
velisânev veşefeteyn.
Arapça:
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ
Türkçe:
Bir dil, iki dudak?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir dil ve iki dudak?
Diyanet Vakfı:
Bir dil ve iki dudak,
İngilizce:
And a tongue, and a pair of lips?-
Fransızca:
et une langue et deux lèvres ?
Almanca:
sowie Zungen und zwei Lippen,
Rusça:
языком и двумя устами?
Açıklama:

vehedeynâhü-nnecdeyn.
Arapça:
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ
Türkçe:
Kılavuzladık onu iki tepeye.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ona iki yolu gösterdik.
Diyanet Vakfı:
Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik.
İngilizce:
And shown him the two highways?
Fransızca:
Ne l'avons-Nous pas guidé aux deux voies .
Almanca:
und leiteten WIR ihn auf beide Wege recht?!
Rusça:
Разве Мы не повели его к двум вершинам?
Açıklama:

fele-ḳteḥame-l`aḳabeh.
Arapça:
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ
Türkçe:
Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.
Diyanet Vakfı:
Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.
İngilizce:
But he hath made no haste on the path that is steep.
Fransızca:
Or, il ne s'engage pas dans la voie difficile !
Almanca:
So bestieg er Al-'aqaba nicht.
Rusça:
Он не стал преодолевать крутую тропу.
Açıklama:

vemâ edrâke me-l`aḳabeh.
Arapça:
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ
Türkçe:
Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?
Diyanet Vakfı:
O sarp yokuş nedir bilir misin?
İngilizce:
And what will explain to thee the path that is steep?-
Fransızca:
Et qui te dira ce qu'est la voie difficile ?
Almanca:
Und was weißt du, was Al-'aqaba ist?!
Rusça:
Откуда ты мог знать, что такое крутая тропа?
Açıklama:

fekkü raḳabeh.
Arapça:
فَكُّ رَقَبَةٍ
Türkçe:
Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Köle azat etmek,
Diyanet Vakfı:
Köle azat etmek,
İngilizce:
(It is:) freeing the bondman;
Fransızca:
C'est délier un joug [affranchir un esclave],
Almanca:
Es ist die Befreiung eines Unfreien,
Rusça:
Это - освобождение раба
Açıklama:

ev iṭ`âmün fî yevmin ẕî mesgabeh.
Arapça:
أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ
Türkçe:
Yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,
Diyanet Vakfı:
Veya açlık gününde yemek yedirmektir,
İngilizce:
Or the giving of food in a day of privation
Fransızca:
ou nourrir, en un jour de famine,
Almanca:
oder die Speisung an einem Tag von großer Hungersnot
Rusça:
или кормление в голодный день
Açıklama:

yetîmen ẕâ maḳrabeh.
Arapça:
يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ
Türkçe:
Yakındaki bir yetimi,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yakınlığı olan bir yetime,
Diyanet Vakfı:
Yakınlığı olan bir yetime.
İngilizce:
To the orphan with claims of relationship,
Fransızca:
un orphelin proche parent
Almanca:
eines Waisen von der Verwandtschaft
Rusça:
сироту из числа родственников
Açıklama:

ev miskînen ẕâ metrabeh.
Arapça:
أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ
Türkçe:
Yahut ezilmiş-boynu bükük bir yoksulu.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.
Diyanet Vakfı:
Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.
İngilizce:
Or to the indigent (down) in the dust.
Fransızca:
ou un pauvre dans le dénouement.
Almanca:
oder eines Bedürftigen von großer Not.
Rusça:
или приникшего к земле бедняка.
Açıklama:

ŝümme kâne mine-lleẕîne âmenû vetevâṣav biṣṣabri vetevâṣav bilmerḥameh.
Arapça:
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ
Türkçe:
Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.
Diyanet Vakfı:
Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.
İngilizce:
Then will he be of those who believe, and enjoin patience, (constancy, and self-restraint), and enjoin deeds of kindness and compassion.
Fransızca:
Et c'est être, en outre, de ceux qui croient et s'enjoignent mutuellement l'endurance, et s'enjoignent mutuellement la miséricorde.
Almanca:
Dann war er von denjenigen, die den Iman verinnerlichten und einander zur Geduld ermahnten und einander zur Barmherzigkeit ermahnten.
Rusça:
А после этого надо быть одним из тех, которые уверовали и заповедали друг другу терпение и заповедали друг другу милосердие.
Açıklama:

ülâike aṣḥâbü-lmeymeneh.
Arapça:
أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
Türkçe:
İşte böyleleridir uğur ve bereket dostları.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir.
Diyanet Vakfı:
İşte bunlar sağdakilerdir.
İngilizce:
Such are the Companions of the Right Hand.
Fransızca:
Ceux-là sont les gens de la droite;
Almanca:
Diese sind die Weggenossen der Rechten.
Rusça:
Таковы люди правой стороны.
Açıklama:
Sayfalar
