par le châtiment Nous saisissions les plus aisés parmi eux et voilà qu'ils crient au secours.

Almanca:

Wenn WIR dann ihre Luxurierenden mit der Peinigung zugrunde richten, dann schreien sie um Hilfe.

Rusça:

А когда Мы подвергнем наказанию изнеженных роскошью среди них, они завопят громким голосом.

Açıklama:
 
00:00

lâ tec'erü-lyevme inneküm minnâ lâ tünṣarûn.

Arapça:

لَا تَجْأَرُوا الْيَوْمَ ۖ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ

Türkçe:

"Bağırıp dövünmeyin bugün, bizim karşımızda kimseden yardım göremezsiniz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Boşuna feryad etmeyin bugün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz.

Diyanet Vakfı:

Boşuna sızlanmayın bugün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz!

İngilizce:

(It will be said): "Groan not in supplication this day: for ye shall certainly not be helped by Us.

Fransızca:

"Ne criez pas aujourd'hui. Nul ne vous protégera contre Nous.

Almanca:

Schreit heute nicht um Hilfe! Gewiß, ihr werdet von Uns nicht unterstützt.

Rusça:

Не вопите сегодня! Воистину, Мы не окажем вам помощи.

Açıklama:

Sayfalar

Rubu 139 beslemesine abone olun.