Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

17

Sûredeki Ayet No: 

107

Ayet No: 

2136

Sayfa No: 

293

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قُلْ آمِنُوا بِهِ أَوْ لَا تُؤْمِنُوا ۚ إِنَّ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مِن قَبْلِهِ إِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ سُجَّدًا

Çeviriyazı: 

ḳul âminû bihî ev lâ tü'minû. inne-lleẕîne ûtü-l`ilme min ḳablihî iẕâ yütlâ `aleyhim yeḫirrûne lil'eẕḳâni süccedâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ey Muhammed! De ki: İster ona (Kur'ân'a) inanın, ister inanmayın; o daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğunda onlar, yüzleri üstü secdeye kapanırlar.

Diyanet İşleri: 

De ki: "Kuran'a ister inanın, isten inanmayın, O'ndan önceki bilginlere o okunduğu zaman, yüzleri üzerine secdeye varırlar" ve "Rabbimiz münezzehtir. Rabbimiz'in sözü şüphesiz yerine gelecektir" derler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

De ki: İster inanın, ister inanmayın; bundan önce kendilerine bilgi verilenlere okundu mu onlar, yüzüstü kapanıp secde ediyorlar

Şaban Piriş: 

De ki: İster iman edin ister iman etmeyin. Daha önce kendilerine ilim verilenlere o okunduğu zaman çene/yüz üstü secdeye kapanırlar.

Edip Yüksel: 

De ki: "Ona ister inanın, ister inanmayın!" Daha önce kendilerine bilgi verilmiş olanlara okunduğu zaman secde ederek yüz üstü kapanırlar

Ali Bulaç: 

De ki: "İster ona inanın, ister inanmayın: O, daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman, çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler."

Suat Yıldırım: 

De ki: “İster inanın ona, ister inanmayın. Şu bir gerçektir ki daha önce kendilerine ilim verilenlere Kur'ân okununca derhal yüzüstü secdeye kapanırlar.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

De ki: «İmân edin veya imân etmeyin. Şüphe yok ki, bundan evvel kendilerine bilgi verilmiş olanlar, kendilerine karşı tilâvet edilince secde eder oldukları halde çeneleri üstüne kapanırlar.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

De ki: "İster inanın ona, ister inanmayın. O, kendilerine daha önce ilim verilmiş olanlara okunduğunda, onlar, çeneleri üstü secdelere kapanıyorlar."

Bekir Sadak: 

(1-4) Hamd Allah´a muhsustur ki, kendi katindan siddetli bir baskini haber vermek ve yararli is yapan muminlere, icinde temelli kalacaklari guzel bir mukafati mujdelemek ve : «Allah cocuk edindi» diyenleri uyarmak icin kuluna egri bir taraf birakmadigi dosdogru Kitap´i indirmistir.

İbni Kesir: 

De ki: Ona ister inanın, ister inanmayın, muhakkak ki ondan önce kendilerine bilgi verilenlere, o okunduğu zaman, yüzleri üstü secdeye kapanırlar.

Adem Uğur: 

De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın

İskender Ali Mihr: 

De ki: “O´na inanılsın veya inanılmasın, O´ndan önce kendilerine ilim verilen kimseler, onlara (Kur´ân´ın secde âyetleri) okunduğu zaman, secde ederek çeneleri (alınları) üstüne kapanırlar.”

Celal Yıldırım: 

De ki: O´na ister inanın, İster inanmayın, ondan önce kendilerine ilim verilenlere karşı Kur´ân okununca çeneleri üzerine secdeye kapanırlar :

Tefhim ul Kuran: 

De ki: «İster ona inanın, ister inanmayın

Fransızca: 

Dis : "Croyez-y ou n'y croyez pas. Ceux à qui la connaissance a été donnée avant cela, lorsqu'on le leur récite, tombent, prosternés, le menton contre la terre"

İspanyolca: 

Di: «Creáis en él o no, quienes han y recibido de antes la Ciencia, cuando les es recitado, caen prosternados, rostro en tierra,

İtalyanca: 

Di': " Crediate in esso oppure no, coloro ai quali in precedenza fu data la Scienza si gettano prosternati, i volti contro la terra, quando viene lororecitato

Almanca: 

Sag: "Bekundet den Iman an ihn oder bekundet keinen Iman, (für Uns ist dies unerheblich)!" Gewiß, diejenigen, denen das Wissen vor ihm zuteil wurde, wenn er ihnen rezitiert wird, fallen auf ihr Angesicht in Sudschud nieder,

Çince: 

你说:你们可以信仰它,也可以不信仰它。在降示它之前已获得知识的人们,当听到人们诵读它的时候,他们俯伏叩头。

Hollandaca: 

Zeg: Hetzij gij al of niet in den Koran gelooft, zij die werden begiftigd met de kennis der schriften, welke vroeger zijn geopenbaard en hun herhaald werden, zij vallen op hunne aangezichten en aanbidden,

Rusça: 

Скажи: "Веруйте в него (Коран) или не веруйте! Воистину, когда его читают тем, кому прежде было даровано знание, они падают ниц, касаясь земли своими подбородками.

Somalice: 

waxaad dhahdaa rumeeya Quraanka ama ha rumeynina kuwa la siiyey cilmiga (kuwa fiican) marka lagu akhriyo korkooda waxay u dhacaan wajiga iyagoo Sujuudi,

Swahilice: 

Sema: Iaminini au msiiamini. Hakika wale walio pewa ilimu kabla yake, wanapo somewa hii, huanguka kifudifudi wanasujudu.

Uygurca: 

«قۇرئانغا ئىشىنىڭلار ياكى ئىشەنمەڭلار (مەيلى، چۈنكى ئىشىنىشىڭلار ئۇنىڭغا كامالەت، ئىشەنمەسلىكىڭلار ئۇنىڭغا نۇقسان ئېلىپ كەلمەيدۇ)» دېگىن. شۈبھىسىزكى، قۇرئان نازىل بولۇشتىن ئىلگىرى كىتاب بېرىلگەنلەر قۇرئاننى ئاڭلىغان چاغلىرىدا (تەسىرلىنىپ) دەرھال سەجدىگە بارىدۇ

Japonca: 

言ってやるがいい。「あなたがたがこの(クルアーン)を信じても,また信じなくても,以前に知識を与えられた者たちは,読誦を耳にすると,必ずその顔を伏せてサジダする。

Arapça (Ürdün): 

«قل» لكفار مكة «آمنوا به أو لا تؤمنوا» تهديد لهم «إن الذين أوتوا العلم من قبله» قبل نزوله وهم مؤمنو أهل الكتاب «إذا يتلى عليهم يخرون للأذقان سُجَّدا».

Hintçe: 

और (इसी वजह से) हमने उसको रफ्ता रफ्ता नाज़िल किया तुम कह दो कि ख्वाह तुम इस पर ईमान लाओ या न लाओ इसमें शक़ नहीं कि जिन लोगों को उसके क़ब्ल ही (आसमानी किताबों का इल्म अता किया गया है उनके सामने जब ये पढ़ा जाता है तो ठुडडियों से (मुँह के बल) सजदे में गिर पड़तें हैं

Tayca: 

จงกล่าวเถิดมุฮัมมัด “พวกท่านจะศรัทธาในมันหรือไม่ศรัทธาก็ตาม แท้จริง บรรดาผู้ได้รับความรู้ก่อนหน้ามันนั้นเมื่อมันได้ถูกอ่านแก่พวกเขาพวกเขาจะหมอบราบลง ใบหน้าจรดพื้นเพื่อสุญด”

İbranice: 

אמור: 'האמינו בו או אל תאמינו, אלה אשר ניתן להם הידע מלפניו, כאשר קוראים אותו אליהם נופלים אפיים ארצה בסגידה

Hırvatça: 

Reci: "Vjerovali u njega ili ne vjerovali, oni kojima je još prije objavljivanja njegova dato znanje padaju licem na tlo, čineći sedždu, kad im se on čita.

Rumence: 

Spune: “Credeţi în el ori nu credeţi?!” Cei cărora li s-a dat ştiinţa cad cu faţa la pământ când li se recită Coranul.

Transliteration: 

Qul aminoo bihi aw la tuminoo inna allatheena ootoo alAAilma min qablihi itha yutla AAalayhim yakhirroona lilathqani sujjadan

Türkçe: 

De ki: "İster inanın ona, ister inanmayın. O, kendilerine daha önce ilim verilmiş olanlara okunduğunda, onlar, çeneleri üstü secdelere kapanıyorlar."

Sahih International: 

Say, "Believe in it or do not believe. Indeed, those who were given knowledge before it - when it is recited to them, they fall upon their faces in prostration,

İngilizce: 

Say: "Whether ye believe in it or not, it is true that those who were given knowledge beforehand, when it is recited to them, fall down on their faces in humble prostration,

Azerbaycanca: 

(Ya Rəsulum, müşriklərə) de: “İstər (Qur’ana) inanın, istərsə də inanmayın. Şübhə yoxdur ki, ondan əvvəl elm verilmiş kimsələr (özlərinə Tövrat və İncil verilmiş kitab əhli) yanlarında (Qur’an) oxunduğu zaman üzüstə səcdəyə qapanar.

Süleyman Ateş: 

De ki: "Siz ister ona inanın, ister inanmayın, O, daha önce kendilerine bilgi verilenlere okunduğu zaman onlar, derhal çeneleri üstüne secdeye kapanırlar."

Diyanet Vakfı: 

De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur'an) okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.

Erhan Aktaş: 

De ki: “Ona ister îmân edin ister îmân etmeyin; daha önce kendilerine ilim verilenler,(1) o, onlara okunduğu zamanlar, çeneleri üzerine secdeye(2) kapanırlar.”

Kral Fahd: 

De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur'an) okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.

Hasan Basri Çantay: 

De ki: «Ona ister îman edin, ister îman etmeyin. Çünkü bundan evvel ilim verilmiş olanlar bile kendilerine karşı o tilâvet olununca çenelerinin üstüne (yüzü koyun) kapanarak secde ediyorlar».

Muhammed Esed: 

De ki: "Ona ister inanın, ister inanmayın". Kendilerine önceden doğru bilgi ve kavrayış yeteneği verilmiş olanlara bu (ilahi metin) okunduğu zaman, hemen yüzleri üzerine yere kapanır,

Gültekin Onan: 

De ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm), de ki: “- İster ona inanın ister inanmayın (bu tutumunuz, Kur’ân’ın kemalini değiştirmez.) çünkü Kur’ân’dan önce kendilerine Tevrat’la, ahir zaman Peygamberinin vasfına dair ilim verilenlere karşı, Kur’ân okunduğu zaman, yüzleri üstü secdeye kapanıyorlar. (Allah’a şükrediyorlar). (*)

Portekizce: 

Dize-lhes: Quer creiais nele ou não, sabei que aqueles que receberam o conhecimento, antes dele, quando lhos érecitado, caem de bruços, prostrando-se.

İsveççe: 

Säg: "Vare sig ni tror eller inte tror på den, faller de som tidigare fick del av kunskap ned på sina ansikten när den läses för dem

Farsça: 

بگو: به آن ایمان بیاورید یا نیاورید [برای آن یکسان است] ، همانا کسانی که پیش از [نزول] آن معرفت و دانش یافته اند، زمانی که بر آنان می خوانند، سجده کنان به رو در می افتند.

Kürtçe: 

(ئەی موحەممەد ﷺ) پێیان) بڵێ باوەڕبھێنن بەم (قورئانە) یان باوەڕی پێ نەھێنن بەڕاستی ئەوانەی کە زانیارییان پێ بەخشراوە لە پێش ئەم (قورئانە) دا کاتێک (قورئان) بخوێنرێتەوە بەسەریاندا بە خێرایی دەکەون بەڕودا بە سوژدە بردن

Özbekçe: 

Сен: «Унга иймон келтиринглар ёки иймон келтирманглар барибир. Албатта, ундан олдин илм берилганлар у уларга тиловат қилинганда юзлари ила саждага йиқилурлар», деб айт. (Ушбу оят сажда ояти бўлиб уни ўқиган ёки эшитган одамга қироат саждаси қилишлик вожиб бўлади. Қуръондан олдин илм берилганлар деганда Таврот ва Инжил берилганлар тушунилади. Аллоҳни таниганлар, дин-диёнат, Пайғамбар, илоҳий китоб, ваҳий, фаришта каби нарсалар нима эканини биладиганлар уларга Қуръони Карим тиловат қилиниши билан ўзларини тута олмай саждага йиқиладилар.)

Malayca: 

Katakanlah (wahai Muhammad kepada orang-orang yang ingkar itu): "Sama ada kamu beriman kepada Al-Quran atau kamu tiada beriman, (tidaklah menjadi hal); kerana sesungguhnya orang-orang yang diberi ilmu sebelum itu apabila dibacakan Al- Quran kepada mereka, mereka segera tunduk sujud (dalam keadaan hiba dan khusyuk);

Arnavutça: 

Thuaj: “Besoni në te (Kur’an) apo nuk besoni, me të vërtetë, atyre që u është dhënë dijenia para tij, kur t’ju mësohet ai (Kur’ani), binë me fytyrat e veta, duke i bërë sexhde Atij (Perëndisë),

Bulgarca: 

Кажи: “И да вярвате в него, и да не вярвате, дарените със знанието преди него покорно свеждат чела до земята в суджуд, когато им бъде четен.

Sırpça: 

Реци: “Веровали у њега или не веровали, они којима је још пре објављивања његовог дато знање падају лицем на тло кад им се он чита.

Çekçe: 

Rci: 'Věřte v něj, nebo nevěřte - ti, kterým dáno vědění bylo již předtím, ti na tváře své padají sklánějíce se, když přednášen je jim,

Urduca: 

اے محمدؐ، اِن لوگوں سے کہہ دو کہ تم اسے مانو یا نہ مانو، جن لوگوں کو اس سے پہلے علم دیا گیا ہے انہیں جب یہ سنایا جاتا ہے تو وہ منہ کے بل سجدے میں گر جاتے ہیں

Tacikçe: 

Бигӯ; «Хоҳ ба он имон биёваред ё имон наёваред, онон, ки аз ин пеш дониш омӯхтаанд, чун Қуръон барояшон тиловат шавад, саҷдакунон бар рӯй дармеафтанд (Саҷда)

Tatarca: 

Әйт: "Теләсәгез ышаныгыз бу Коръәнгә, теләмәсәгез ышанмагыз ихтыяр сезнеке, ләкин Коръәнгә ышану, аның белән гамәл кылу белән булыр. Коръәннән элек иңгән китапны укый торган галимнәр, әгәр Коръән укылганны ишетсәләр, Аллаһуны зурлап сәҗдә кылалар.

Endonezyaca: 

Katakanlah: "Berimanlah kamu kepadanya atau tidak usah beriman (sama saja bagi Allah). Sesungguhnya orang-orang yang diberi pengetahuan sebelumnya apabila Al Quran dibacakan kepada mereka, mereka menyungkur atas muka mereka sambil bersujud,

Amharca: 

«በእርሱ እመኑ ወይም አትመኑ» በላቸው፤ እነዚያ ከእርሱ በፊት ዕውቀትን የተሰጡት በእነሱ ላይ በተነበበ ጊዜ ሰጋጆች ኾነው በሸንጎበቶቻቸው ላይ ይወድቃሉ፤

Tamilce: 

(நபியே!) கூறுவீராக! “(மக்களே) நீங்கள் (இதை) நம்பிக்கை கொள்ளுங்கள். அல்லது, நம்பிக்கை கொள்ளாதீர்கள். நிச்சயமாக இதற்கு முன்னர் (முந்திய வேதங்களின் உண்மையான) கல்வி கொடுக்கப்பட்(டு அதன்படி இதை நம்பிக்கை கொண்)டவர்கள், - அவர்கள் மீது (இந்த வேதம்) ஓதப்பட்டால் அவர்கள் (அல்லாஹ்விற்கு) சிரம் பணிந்தவர்களாக தாடைகள் மீது விழுவார்கள்.

Korece: 

일러가로되 너희가 그것을 믿던 또는 믿지 아니 하더라도 그 이전에 지식이 있었던 자들은 그 것이 낭송될 때 부복하고 경배하 더라

Vietnamca: 

Ngươi (Thiên Sứ) hãy bảo họ: “Dù cho các người có tin hay không tin nơi Nó (Qur’an) thì quả thật đối với người được ban cho kiến thức (qua việc học được Kinh Sách) trước Nó chắc chắn sẽ cúi đầu quỳ lạy mỗi khi Nó được xướng đọc cho họ nghe.