Sayfa 319

 
00:00

keẕâlike neḳuṣṣu `aleyke min embâi mâ ḳad sebeḳ. veḳad âteynâke mil ledünnâ ẕikrâ.

Arapça:

كَذَٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَاءِ مَا قَدْ سَبَقَ ۚ وَقَدْ آتَيْنَاكَ مِن لَّدُنَّا ذِكْرًا

Türkçe:

İşte böylece, geçip gitmişlerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Biz sana katımızdan da bir Zikir/Kur'an vermişizdir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki, sana katımızdan bir zikir (düşünüp kendisinden ibret alınacak bir kitab) verdik.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) İşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Şüphesiz ki, tarafımızdan sana bir zikir verdik.

İngilizce:

Thus do We relate to thee some stories of what happened before: for We have sent thee a Message from Our own Presence.

Fransızca:

C'est ainsi que Nous te racontons les récits de ce qui s'est passé. C'est bien un rappel de Notre part que Nous t'avons apporté.

Almanca:

Solcherart berichten WIR dir über Nachrichten von dem, was sich früher ereignete. Und WIR ließen dir von Uns aus eine Ermahnung (den Quran) zuteil werden.

Rusça:

Вот так Мы рассказываем тебе вести о том, что было в прошлом. Мы уже даровали тебе Напоминание.

Açıklama:
 
00:00

men a`raḍa `anhü feinnehû yaḥmilü yevme-lḳiyâmeti vizrâ.

Arapça:

مَّنْ أَعْرَضَ عَنْهُ فَإِنَّهُ يَحْمِلُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وِزْرًا

Türkçe:

Kim ondan yüz çevirirse, kıyamet günü bir günah yüklenecektir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz o, kıyamet günü bir günah yüklenecektir.

Diyanet Vakfı:

Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki kıyamet gününde o, ağır bir günah yükünü yüklenecektir.

İngilizce:

If any do turn away therefrom, verily they will bear a burden on the Day of judgment;

Fransızca:

Quiconque s'en détourne (de ce Coran), portera au jour de la résurrection un fardeau;

Almanca:

Wer sich von ihm abwendet, dieser wird gewiß am Tag der Auferstehung eine Schuldenlast tragen.

Rusça:

Кто отвернется от него (Корана), тот понесет в День воскресения тяжелую ношу.

Açıklama:
 
00:00

ḫâlidîne fîh. vesâe lehüm yevme-lḳiyâmeti ḥimlâ.

Arapça:

خَالِدِينَ فِيهِ ۖ وَسَاءَ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حِمْلًا

Türkçe:

Uzun süre o yükün altındadır; kıyamet gününde bu onlar için ne kötü yüktür!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Devamlı o azabın altında kalacaklar. Kıyamet günü onlar için, bu ne fena bir yüktür!

Diyanet Vakfı:

Bu kimseler, onda (o günah yükünün altında) ebedi kalırlar. Onlar için kıyamet gününde bu ne kötü bir yüktür!

İngilizce:

They will abide in this (state): and grievous will the burden be to them on that Day,-

Fransızca:

ils resteront éternellement dans cet état, et quel mauvais fardeau pour eux au Jour de la Résurrection,

Almanca:

Darin werden sie ewig bleiben. Und erbärmlich ist es für sie am Tag der Auferstehung als Schuldenlast,

Rusça:

Они пребудут в таком состоянии вечно. Скверна будет их ноша в День воскресения!

Açıklama:
 
00:00

yevme yünfeḫu fi-ṣṣûri venaḥşüru-lmücrimîne yevmeiẕin zürḳâ.

Arapça:

يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ ۚ وَنَحْشُرُ الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ زُرْقًا

Türkçe:

O gün sûra üfrülür ve günahkârları o gün gözleri gömgök bir halde haşrederiz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sûr'a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız.

Diyanet Vakfı:

O günde Sur'a üflenir ve biz o zaman günahkarları, gözleri (korkudan) gömgök bir halde mahşerde toplarız.

İngilizce:

The Day when the Trumpet will be sounded: that Day, We shall gather the sinful, blear-eyed (with terror).

Fransızca:

le jour où l'on soufflera dans la Trompe, ce jour-là Nous rassemblerons les criminels tout bleus (de peur) !

Almanca:

am Tag, wenn in As-sur geblasen wird. Und WIR versammeln die schwer Verfehlenden an diesem Tag als Zurq .

Rusça:

В тот день подуют в Рог, и в тот день Мы соберем грешников синими.

Açıklama:
 
00:00

yeteḫâfetûne beynehüm il lebiŝtüm illâ `aşrâ.

Arapça:

يَتَخَافَتُونَ بَيْنَهُمْ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا عَشْرًا

Türkçe:

Aralarında fısıldaşır gibi konuşurlar: "Ancak on gün filan kaldınız."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Siz dünyada sadece on(gün) kaldınız diye kendi aralarında gizli gizli konuşurlar.

Diyanet Vakfı:

Aralarında birbirlerine gizli gizli şöyle derler: "Dünyada sadece on gün kaldınız."

İngilizce:

In whispers will they consult each other: "Yet tarried not longer than ten (Days);

Fransızca:

Ils chuchoteront entre eux : "Vous n'êtes restés là que dix [jours]" !

Almanca:

Sie flüstern zueinander: "Ihr habt doch nur zehn Tage verweilt!"

Rusça:

Они будут переговариваться шепотом: "Вы пробыли там (в мирской жизни) всего десять дней!"

Açıklama:
 
00:00

naḥnü a`lemü bimâ yeḳûlûne iẕ yeḳûlü emŝelühüm ṭarîḳaten il lebiŝtüm illâ yevmâ.

Arapça:

نَّحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًا

Türkçe:

Onların söylemekte olduklarını biz daha iyi biliriz. Yolca en seçkinleri olan şöyle diyordu: "Eni-sonu, bir gün kaldınız."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Aralarında ne konuşacaklarını biz çok iyi biliriz. Görüşü en üstün olan: "Ancak bir gün kaldınız" diyecektir.

Diyanet Vakfı:

Aralarında konuştukları konuyu biz daha iyi biliriz. Onların en olgun ve akıllı olanı o zaman: "Bir günden fazla kalmadınız" der.

İngilizce:

We know best what they will say, when their leader most eminent in conduct will say: "Ye tarried not longer than a day!"

Fransızca:

Nous connaissons parfaitement ce qu'ils diront lorsque l'un d'entre eux dont la conduite est exemplaire dira : "Vous n'êtes restés qu'un jour".

Almanca:

WIR wissen besser, was sie sagen, wenn derjenige, der über die beste Denkart verfügt, sagt: "Ihr habt doch nur einen Tag verweilt!"

Rusça:

Нам лучше знать, о чем они будут говорить. Самый примерный из них скажет: "Вы пробыли там (в мирской жизни) всего один день".

Açıklama:
 
00:00

veyes'elûneke `ani-lcibâli feḳul yensifühâ rabbî nesfâ.

Arapça:

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنسِفُهَا رَبِّي نَسْفًا

Türkçe:

Sana dağlardan soruyorlar. De ki: "Rabbim onları un-ufak edecektir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak."

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Sana dağlar hakkında sorarlar. De ki: Rabbim onları ufalayıp savuracak.

İngilizce:

They ask thee concerning the Mountains: say, "My Lord will uproot them and scatter them as dust;

Fransızca:

Et ils t'interrogent au sujet des montagnes. Dis : "Mon Seigneur les dispersera comme la poussière,

Almanca:

Und sie fragen dich nach den Felsenbergen, dann sag: "Mein HERR wird sie in (kleinste) Teilchen zerkleinern.

Rusça:

Они спрашивают тебя о горах. Скажи: "Мой Господь развеет их

Açıklama:
 
00:00

feyeẕeruhâ ḳâ`an ṣafṣafâ.

Arapça:

فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًا

Türkçe:

"Yerlerini bomboş, dümdüz bırakacaktır."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak.

Diyanet Vakfı:

Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.

İngilizce:

He will leave them as plains smooth and level;

Fransızca:

et les laissera comme une plaine dénudée

Almanca:

Dann läßt ER sie zu einer ebenen Fläche werden,

Rusça:

и оставит только гладкую равнину,

Açıklama:
 
00:00

lâ terâ fîhâ `ivecev velâ emtâ.

Arapça:

لَّا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجًا وَلَا أَمْتًا

Türkçe:

"Yerlerinde bir eğrilik de bir yumruluk da görmeyeceksin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.

Diyanet Vakfı:

Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin.

İngilizce:

Nothing crooked or curved wilt thou see in their place.

Fransızca:

dans laquelle tu ne verras ni tortuosité, ni dépression.

Almanca:

auf der du weder Unebenheit noch Erhebung siehst.

Rusça:

на которой ты не увидишь ни углубления, ни возвышения".

Açıklama:
 
00:00

yevmeiẕiy yettebi`ûne-ddâ`iye lâ `ivece leh. veḫaşe`ati-l'aṣvâtü lirraḥmâni felâ tesme`u illâ hemsâ.

Arapça:

يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ الدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُ ۖ وَخَشَعَتِ الْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا

Türkçe:

O gün, eğip bükmesi olmayan davetçiye uyarlar. Rahman'ın huzurunda sesler kısılır, artık bir hışıltıdan başka şey işitmezsiniz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr'a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin.

Diyanet Vakfı:

O gün insanlar, davetçiye (İsrafil'e) uyacaklar. Ona karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin.

İngilizce:

On that Day will they follow the Caller (straight): no crookedness (can they show) him: all sounds shall humble themselves in the Presence of (Allah) Most Gracious: nothing shalt thou hear but the tramp of their feet (as they march).

Fransızca:

Ce jour-là, ils suivront le Convocateur sans tortuosité ; et les voix baisseront devant le Tout Miséricordieux. Tu n'entendras alors qu'un chuchotement.

Almanca:

An diesem Tag folgen sie dem Rufenden ohne Abweichung. Und die Stimmen verstummen vor Dem Allgnade Erweisenden, dann vernimmst du nichts außer Flüstern.

Rusça:

В тот день они последуют за глашатаем, и им не удастся уклониться от этого. Их голоса перед Милостивым будут смиренны, и ты услышишь только тихие звуки.

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 319 beslemesine abone olun.