Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

8

Sûredeki Ayet No: 

23

Ayet No: 

1183

Sayfa No: 

179

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَوْ عَلِمَ اللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَّأَسْمَعَهُمْ ۖ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوا وَّهُم مُّعْرِضُونَ

Çeviriyazı: 

velev `alime-llâhü fîhim ḫayral leesme`ahüm. velev esme`ahüm letevellev vehüm mü`riḍûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Allah onlarda hayır görseydi onlara işittirirdi, işittirseydi yine de aldırmaz arka dönerlerdi.

Diyanet İşleri: 

Allah onlarda bir iyilik görseydi onlara işittirirdi. Onlara işittirmiş olsaydı yine de yüz çevirirlerdi, zaten dönektirler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Allah, onlarda bir hayır olduğunu bilseydi elbette onlara duyururdu. Fakat duyursaydı da gene onlar arkalarını dönerek yüz çevirirlerdi.

Şaban Piriş: 

Allah, onlarda bir hayır olduğunu bilseydi elbette onlara, işittirirdi. Onlara işittirseydi, onlar yine de yüz çevirerek dönerlerdi.

Edip Yüksel: 

ALLAH onlarda bir iyilik olduğunu görseydi, onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi bile yine yüz çevirerek dönerlerdi.

Ali Bulaç: 

Eğer Allah, onlarda bir hayır görseydi muhakkak onlara işittirirdi. İşittirseydi bile, arka çevirenler olarak (yine) yüz çevirirlerdi.

Suat Yıldırım: 

Şayet Allah onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, onlara işittirirdi.Fakat onlara hak sözü işittirse bile onlar yine yüz çevirir ve döner giderlerdi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve eğer Allah Teâlâ onlarda bir hayır bilse idi elbette onları işittirirdi. Ve eğer işittirecek olsaydı elbette onlar yine dönerlerdi. Ve onlar kaçınan kimselerdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah kendilerinde bir hayır olduğunu bilseydi elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi bile mutlaka yüz çevirir, döner giderlerdi.

Bekir Sadak: 

Mallarinizin ve cocuklarinizin, aslinda bir sinama oldugunu ve buyuk ecrin Allah katinda bulundugunu bilin*

İbni Kesir: 

Şayet Allah onlarda bir hayır görseydi

Adem Uğur: 

Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi.

İskender Ali Mihr: 

Ve Allah, onların (akıl etmeyen sağır ve dilsizlerin) içinde hayır olduğunu bilse (görse) elbette onlara işittirirdi. Ve onlara işittirse bile (onlar), mutlaka dönerlerdi ve onlar yüz çevirenlerdir.

Celal Yıldırım: 

Allah onlarda (hakkı, gerçeği, doğruyu akledip kabullenecek) bir hayır görseydi, elbette onlara (hakkı) duyururdu. Duyurmuş olsa bile yüzçevirirlerdi. Zaten onlar hep yüzçeviren kimselerdir.

Tefhim ul Kuran: 

Eğer Allah, onlardan bir hayır görseydi muhakkak onlara işittirirdi. İşittirseydi bile, arka çevirenler olarak (yine) yüz çevirirlerdi.

Fransızca: 

Et si Allah avait reconnu en eux quelque bien, Il aurait fait qu'ils entendent. Mais, même s'Il les faisait entendre, ils tourneraient [sûrement] le dos en s'éloignant.

İspanyolca: 

Si Alá hubiera reconocido en ellos bien, les habría concedido la facultad de oír. Pero, aun así, habrían vuelto la espalda y se habrían apartado.

İtalyanca: 

Se Allah avesse ravvisato in loro qualche bene, avrebbe fatto sì che ascoltassero; ma se anche li avesse fatti ascoltare, avrebbero voltato le spalle e sarebbero rimasti indifferenti.

Almanca: 

Und hätte ALLAH bei ihnen Gutes gekannt, hätte ER sie hören lassen. Und hätte ER sie hören lassen, hätten sie doch den Rücken gekehrt, während sie abgeneigt sind.

Çince: 

假若真主知道他们心中还有一点儿善意,必使他们能听;纵虽使他们能听,他们也还是要违背正道的。

Hollandaca: 

Indien God slechts iets goeds in hen had ontdekt, zou hij hun zekerlijk hebben doen hooren; maar indien hij hen had doen hooren, zouden zij zich gewis afgewend en zich ver verwijderd hebben.

Rusça: 

Если бы Аллах знал, что в них есть добро, Он непременно наделил бы их слухом. Но даже если бы Он наделил их слухом, они все равно бы отвернулись с отвращением.

Somalice: 

hadduu ku Ogyahay Eebe Khayr wuu maqashiin lahaa (Garansiin lahaa) hadduuse Maqashiiyo way Jeedsanlahaayeen (Kibirdartiis) iyagoo is dadbi.

Swahilice: 

Na Mwenyezi Mungu angeli jua wema wowote kwao ange wasikilizisha, na lau ange wasikilizisha wangeli geuka wakapuuza.

Uygurca: 

ئەگەر اﷲ ئۇلاردا بىرەر ياخشىلىق بار دەپ بىلسە ئىدى، ئەلۋەتتە ئۇلارغا (ھەقنى) ئاڭلىتاتتى؛ ئۇلارغا ئاڭلاتقان تەقدىردىمۇ، ئۇلار ھەقتىن ئەلۋەتتە يۈز ئۆرۈگەن ھالدا باش تارتاتتى

Japonca: 

アッラーがもしかれらに良いところを認められれば,かれは必ずかれらに聞かせられる。だがかれが仮令聞かせられたとしても,かれらは(辞退して)背き去るであろう。

Arapça (Ürdün): 

«ولو علم الله فيهم خيرا» صلاحا بسماع الحق «لأسمعهم» سماع تفهم «ولو أسمعهم» فرضا وقد علم أن لا خير فيهم «لتوَّلوا» عنه «وهم معرضون» عن قبوله عنادا وجحودا.

Hintçe: 

और अगर ख़ुदा उनमें नेकी (की बू भी) देखता तो ज़रूर उनमें सुनने की क़ाबलियत अता करता मगर ये ऐसे हैं कि अगर उनमें सुनने की क़ाबिलयत भी देता तो मुँह फेर कर भागते।

Tayca: 

“และหากอัลลอฮฺทรงรู้ว่าในตัวพวกเขานั้นมีความดี แน่นอนก็จะทรงให้พวกเขาได้ยิน และหากพระองค์ทรงให้พวกเขาได้ยิน แล้ว แน่นอนพวกเขาก็ผินหลังให้ โดยที่พวกเขานั้นเป็นผู้ผินหลังให้อยู่แล้ว”

İbranice: 

אילו ידע אלוהים שיש בהם טוב (תועלת,) היה נותן להם לשמוע, אך אם גם היה נותן להם לשמוע, היו מתרחקים מבלי לשמוע (את דברי הנביא)

Hırvatça: 

Da Allah zna da od njih može biti ikakva dobra, učinio bi da čuju, a da je učinio i da čuju, oni bi se, opet, okrećući se od toga udaljili.

Rumence: 

Dacă Dumnezeu ar fi aflat ceva bun la ei, le-ar fi dat auz. Şi chiar de le-ar fi dat auz, ei ar fi întors spatele şi s-ar fi împotrivit.

Transliteration: 

Walaw AAalima Allahu feehim khayran laasmaAAahum walaw asmaAAahum latawallaw wahum muAAridoona

Türkçe: 

Allah kendilerinde bir hayır olduğunu bilseydi elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi bile mutlaka yüz çevirir, döner giderlerdi.

Sahih International: 

Had Allah known any good in them, He would have made them hear. And if He had made them hear, they would [still] have turned away, while they were refusing.

İngilizce: 

If Allah had found in them any good. He would indeed have made them listen: (As it is), if He had made them listen, they would but have turned back and declined (Faith).

Azerbaycanca: 

Əgər Allah (əzəldən) onlarda bir xeyir (olacağını) bilsəydi, (haqq sözü) onlara eşitdirərdi. Onlar eşitməsəydilər belə, yenə də (haqdan inadla) üz çevirərək dönüb gedərdilər.

Süleyman Ateş: 

Allah onlarda bir iyilik olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi, onlara işittirseydi de yine aldırmayarak dönerlerdi.

Diyanet Vakfı: 

Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi.

Erhan Aktaş: 

Eğer Allah, onlarda bir hayır olduğunu görseydi onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi de aldırmayarak yine dönerlerdi.

Kral Fahd: 

Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi.

Hasan Basri Çantay: 

Eğer Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara duyurur (hayrı kulaklarına sokar) dı. (Bu hallerinde) kulaklarına soksaydı bile yine onlar muhakkak ki (hakdan) yüz çevirici olarak arkalarına dönerlerdi.

Muhammed Esed: 

Çünkü, Allah eğer onlarda iyi bir hal görseydi onların mutlaka duyup işitmelerini sağlardı; kaldı ki, onların (hakkı) duyup işitmelerini sağlasaydı, onlar o dikbaşlı tavırları içinde kuşkusuz yine yüz çevirirlerdi.

Gültekin Onan: 

Eğer Tanrı onlarda bir hayır görseydi mutlaka onlara işittirirdi. İşittirseydi bile, arka çevirenler olarak (yine) yüz çevirirlerdi.

Ali Fikri Yavuz: 

Eğer Allah, ezelî ilminde onlarda bir hayır takdîr etseydi, elbette onlara duyururdu. (Bu hallerinde) kulaklarına soksaydı bile, yine onlar, muhakkak ki (Hakdan) yüz çevirerek döner giderlerdi (imandan çıkarlardı).

Portekizce: 

Se Deus tivesse reconhecido neles alguma virtude, tê-los-ia feito ouvir; se Ele os tivesse feito ouvir, teriam renegadodesdenhosamente, mesmo assim.

İsveççe: 

Om Gud hade funnit något gott hos dem skulle Han helt säkert ha förmått dem att lyssna; men även om Han hade förmått dem att lyssna, skulle de säkert ha dragit sig undan av ren halsstarrighet.

Farsça: 

اگر خدا [نسبت به پذیرفتن هدایت، شایستگی و] خیری در آنان می دید، یقیناً ایشان را شنوا [ی حقایق و معارف] می کرد، و اگر [با لجبازی و عنادی که فعلاً دارند] آنان را شنوا کند، باز اعراض کنان، روی [از حق] می گردانند.

Kürtçe: 

وە ئەگەر خوا بیزانیایە چاکەیەک لەو (بێ باوەڕانەدا) ھەیە بێگومان وای لێ دەکردن ببیستن ئەگەر خوا (فەرمانی خۆی) پێ ببیستنایە ھەر ڕوویان وەردەگێڕا وە ئەوان ھەر گوێ پێ نەدەرن

Özbekçe: 

Агар Аллоҳ уларда бирор яхшиликни билганида, албатта, эшиттирар эди ва агар уларга эшиттирса ҳам, албатта, юз ўгириб, бурилиб кетар эдилар. (Аллоҳ таоло улардан бирор яхшилик чиқишини билганида эди, албатта, уларни эшитганидан фойда оладиган қилиб қўйган бўларди. Аммо уларнинг табиатлари бузуқлигини, эшитсалар ҳам, юз ўгириб кетишларини билгани учун ҳам Аллоҳ бундай қилмади.)

Malayca: 

Dan kalaulah Allah mengetahui ada kebaikan pada mereka, tentulah Ia menjadikan mereka dapat mendengar; dan kalau Allah menjadikan mereka dapat mendengar juga (dengan keadaan yang demikian), nescaya mereka tidak menerimanya sambil memalingkan diri.

Arnavutça: 

Sikur Perëndia të dijë ndonjë të mirë të tyre, Ai do t’u jepte të dëgjuarit; por, edhe sikur ta kenë, ata do të shmangen dhe do të largohen nga besimi.

Bulgarca: 

И ако Аллах откриеше добро у тях, би ги накарал да чуят, но дори ако ги накараше да чуят, те пак щяха да се отметнат, отдръпвайки се.

Sırpça: 

Да Аллах зна да од њих може да буде икаквог добра, учинио би да чују, а да је учинио и да чују, они би се, опет, окрећући се од тога удаљили.

Çekçe: 

Kdyby v nich byl Bůh rozpoznal něco dobrého, věru by jim byl dal slyšet, ale i kdyby jim byl dal slyšet, byli by se zády otočili a odvrátili se.

Urduca: 

اگر اللہ کو معلوم ہوتا کہ ان میں کچھ بھی بھلائی ہے تو وہ ضرور انہیں سُننے کی توفیق دیتا (لیکن بھلائی کے بغیر) اگر وہ ان کو سُنواتا تو وہ بے رُخی کے ساتھ منہ پھیر جاتے

Tacikçe: 

Ва агар Худо хайре дар онон меёфт, шунавояшон месохт ва агар ҳам ононро шунаво сохта буд, боз ҳам бармегаштанд ва рӯйгардон мешуданд.

Tatarca: 

Әгәр Аллаһ аларда яхшылык барлыгын белсә, ягъни аларның күңелендә яхшы ният булса, әлбәттә, аларга хак сүзне ишеттереп аңлатыр иде, күңелләрендә яхшы ният булмагач, Аллаһ аларга хак сүзләрне ишеттерсә дә, аны аңлаудан һәм кабул итүдән баш тартып качачаклар.

Endonezyaca: 

Kalau sekiranya Allah mengetahui kebaikan ada pada mereka, tentulah Allah menjadikan mereka dapat mendengar. Dan jikalau Allah menjadikan mereka dapat mendengar, niscaya mereka pasti berpaling juga, sedang mereka memalingkan diri (dari apa yang mereka dengar itu).

Amharca: 

በውስጣቸውም ደግ መኖሩን አላህ ባወቀ ኖሮ (የመረዳትን መስማት) ባሰማቸው ነበር፡፡ (ደግ የሌለባቸው መኾኑን ሲያውቅ) ባሰማቸውም ኖሮ እነሱ እውነትን የተው ኾነው በሸሹ ነበር፡፡

Tamilce: 

இன்னும், அவர்களிடம் ஏதும் நன்மையை அல்லாஹ் அறிந்திருந்தால் (இந்த குர்ஆனை) அவர்கள் செவியுறும்படி செய்திருப்பான். இன்னும், அவன் அவர்களைச் செவியுறச் செய்தாலும் அவர்கள் (அதை) புறக்கணிப்பவர்களாக இருக்கும் நிலையில் விலகி சென்றுவிடுவார்கள்.

Korece: 

하나님이 그들 안에서 참됨 을 발견하셨다면 들을 수 있도록 하였으리라 그러나 하나님이 그들로 하여금 듣도록 하였으나 그들 은 외면하고 돌아서더라

Vietnamca: 

Nếu Allah biết ở họ thực sự có điều tốt thì chắc chắn Ngài đã cho họ nghe (nhưng họ chẳng có điều tốt đẹp nào nên) cho dù Ngài có cho họ nghe (chân lý) thì họ vẫn ngoảnh đi.