Sayfa 179

felem taḳtülûhüm velâkinne-llâhe ḳatelehüm. vemâ rameyte iẕ rameyte velâkinne-llâhe ramâ. veliyübliye-lmü'minîne minhü belâen ḥasenâ. inne-llâhe semî`un `alîm.

Türkçe:
Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü onları. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. İnananları kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yaptı bunu. Allah; işitendir, bilendir.
İngilizce:
It is not ye who slew them; it was Allah: when thou threwest (a handful of dust), it was not thy act, but Allah's: in order that He might test the Believers by a gracious trial from Himself: for Allah is He Who heareth and knoweth (all things).
Fransızca:
Ce n'est pas vous qui les avez tués : mais c'est Allah qui les a tués. Et lorsque tu lançais (une poignée de terre) , ce n'est pas toi qui lançais : mais c'est Allah qui lançait, et ce pour éprouver les croyants d'une belle épreuve de Sa part ! Allah est Audient et Omniscient.
Almanca:
Getötet habt nicht ihr sie, sondern ALLAH hat sie getötet. Und geworfen hast nicht du, als du geworfen hast, sondern ALLAH hat geworfen. Und damit ER die Mumin einer guten Prüfung unterzieht. Gewiß, ALLAH ist allhörend, allwissend.
Rusça:
Не вы убили их, а Аллах убил их. Не ты бросил горсть песку, когда бросал, а Аллах бросил, дабы подвергнуть верующих прекрасному испытанию от Себя. Воистину, Аллах - Слышащий, Знающий.
Arapça:
فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ قَتَلَهُمْ ۚ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ رَمَىٰ ۚ وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَنًا ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir.
Diyanet Vakfı:
(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.

ẕâliküm veenne-llâhe mûhinü keydi-lkâfirîn.

Türkçe:
Gördünüz ya, Allah küfre sapanların tuzağını fersiz bırakır.
İngilizce:
That, and also because Allah is He Who makes feeble the plans and stratagem of the Unbelievers.
Fransızca:
Voilà ! Allah réduit à rien la ruse des mécréants.
Almanca:
So war es. Und ALLAH läßt sicher die List der Kafir schwächen.
Rusça:
Вот так! Воистину, Аллах ослабляет козни неверующих.
Arapça:
ذَٰلِكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gördünüz ya, Allah, kâfirlerin kurduğu tuzağı işte böyle boşa çıkarır.
Diyanet Vakfı:
Bu böyledir. Şüphesiz Allah, kafirlerin tuzağını bozar.

in testeftiḥû feḳad câekümü-lfetḥ. vein tentehû fehüve ḫayrul leküm. vein te`ûdû ne`ud. velen tugniye `anküm fietüküm şey'ev velev keŝürat veenne-llâhe me`a-lmü'minîn.

Türkçe:
Fetih istiyorsanız, fetih size geldi. Eğer vazgeçerseniz hakkınızda daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de döneriz. Cemaatiniz çok da olsa sizi her hangi bir şeyden asla müstağni kılamaz! Allah, inananlarla beraberdir.
İngilizce:
(O Unbelievers!) if ye prayed for victory and judgment, now hath the judgment come to you: if ye desist (from wrong), it will be best for you: if ye return (to the attack), so shall We. Not the least good will your forces be to you even if they were multiplied: for verily Allah is with those who believe!
Fransızca:
Si vous avez imploré l'arbitrage d'Allah vous connaissez maintenant la sentence [d'Allah] Et si vous cessez [la mécréance et l'hostilité contre le Prophète..], c'est mieux pour vous. Mais si vous revenez, Nous reviendrons, et votre masse, même nombreuse, ne vous sera d'aucune utilité. Car Allah est vraiment avec les croyants.
Almanca:
Wenn ihr (Kafir) um den Sieg (als Zeichen der Rechtschaffenheit) bittet, so traf der Sieg euch bereits. Wenn ihr aber (vom Kufr) ablasst, so ist dies besser für euch. Wenn ihr jedoch wiederholtermaßen (zum Krieg) zurückkehrt, kehren WIR zurück, und dann wird eure Gruppe von euch nichts abwenden, selbst dann sollte sie noch so groß sein. Und ALLAH ist gewiß mit den Mumin.
Rusça:
Если вы (неверующие) просили вынести приговор, то приговор уже явился к вам. Если вы прекратите, то так будет лучше для вас. Но если вы возобновите, то и Мы возобновим (если вы вновь станете сражаться против верующих, то Мы вновь нанесем вам поражение), и ваш отряд не принесет вам никакой пользы, даже если будет многочисленным. Воистину, Аллах - с верующими.
Arapça:
إِن تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَاءَكُمُ الْفَتْحُ ۖ وَإِن تَنتَهُوا فَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ ۖ وَإِن تَعُودُوا نَعُدْ وَلَن تُغْنِيَ عَنكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ وَأَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir, eğer aşırı gitmez de son verirseniz, hakkınızda daha hayırlıdır. Yok eğer dönerseniz, biz de döneriz. O vakit askeriniz çok da olsa size hiç bir şekilde fayda vermez. İyi biliniz ki, Allah müminlerle beraberdir.
Diyanet Vakfı:
(Ey kafirler!) Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi! (Yenelim derken yenildiniz.) Ve eğer (inkardan) vazgeçerseniz bu sizin için daha iyidir. Yine (Peygamber'e düşmanlığa) dönerseniz, biz de (ona) yardıma döneriz. Topluluğunuz çok bile olsa, sizden hiçbir şeyi savamaz. Çünkü Allah müminlerle beraberdir.

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû eṭî`ü-llâhe verasûlehû velâ tevellev `anhü veentüm tesme`ûn.

Türkçe:
Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin.
İngilizce:
O ye who believe! Obey Allah and His Messenger, and turn not away from him when ye hear (him speak).
Fransızca:
ô vous qui croyez ! Obéissez à Allah et à Son messager et ne vous détournez pas de lui quand vous l'entendez (parler).
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Gehorcht ALLAHund Seinem Gesandten und kehrt ihm nicht den Rücken, während ihr hört.
Rusça:
О те, которые уверовали! Повинуйтесь Аллаху и Его Посланнику и не отворачивайтесь от него, пока вы слышите.
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. İşitip durduğunuz halde onun emirlerinden yüz çevirmeyin!
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin.

velâ tekûnû kelleẕîne ḳâlû semi`nâ vehüm lâ yesme`ûn.

Türkçe:
Hiç işitmedikleri halde, "İşittik!" diyenler gibi olmayın.
İngilizce:
Nor be like those who say, "We hear," but listen not:
Fransızca:
Et ne soyez pas comme ceux qui disent : "Nous avons entendu ", alors qu'ils n'entendent pas.
Almanca:
Und seid nicht wie diejenigen, die sagten: "Wir haben gehört", während sie doch nichts hören.
Rusça:
Не уподобляйтесь тем, которые говорят: "Мы слышали", - а сами не слушают.
Arapça:
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve işitmedikleri halde "işittik" diyenler gibi olmayın!
Diyanet Vakfı:
İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın.

inne şerra-ddevâbbi `inde-llâhi-ṣṣummü-lbükmü-lleẕîne lâ ya`ḳilûn.

Türkçe:
Çünkü yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır-dilsizlerdir.
İngilizce:
For the worst of beasts in the sight of Allah are the deaf and the dumb,- those who understand not.
Fransızca:
Les pires des bêtes auprès d'Allah, sont, [en vérité], les sourds-muets qui ne raisonnent pas .
Almanca:
Gewiß, die Übelsten der sich (auf Erden) bewegenden Lebewesen, sind bei ALLAH die Stummen und die Tauben, die nicht verständig sind.
Rusça:
Воистину, наихудшими из живых существ перед Аллахом являются глухие и немые, которые не способны понимать.
Arapça:
۞ إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِندَ اللَّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.

velev `alime-llâhü fîhim ḫayral leesme`ahüm. velev esme`ahüm letevellev vehüm mü`riḍûn.

Türkçe:
Allah kendilerinde bir hayır olduğunu bilseydi elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi bile mutlaka yüz çevirir, döner giderlerdi.
İngilizce:
If Allah had found in them any good. He would indeed have made them listen: (As it is), if He had made them listen, they would but have turned back and declined (Faith).
Fransızca:
Et si Allah avait reconnu en eux quelque bien, Il aurait fait qu'ils entendent. Mais, même s'Il les faisait entendre, ils tourneraient [sûrement] le dos en s'éloignant.
Almanca:
Und hätte ALLAH bei ihnen Gutes gekannt, hätte ER sie hören lassen. Und hätte ER sie hören lassen, hätten sie doch den Rücken gekehrt, während sie abgeneigt sind.
Rusça:
Если бы Аллах знал, что в них есть добро, Он непременно наделил бы их слухом. Но даже если бы Он наделил их слухом, они все равно бы отвернулись с отвращением.
Arapça:
وَلَوْ عَلِمَ اللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَّأَسْمَعَهُمْ ۖ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوا وَّهُم مُّعْرِضُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah onlarda hayır görseydi onlara işittirirdi, işittirseydi yine de aldırmaz arka dönerlerdi.
Diyanet Vakfı:
Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi.

yâ eyyühe-lleẕîne âmenü-stecîbû lillâhi velirrasûli iẕâ de`âküm limâ yuḥyîküm. va`lemû enne-llâhe yeḥûlü beyne-lmer'i veḳalbihî veennehû ileyhi tuḥşerûn.

Türkçe:
Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek şeye çağırdığında, Allah'a da resule de "Buyur deyin!" Şunu da bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Ve bilin ki, en son O'nun huzurunda haşredileceksiniz.
İngilizce:
O ye who believe! give your response to Allah and His Messenger, when He calleth you to that which will give you life; and know that Allah cometh in between a man and his heart, and that it is He to Whom ye shall (all) be gathered.
Fransızca:
ô vous qui croyez ! Répondez à Allah et au Messager lorsqu'il vous appelle à ce qui vous donne la (vraie) vie, et sachez qu'Allah s'interpose entre l'homme et son cœur, et que c'est vers Lui que vous serez rassemblés.
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Fügt euch ALLAH und dem Gesandten, wenn er euch zu dem aufruft, was euch lebendig macht. Und wisst, daß ALLAH gewiß dem Menschen die Verfügung über sein Inneres verwehren kann und daß ihr gewiß zu Ihm versammelt werdet.
Rusça:
О те, которые уверовали! Отвечайте Аллаху и Посланнику, когда он призывает вас к тому, что дарует вам жизнь. Знайте, что Аллах оказывается между человеком и его сердцем (может помешать человеку добиться того, что ему угодно) и что вы будете собраны к Нему.
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız.
Diyanet Vakfı:
Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resulüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.

vetteḳû fitnetel lâ tüṣîbenne-lleẕîne żalemû minküm ḫâṣṣah. va`lemû enne-llâhe şedîdü-l`iḳâb.

Türkçe:
İçinizden sadece zulmedenlere çatmakla kalmayacak bir fitneden korkun. Bilin ki Allah'ın gazabı çok şiddetlidir.
İngilizce:
And fear tumult or oppression, which affecteth not in particular (only) those of you who do wrong: and know that Allah is strict in punishment.
Fransızca:
Et craignez une calamité qui n'affligera pas exclusivement les injustes d'entre vous. Et sachez qu'Allah est dur en punition.
Almanca:
Und sucht Taqwa einer Fitna gegenüber, die nicht nur diejenigen unter euch treffen wird, die Unrecht begingen. Und wisst, daß ALLAH zweifelsohne hart im Strafen ist.
Rusça:
Бойтесь искушения, которое поразит не только тех из вас, кто был несправедлив. И знайте, что Аллах суров в наказании.
Arapça:
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَّا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنكُمْ خَاصَّةً ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnızca zulüm yapanlara dokunmakla kalmaz. Ve bilin ki, Allah'ın cezası şiddetlidir.
Diyanet Vakfı:
Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder). Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir.
Sayfa 179 beslemesine abone olun.