نوح

 
00:00

yürsili-ssemâe `aleyküm midrârâ.

Arapça:

يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُم مِّدْرَارًا

Türkçe:

"Göğü üzerinize bol bol yağmur taşıyıcı olarak gönderir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın.

Diyanet Vakfı:

(Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,

İngilizce:

He will send rain to you in abundance;

Fransızca:

pour qu'Il vous envoie du ciel, des pluies abondante,

Almanca:

ER läßt den Himmel über euch reichlich regnen,

Rusça:

Он ниспошлет вам с неба обильные дожди,

 
00:00

veyümdidküm biemvâliv vebenîne veyec`al leküm cennâtiv veyec`al leküm enhârâ.

Arapça:

وَيُمْدِدْكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَارًا

Türkçe:

"Sizi, mallar ve oğullarla güçlendirir, size yeşil bahçeler lütfeder. Ve sizin için nehirler akıtır."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın.

Diyanet Vakfı:

Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.

İngilizce:

Give you increase in wealth and sons; and bestow on you gardens and bestow on you rivers (of flowing water).

Fransızca:

et qu'Il vous accorde beaucoup de biens et d'enfants, et vous donne des jardins et vous donne des rivières.

Almanca:

versorgt euch mit Vermögensgütern und Kindern, läßt Dschannat für euch wachsen und läßt Flüsse für euch fließen.

Rusça:

поддержит вас имуществом и детьми, взрастит для вас сады и создаст для вас реки.

 
00:00

mâ leküm lâ tercûne lillâhi veḳârâ.

Arapça:

مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا

Türkçe:

"Ne oluyor size de Allah için bir vakar ümidinde olmuyorsunuz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Niçin siz Allah'a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?

Diyanet Vakfı:

Size ne oluyor ki, Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?

İngilizce:

What is the matter with you, that ye place not your hope for kindness and long-suffering in Allah,-

Fransızca:

Qu'avez-vous à ne pas vénérer Allah comme il se doit,

Almanca:

Wieso interessiert ihr euch nicht dafür, ALLAH zu würdigen,

Rusça:

Почему вы не чтите величия Аллаха?

 
00:00

veḳad ḫaleḳaküm aṭvârâ.

Arapça:

وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا

Türkçe:

"O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek yarattı."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır.

Diyanet Vakfı:

Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.

İngilizce:

Seeing that it is He that has created you in diverse stages?

Fransızca:

alors qu'Il vous a créés par phases successives ?

Almanca:

wo ER euch bereits doch in Phasen erschuf?

Rusça:

Он ведь создавал вас по этапам.

 
00:00

elem terav keyfe ḫaleḳa-llâhü seb`a semâvâtin ṭibâḳâ.

Arapça:

أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا

Türkçe:

"Görmediniz mi, Allah yedi göğü ahenkli bir bütün olarak nasıl yarattı?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?

Diyanet Vakfı:

Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenktar olarak nasıl yaratmış!

İngilizce:

See ye not how Allah has created the seven heavens one above another,

Fransızca:

N'avez-vous pas vu comment Allah a créé sept cieux superposés

Almanca:

Nahmt ihr etwa nicht wahr, wie ALLAH sieben übereinander geschichtete Himmel erschuf?

Rusça:

Неужели вы не видели, как Аллах создал семь небес одно над другим,

 
00:00

vece`ale-lḳamera fîhinne nûrav vece`ale-şşemse sirâcâ.

Arapça:

وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا

Türkçe:

"Ve Ay'ı, bunlar içinde bir nur yaptı ve Güneş'i bir kandil haline getirdi."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.

Diyanet Vakfı:

Onların içinde ayı bir nur kılmış, güneşi de bir çerağ yapmıştır.

İngilizce:

And made the moon a light in their midst, and made the sun as a (Glorious) Lamp?

Fransızca:

et y a fait de la lune une lumière et du soleil une lampe ?

Almanca:

Und ER machte den Mond in ihnen als Licht und die Sonne als Leuchte.

Rusça:

сделал луну светлой, а солнце сделал светильником?

 
00:00

vellâhü embeteküm mine-l'arḍi nebâtâ.

Arapça:

وَاللَّهُ أَنبَتَكُم مِّنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا

Türkçe:

"Ve Allah sizi bir bitki olarak yerden bitirdi."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.

Diyanet Vakfı:

Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir.

İngilizce:

And Allah has produced you from the earth growing (gradually),

Fransızca:

Et c'est Allah qui, de la terre, vous a fait croître comme des plantes,

Almanca:

Und ALLAH ließ euch von der Erde wirklich hervorbringen,

Rusça:

Аллах вырастил вас из земли, словно растения.

 
00:00

ŝümme yü`îdüküm fîhâ veyuḫricüküm iḫrâcâ.

Arapça:

ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا

Türkçe:

"Sonra sizi yere geri gönderiyor ve sonra bir çıkarışla tekrar çıkarıyor."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.

Diyanet Vakfı:

Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır.

İngilizce:

And in the End He will return you into the (earth), and raise you forth (again at the Resurrection)?

Fransızca:

puis Il vous y fera retourner et vous en fera sortir véritablement.

Almanca:

dann bringt ER euch in sie zurück und ER bringt euch dann wirklich heraus.

Rusça:

Потом Он вернет вас туда и вновь выведет оттуда.

 
00:00

vellâhü ce`ale lekümü-l'arḍa bisâṭâ.

Arapça:

وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا

Türkçe:

"Allah size yeryüzünü bir yaygı yaptı,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.

Diyanet Vakfı:

"Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır."

İngilizce:

And Allah has made the earth for you as a carpet (spread out),

Fransızca:

Et c'est Allah qui vous a fait de la terre un tapis,

Almanca:

Und ALLAH machte euch die Erde wie das Entfaltete,

Rusça:

Аллах сделал для вас землю ковром,

 
00:00

liteslükû minhâ sübülen ficâcâ.

Arapça:

لِّتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا

Türkçe:

Ki ondan geniş yollar edinip de yürüyesiniz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ki, ondan açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.

Diyanet Vakfı:

"Ki, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz. (diye).

İngilizce:

That ye may go about therein, in spacious roads.'

Fransızca:

pour que vous vous acheminiez par ses voies spacieuses".

Almanca:

damit ihr auf ihr weite Straßen baut."

Rusça:

чтобы вы ходили по ней широкими дорогами"".

Sayfalar

نوح beslemesine abone olun.