Sayfa 567

 
00:00

heleke `annî sülṭâniyeh.

Arapça:

هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ

Türkçe:

"Sökülüp gitti benden saltanatım."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gücüm de benden yok olup gitti."

Diyanet Vakfı:

Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.

İngilizce:

My power has perished from me!...

Fransızca:

Mon autorité est anéantie et m'a quitté ! ".

Almanca:

Meine Macht hat mich verlassen."

Rusça:

Лишился я своей власти!"

Açıklama:
 
00:00

ḫuẕûhü fegullûh.

Arapça:

خُذُوهُ فَغُلُّوهُ

Türkçe:

"Tutun onu, derhal bağlayın onu!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Zebanilere şöyle denir): "Onu yakalayın da bağlayın."

Diyanet Vakfı:

Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın;

İngilizce:

(The stern command will say): "Seize ye him, and bind ye him,

Fransızca:

"Saisissez-le ! Puis, mettez-lui un carcan;

Almanca:

"Nehmen sollt ihr ihn, sogleich fesseln,

Rusça:

Схватите его и закуйте,

Açıklama:
 
00:00

ŝümme-lceḥîme ṣallûh.

Arapça:

ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ

Türkçe:

"Sonra cehenneme sallayın onu!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra cehenneme atın onu.

Diyanet Vakfı:

Sonra alevli ateşe atın onu!

İngilizce:

And burn ye him in the Blazing Fire.

Fransızca:

ensuite, brûlez-le dans la Fournaise;

Almanca:

dann in die Hölle hineinwerfen,

Rusça:

потом бросьте его в Ад

Açıklama:
 
00:00

ŝümme fî silsiletin ẕer`uhâ seb`ûne ẕirâ`an feslükûh.

Arapça:

ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ

Türkçe:

"Sonra, boyu yetmiş arşın olan bir zincirde yollayın onu!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra da boyu yetmiş arşın zincir içerisinde onu oraya sokun.

Diyanet Vakfı:

Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun!

İngilizce:

Further, make him march in a chain, whereof the length is seventy cubits!

Fransızca:

puis, liez-le avec une chaîne de soixante-dix coudées,

Almanca:

dann in eine Kette, deren Länge siebzig Ellen ist, hineinschlüpfen lassen!

Rusça:

и нанизьте его на цепь длиной в семьдесят локтей!

Açıklama:
 
00:00

innehû kâne lâ yü'minü billâhi-l`ażîm.

Arapça:

إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ

Türkçe:

"Çünkü o, yüce Allah'a inanmıyordu."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü o, büyük Allah'a inanmıyordu.

Diyanet Vakfı:

Çünkü o, ulu Allah'a iman etmezdi,

İngilizce:

This was he that would not believe in Allah Most High.

Fransızca:

car il ne croyait pas en Allah, le Très Grand.

Almanca:

Gewiß, er pflegte den Iman an ALLAH, Den Allerhabenen nicht zu verinnerlichen

Rusça:

Он не веровал в Великого Аллаха

Açıklama:
 
00:00

velâ yeḥuḍḍu `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.

Arapça:

وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ

Türkçe:

"Yoksulu doyurmaya özendirmiyordu."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu.

Diyanet Vakfı:

Yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi.

İngilizce:

And would not encourage the feeding of the indigent!

Fransızca:

et n'incitait pas à nourrir le pauvre.

Almanca:

und zur Speisung des Bedürftigen nicht anzuspornen.

Rusça:

и не призывал кормить бедняка.

Açıklama:
 
00:00

feleyse lehü-lyevme hâhünâ ḥamîm.

Arapça:

فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ

Türkçe:

"Bugün onun için burada bir sıcak dost yoktur."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.

Diyanet Vakfı:

Bu sebeple, bugün burada onun candan bir dostu yoktur.

İngilizce:

So no friend hath he here this Day.

Fransızca:

Il n'a pour lui ici, aujourd'hui, point d'ami chaleureux [pour le protéger],

Almanca:

So gibt es für ihn hier weder einen engen Freund

Rusça:

Сегодня здесь у него нет любящего родственника,

Açıklama:

Sayfalar

Sayfa 567 beslemesine abone olun.