الشعراء

vemâ yembegî lehüm vemâ yesteṭî`ûn.

Türkçe:
Onlara yaraşmaz, zaten güçleri de yetmez.
İngilizce:
It would neither suit them nor would they be able (to produce it).
Fransızca:
cela ne leur convient pas; et ils n'auraient pu le faire.
Almanca:
Und es steht ihnen nicht zu und sie vermögen es nicht.
Rusça:
Это не подобает им, и они не способны на это.
Arapça:
وَمَا يَنبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez.
Diyanet Vakfı:
Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.

innehüm `ani-ssem`i lema`zûlûn.

Türkçe:
Çünkü onlar, dinleyişten azledilmişlerdir.
İngilizce:
Indeed they have been removed far from even (a chance of) hearing it.
Fransızca:
Car ils sont écartés de toute écoute (du message divin).
Almanca:
Gewiß, sie sind vom Hören doch ausgeschlossen.
Rusça:
Они отстранены от прислушивания к нему.
Arapça:
إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

felâ ted`u me`a-llâhi ilâhen âḫara fetekûne mine-lmü`aẕẕebîn.

Türkçe:
O halde, Allah'ın yanında bir başka ilaha daha yalvarma/davet etme. Yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
İngilizce:
So call not on any other god with Allah, or thou wilt be among those under the Penalty.
Fransızca:
N'invoque donc pas une autre divinité avec Allah, sinon tu seras du nombre des châtiés.
Almanca:
Also richte deine Bittgebete an keinen anderen Gott neben ALLAH, sonst wirst du von den Gepeinigten.
Rusça:
Не взывай к другим богам помимо Аллаха, а не то окажешься в числе подвергнутых мучениям.
Arapça:
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun.
Diyanet Vakfı:
O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!

veenẕir `aşîrateke-l'aḳrabîn.

Türkçe:
En yakın akraba ve hısımlarını uyar.
İngilizce:
And admonish thy nearest kinsmen,
Fransızca:
Et avertis les gens qui te sont les plus proches.
Almanca:
Und warne deine nahen Verwandten!
Rusça:
Предостереги своих ближайших родственников!
Arapça:
وَأَنذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Önce) en yakın hısımlarını uyar.
Diyanet Vakfı:
(Önce) en yakın akrabanı uyar.

vaḫfiḍ cenâḥake limeni-ttebe`ake mine-lmü'minîn.

Türkçe:
Müminlerin sana uyanlarına kanadını indir.
İngilizce:
And lower thy wing to the Believers who follow thee.
Fransızca:
Et abaisse ton aile [sois bienveillant] pour les croyants qui te suivent.
Almanca:
Und behandle diejenigen der Mumin, die dir gefolgt sind, milde!
Rusça:
Опусти свое крыло перед верующими, которые следует за тобой (будь добр и милосерден к ним).
Arapça:
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve sana uyan müminlere kanadını indir.
Diyanet Vakfı:
Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.

fein `aṣavke feḳul innî berîüm mimmâ ta`melûn.

Türkçe:
Eğer sana isyan ederlerse şöyle de: "Ben, sizin yapmakta olduklarınızdan uzağım."
İngilizce:
Then if they disobey thee, say: "I am free (of responsibility) for what ye do!"
Fransızca:
Mais s'ils te désobéissent, dis-leur : "Moi, je désavoue ce que vous faites".
Almanca:
Und wenn sie sich dir widersetzten, dann sag: "Ich sage mich los von dem, was ihr tut."
Rusça:
Если же они ослушаются тебя, то скажи: "Я не причастен к тому, что вы совершаете".
Arapça:
فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım."
Diyanet Vakfı:
Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.

vetevekkel `ale-l`azîzi-rraḥîm.

Türkçe:
O Azîz, o Rahîm olana güvenip dayan.
İngilizce:
And put thy trust on the Exalted in Might, the Merciful,-
Fransızca:
Et place ta confiance dans le Tout Puissant, le Très Miséricordieux,
Almanca:
Und übe Tawakkul Dem Allbezwingbaren, Dem Allgnädigen gegenüber!
Rusça:
Уповай на Могущественного, Милосердного,
Arapça:
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
Diyanet Vakfı:
Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.

elleẕî yerâke ḥîne teḳûm.

Türkçe:
O ki görüyor seni kıyam ettiğin zaman.
İngilizce:
Who seeth thee standing forth (in prayer),
Fransızca:
qui te voit quand tu te lèves ,
Almanca:
Derjenige, Der dich sieht, wenn du Qiyam vollziehst,
Rusça:
Который видит тебя, когда ты выстаиваешь намазы по ночам
Arapça:
الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
Diyanet Vakfı:
O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.

veteḳallübeke fi-ssâcidîn.

Türkçe:
Görüyor nasıldır secde edenler içinde dolaşman.
İngilizce:
And thy movements among those who prostrate themselves,
Fransızca:
et (voit) tes gestes parmi ceux qui se prosternent.
Almanca:
sowie dein Wandeln unter den Sudschud-Vollziehenden.
Rusça:
и двигаешься среди падающих ниц.
Arapça:
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.)
Diyanet Vakfı:
Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).

innehû hüve-ssemî`u-l`alîm.

Türkçe:
Kuşkusuz, O'dur iyice bilen, iyice duyan.
İngilizce:
For it is He Who heareth and knoweth all things.
Fransızca:
C'est Lui vraiment, I'Audient, I'Omniscient.
Almanca:
Gewiß, ER ist Der Allhörende, Der Allwissende!
Rusça:
Воистину, Он - Слышащий, Знающий.
Arapça:
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
Diyanet Vakfı:
Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.

Sayfalar

الشعراء beslemesine abone olun.