Mekkî

 
00:00

velisânev veşefeteyn.

Arapça:

وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ

Türkçe:

Bir dil, iki dudak?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir dil ve iki dudak?

Diyanet Vakfı:

Bir dil ve iki dudak,

İngilizce:

And a tongue, and a pair of lips?-

Fransızca:

et une langue et deux lèvres ?

Almanca:

sowie Zungen und zwei Lippen,

Rusça:

языком и двумя устами?

Açıklama:
 
00:00

vehedeynâhü-nnecdeyn.

Arapça:

وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ

Türkçe:

Kılavuzladık onu iki tepeye.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ona iki yolu gösterdik.

Diyanet Vakfı:

Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik.

İngilizce:

And shown him the two highways?

Fransızca:

Ne l'avons-Nous pas guidé aux deux voies .

Almanca:

und leiteten WIR ihn auf beide Wege recht?!

Rusça:

Разве Мы не повели его к двум вершинам?

Açıklama:
 
00:00

fele-ḳteḥame-l`aḳabeh.

Arapça:

فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ

Türkçe:

Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.

Diyanet Vakfı:

Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.

İngilizce:

But he hath made no haste on the path that is steep.

Fransızca:

Or, il ne s'engage pas dans la voie difficile !

Almanca:

So bestieg er Al-'aqaba nicht.

Rusça:

Он не стал преодолевать крутую тропу.

Açıklama:
 
00:00

vemâ edrâke me-l`aḳabeh.

Arapça:

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ

Türkçe:

Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?

Diyanet Vakfı:

O sarp yokuş nedir bilir misin?

İngilizce:

And what will explain to thee the path that is steep?-

Fransızca:

Et qui te dira ce qu'est la voie difficile ?

Almanca:

Und was weißt du, was Al-'aqaba ist?!

Rusça:

Откуда ты мог знать, что такое крутая тропа?

Açıklama:
 
00:00

fekkü raḳabeh.

Arapça:

فَكُّ رَقَبَةٍ

Türkçe:

Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Köle azat etmek,

Diyanet Vakfı:

Köle azat etmek,

İngilizce:

(It is:) freeing the bondman;

Fransızca:

C'est délier un joug [affranchir un esclave],

Almanca:

Es ist die Befreiung eines Unfreien,

Rusça:

Это - освобождение раба

Açıklama:
 
00:00

ev iṭ`âmün fî yevmin ẕî mesgabeh.

Arapça:

أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ

Türkçe:

Yahut da açlık ve perişanlık gününde doyurmaktır o,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,

Diyanet Vakfı:

Veya açlık gününde yemek yedirmektir,

İngilizce:

Or the giving of food in a day of privation

Fransızca:

ou nourrir, en un jour de famine,

Almanca:

oder die Speisung an einem Tag von großer Hungersnot

Rusça:

или кормление в голодный день

Açıklama:
 
00:00

yetîmen ẕâ maḳrabeh.

Arapça:

يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ

Türkçe:

Yakındaki bir yetimi,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yakınlığı olan bir yetime,

Diyanet Vakfı:

Yakınlığı olan bir yetime.

İngilizce:

To the orphan with claims of relationship,

Fransızca:

un orphelin proche parent

Almanca:

eines Waisen von der Verwandtschaft

Rusça:

сироту из числа родственников

Açıklama:
 
00:00

ev miskînen ẕâ metrabeh.

Arapça:

أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ

Türkçe:

Yahut ezilmiş-boynu bükük bir yoksulu.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

Diyanet Vakfı:

Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

İngilizce:

Or to the indigent (down) in the dust.

Fransızca:

ou un pauvre dans le dénouement.

Almanca:

oder eines Bedürftigen von großer Not.

Rusça:

или приникшего к земле бедняка.

Açıklama:
 
00:00

ŝümme kâne mine-lleẕîne âmenû vetevâṣav biṣṣabri vetevâṣav bilmerḥameh.

Arapça:

ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ

Türkçe:

Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı öneren, merhameti öneren kişilerden olmaktır o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

Diyanet Vakfı:

Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.

İngilizce:

Then will he be of those who believe, and enjoin patience, (constancy, and self-restraint), and enjoin deeds of kindness and compassion.

Fransızca:

Et c'est être, en outre, de ceux qui croient et s'enjoignent mutuellement l'endurance, et s'enjoignent mutuellement la miséricorde.

Almanca:

Dann war er von denjenigen, die den Iman verinnerlichten und einander zur Geduld ermahnten und einander zur Barmherzigkeit ermahnten.

Rusça:

А после этого надо быть одним из тех, которые уверовали и заповедали друг другу терпение и заповедали друг другу милосердие.

Açıklama:
 
00:00

ülâike aṣḥâbü-lmeymeneh.

Arapça:

أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ

Türkçe:

İşte böyleleridir uğur ve bereket dostları.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir.

Diyanet Vakfı:

İşte bunlar sağdakilerdir.

İngilizce:

Such are the Companions of the Right Hand.

Fransızca:

Ceux-là sont les gens de la droite;

Almanca:

Diese sind die Weggenossen der Rechten.

Rusça:

Таковы люди правой стороны.

Açıklama:

Sayfalar

Mekkî beslemesine abone olun.