
vebilḥaḳḳi enzelnâhü vebilḥaḳḳi nezel. vemâ erselnâke illâ mübeşşirav veneẕîrâ.
Türkçe:
Biz onu hak ile indirdik ve o hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
İngilizce:
We sent down the (Qur'an) in Truth, and in Truth has it descended: and We sent thee but to give Glad Tidings and to warn (sinners).
Fransızca:
Et c'est en toute vérité que Nous l'avons fait descendre (le Coran), et avec la vérité il est descendu, et Nous t'avons envoyé qu'en annonciateur et avertisseur.
Almanca:
Und gemäß der Wahrheit sandten WIR ihn hinab und gemäß der Wahrheit kam er herab. Und WIR schickten dich als Gesandten nur als Überbringer froher Botschaft und als Ermahnenden.
Rusça:
Мы ниспослали его (Коран) с истиной, и он сошел с истиной, а тебя Мы послали только добрым вестником и предостерегающим увещевателем.
Arapça:
وَبِالْحَقِّ أَنزَلْنَاهُ وَبِالْحَقِّ نَزَلَ ۗ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz bu Kur'an'ı hak olarak indirdik, O, bütün hakikatleri içinde toplayarak indi. Ey Peygamber! Biz seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
Diyanet Vakfı:
Biz Kur'an'ı hak olarak indirdik; o da hakkı getirdi. Seni de ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

veḳur'ânen feraḳnâhü litaḳraehû `ale-nnâsi `alâ mükŝiv venezzelnâhü tenzîlâ.
Türkçe:
Onu, okunacak şeyleri toplayan bir kitap/ bir Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye kısımlara ayırıp ağır ağır indirdik.
İngilizce:
(It is) a Qur'an which We have divided (into parts from time to time), in order that thou mightest recite it to men at intervals: We have revealed it by stages.
Fransızca:
(Nous avons fait descendre) un Coran que Nous avons fragmenté, pour que tu le lises lentement aux gens. Et Nous l'avons fait descendre graduellement.
Almanca:
Und ein Quran, den WIR in Teilen einteilten, damit du ihn den Menschen in Gemächlichkeit rezitierst. Und WIR sandten ihn doch nach und nach hinab.
Rusça:
Мы разделили Коран для того, чтобы ты читал его людям не спеша. Мы ниспослали его частями.
Arapça:
وَقُرْآنًا فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَىٰ مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنزِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sana Kur'ân'ı verdik ve onu insanlara sindire sindire okuyasın diye (kısımlara) ayırdık ve biz onu yavaş yavaş indirdik.
Diyanet Vakfı:
Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık; ve onu peyderpey indirdik.

ḳul âminû bihî ev lâ tü'minû. inne-lleẕîne ûtü-l`ilme min ḳablihî iẕâ yütlâ `aleyhim yeḫirrûne lil'eẕḳâni süccedâ.
Türkçe:
De ki: "İster inanın ona, ister inanmayın. O, kendilerine daha önce ilim verilmiş olanlara okunduğunda, onlar, çeneleri üstü secdelere kapanıyorlar."
İngilizce:
Say: "Whether ye believe in it or not, it is true that those who were given knowledge beforehand, when it is recited to them, fall down on their faces in humble prostration,
Fransızca:
Dis : "Croyez-y ou n'y croyez pas. Ceux à qui la connaissance a été donnée avant cela, lorsqu'on le leur récite, tombent, prosternés, le menton contre la terre"
Almanca:
Sag: "Bekundet den Iman an ihn oder bekundet keinen Iman, (für Uns ist dies unerheblich)!" Gewiß, diejenigen, denen das Wissen vor ihm zuteil wurde, wenn er ihnen rezitiert wird, fallen auf ihr Angesicht in Sudschud nieder,
Rusça:
Скажи: "Веруйте в него (Коран) или не веруйте! Воистину, когда его читают тем, кому прежде было даровано знание, они падают ниц, касаясь земли своими подбородками.
Arapça:
قُلْ آمِنُوا بِهِ أَوْ لَا تُؤْمِنُوا ۚ إِنَّ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مِن قَبْلِهِ إِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ سُجَّدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! De ki: İster ona (Kur'ân'a) inanın, ister inanmayın; o daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğunda onlar, yüzleri üstü secdeye kapanırlar.
Diyanet Vakfı:
De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur'an) okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.

veyeḳûlûne sübḥâne rabbinâ in kâne va`dü rabbinâ lemef`ûlâ.
Türkçe:
Ve diyorlar: "Rabbimizin şanı yücedir, Rabbimizin vaadi mutlaka gerçekleşecektir!"
İngilizce:
And they say: 'Glory to our Lord! Truly has the promise of our Lord been fulfilled!'
Fransızca:
et disent : "Gloire à notre Seigneur ! La promesse de notre Seigneur est assurément accomplie".
Almanca:
und sagen: "Gepriesen-erhaben ist unser HERR. Das Versprechen unseres HERRN wird gewiß erfüllt."
Rusça:
Они говорят: "Хвала нашему Господу! Воистину, обещание нашего Господа непременно исполнится".
Arapça:
وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَا إِن كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve derler ki: Rabbimizi tenzih ederiz. Şüphesiz ki Rabbimizin vaadi gerçekleşir.
Diyanet Vakfı:
Ve derlerdi ki: Rabbimizi tesbih ederiz. Rabbimizin vadi mutlaka yerine getirilir.

veyeḫirrûne lil'eẕḳâni yebkûne veyezîdühüm ḫuşû`â.
Türkçe:
Ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar; o onların huşûunu artırıyor.
İngilizce:
They fall down on their faces in tears, and it increases their (earnest) humility.
Fransızca:
Et ils tombent sur leur menton, pleurant, et cela augmente leur humilité .
Almanca:
Und sie fallen auf ihr Angesicht nieder, sie weinen, und er läßt sie noch mehr Ehrfurcht empfinden.
Rusça:
Они падают ниц, касаясь земли подбородками и рыдая. И это приумножает их смирение".
Arapça:
وَيَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزِيدُهُمْ خُشُوعًا ۩
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve ağlayarak yüzleri üstü secdeye kapanırlar. Hem de bu Kur'ân'ı işitmek onların Allah'a teslimiyetlerini daha da artırır.
Diyanet Vakfı:
Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar. (Kur'an okumak) onların saygısını artırır.

ḳuli-d`ü-llâhe evi-d`ü-rraḥmân. eyyem mâ ted`û felehü-l'esmâü-lḥusnâ. velâ techer biṣalâtike velâ tüḫâfit bihâ vebtegi beyne ẕâlike sebîlâ.
Türkçe:
De ki: "İster Allah diye yakarın, ister Rahman diye yakarın. Hangisiyle yakarırsanız yakarın, en güzel isimler/Esmâül Hüsna O'nundur. Namazında/duanda sesini yükseltme, kısma da. İkisi ortası bir yol tut."
İngilizce:
Say: "Call upon Allah, or call upon Rahman: by whatever name ye call upon Him, (it is well): for to Him belong the Most Beautiful Names. Neither speak thy Prayer aloud, nor speak it in a low tone, but seek a middle course between."
Fransızca:
Dis : "Invoquez Allah, ou invoquez le Tout Miséricordieux. Quel que soit le nom par lequel vous l'appelez, Il a les plus beaux noms. Et dans ta Salat, ne récite pas à voix haute; et ne l'y abaisse pas trop, mais cherche le juste milieu entre les deux".
Almanca:
Sag: "Benennt (Ihn) ALLAH oder benennt (Ihn) den Allgnade Erweisenden! Mit welchem auch immer du (Ihn) benennst, Ihm gehören doch die Schönsten Namen!" Und sei bei deinem Gebet nicht zu laut, und sei damit nicht zu leise, und strebe dazwischen einen (mittleren) Weg an!
Rusça:
Скажи: "Призывайте Аллаха или призывайте Милостивого! Как бы вы ни призывали Его, у Него - самые прекрасные имена". Не совершай свой намаз громко и не совершай его шепотом, а выбери среднее между этим.
Arapça:
قُلِ ادْعُوا اللَّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَٰنَ ۖ أَيًّا مَّا تَدْعُوا فَلَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ ۚ وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَٰلِكَ سَبِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Sen onlara) de ki: İster "Allah" deyin, ister "Rahmân" deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O'nundur. Namazında sesini pek yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.
Diyanet Vakfı:
De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır." Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut.

veḳuli-lḥamdü lillâhi-lleẕî lem yetteḫiẕ veledev velem yekül lehû şerîkün fi-lmülki velem yekül lehû veliyyüm mine-ẕẕülli vekebbirhü tekbîrâ.
Türkçe:
Şöyle de: "Hamt, o Allah'a özgüdür ki, çocuk edinmemiştir; mülk ve yönetiminde ortağı yoktur; âcizlik yüzünden dost edinmemiştir." Ve tekbir edip yücelt O'nu!
İngilizce:
Say: "Praise be to Allah, who begets no son, and has no partner in (His) dominion: Nor (needs) He any to protect Him from humiliation: yea, magnify Him for His greatness and glory!"
Fransızca:
Et dis : "Louange à Allah qui ne S'est jamais attribué d'enfant, qui n'a point d'associé en la royauté et qui n'a jamais eu de protecteur de l'humiliation". Et proclame hautement Sa grandeur.
Almanca:
Und sag: "Alhamdulillah: Alles Lob gebührt ALLAH, Der sich keinen Sohn nahm, Der nie einen Teilhaber in der Herrschaft hat, und Der nie einen Wali (als Schutz) vor Erniedrigung hat." Und verherrliche Ihn mit allahu-akbar !
Rusça:
Скажи: "Хвала Аллаху, Который не взял Себе сына, Который ни с кем не делит власть, Которому не нужен защитник от унижения". И возвеличивай Его величаво!
Arapça:
وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلِّ ۖ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve şöyle de: Hamd o Allah'a ki, hiçbir çocuk edinmedi, mülkte ortağı yoktur, aciz olmayıp bir yardımcıya da ihtiyacı yoktur. Tekbir getirerek O'nu noksanlıklardan yücelt de yücelt.
Diyanet Vakfı:
"Çocuk edinmeyen, hakimiyette ortağı bulunmayan, acizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allah'a hamdederim" de ve tekbir getirerek O'nun şanını yücelt!

elḥamdü lillâhi-lleẕî enzele `alâ `abdihi-lkitâbe velem yec`al lehû `ivecâ.
Türkçe:
Hamt o Allah'a ki, kuluna Kitap'ı, kendisinde hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi.
İngilizce:
Praise be to Allah, Who hath sent to His Servant the Book, and hath allowed therein no Crookedness:
Fransızca:
Louange à Allah qui a fait descendre sur Son serviteur (Muhammad), le Livre, et n'y a point introduit de tortuosité (ambiguïté) !
Almanca:
Alhamdulillah: Alles Lob gebührt ALLAH, Der die Schrift Seinem Diener hinabsandte und in ihr nichts Gewundenes machte.
Rusça:
Хвала Аллаху, Который ниспослал Своему рабу Писание и не допустил в нем кривды,
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَنزَلَ عَلَىٰ عَبْدِهِ الْكِتَابَ وَلَمْ يَجْعَل لَّهُ عِوَجًا ۜ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hamd, o Allah'a mahsustur ki kulu (Muhammed'e) kitabı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.
Diyanet Vakfı:
Hamd olsun Allah'a ki kulu (Muhammed'e), Kitab 'ı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.

ḳayyimel liyünẕira be'sen şedîdem mil ledünhü veyübeşşira-lmü'minîne-lleẕîne ya`melûne-ṣṣâliḥâti enne lehüm ecran ḥasenâ.
Türkçe:
Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen müminlere, kendileri için güzel bir ödül öngörüldüğünü muştulasın...
İngilizce:
(He hath made it) Straight (and Clear) in order that He may warn (the godless) of a terrible Punishment from Him, and that He may give Glad Tidings to the Believers who work righteous deeds, that they shall have a goodly Reward,
Fransızca:
[Un livre] d'une parfaite droiture pour avertir d'une sévère punition venant de Sa part et pour annoncer aux croyants qui font de bonnes oeuvres qu'il y aura pour eux une belle récompense.
Almanca:
(Sie ist) geradlinig gemäßigt, damit sie vor einer harten Peinigung von Ihm warnt, und den Mumin, die gottgefällig Gutes tun, eine frohe Botschaft überbringt, daß für sie eine schöne Belohnung bestimmt ist,
Rusça:
и сделал его правильным, чтобы он предостерег от тяжких мучений от Него и сообщил верующим, которые совершают праведные деяния, благую весть о том, что им уготована прекрасная награда,
Arapça:
قَيِّمًا لِّيُنذِرَ بَأْسًا شَدِيدًا مِّن لَّدُنْهُ وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا حَسَنًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu dosdoğru (bir kitap) olarak (indirdi) ki katından gelecek şiddetli azaba karşı (insanları) uyarsın ve yararlı işler yapan müminlere kendileri için güzel bir mükafat bulunduğunu müjdelesin.
Diyanet Vakfı:
Onu dosdoğru (bir Kitab)olarak indirdi ki katından gelecek şiddetli azaba karşı (insanları)uyarmak ve yararlı işler yapan müminlere kendileri için güzel mükafat bulunduğunu müjdelemek için.

mâkiŝîne fîhi ebedâ.
Türkçe:
Onlar, o hal üzere sonsuza dek kalıcıdırlar.
İngilizce:
Wherein they shall remain for ever:
Fransızca:
où ils demeureront éternellement,
Almanca:
in der sie für immer bleiben.
Rusça:
в которой они пребудут вечно,
Arapça:
مَّاكِثِينَ فِيهِ أَبَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar orada sürekli kalacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Onlar orada ebedi kalacaklarlardır.
Sayfalar
