Cuz 29

inne nâşiete-lleyli hiye eşeddü vaṭ'ev veaḳvemü ḳîlâ.

Türkçe:
Şu bir gerçek ki, yeni bir oluşa koyulmak üzere geceleyin kalkan, yer tutma bakımından daha güçlü, söz bakımından daha etkilidir.
İngilizce:
Truly the rising by night is most potent for governing (the soul), and most suitable for (framing) the Word (of Prayer and Praise).
Fransızca:
La prière pendant la nuit est plus efficace et plus propice pour la récitation.
Almanca:
Gewiß, das Aufstehen in der Nacht ist schwerer als Verpflichtung und besser für das (rezitierte) Wort.
Rusça:
Воистину, молитвы после пробуждения среди ночи тяжелее и яснее по изложению.
Arapça:
إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz gece kalkışı, (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir uyuma ve sağlam bir kıraata daha elverişlidir.

inne leke fi-nnehâri sebḥan ṭavîlâ.

Türkçe:
Kuşkusuz, gündüz boyu senin için uzun bir dolaşma/yoğun bir uğraş vardır.
İngilizce:
True, there is for thee by day prolonged occupation with ordinary duties:
Fransızca:
Tu as, dans la journée, à vaquer à de longues occupations.
Almanca:
Gewiß, am Tage gehst du vielen Beschäftigungen nach.
Rusça:
Воистину, днем ты бываешь подолгу занят.
Arapça:
إِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır.
Diyanet Vakfı:
Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var.

veẕküri-sme rabbike vetebettel ileyhi tebtîlâ.

Türkçe:
Rabbinin adını an ve tüm benliğinle O'na yönel!
İngilizce:
But keep in remembrance the name of thy Lord and devote thyself to Him whole-heartedly.
Fransızca:
Et rappelle-toi le nom de ton Seigneur et consacre-toi totalement à Lui,
Almanca:
Und gedenke des Namens deines HERRN und widme dich Ihm im (gottesdienstlichen) Widmen.
Rusça:
Поминай же имя Господа твоего и посвяти себя Ему полностью.
Arapça:
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel.
Diyanet Vakfı:
Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O'na yönel.

rabbü-lmeşriḳi velmagribi lâ ilâhe illâ hüve fetteḫiẕhü vekîlâ.

Türkçe:
Doğunun ve batının Rabbidir O. Tanrı yoktur O'ndan başka. O'nu vekil et!
İngilizce:
(He is) Lord of the East and the West: there is no god but He: take Him therefore for (thy) Disposer of Affairs.
Fransızca:
le Seigneur du Levant et du Couchant. Il n'y a point de divinité à part Lui. Prends-Le donc comme Protecteur.
Almanca:
ER ist Der HERR des Ostens und des Westens, es gibt keine Gottheit außer Ihm. So nimm Ihn als Wakil!
Rusça:
Господь востока и запада - нет божества, кроме Него. Сделай же Его своим Попечителем и Хранителем.
Arapça:
رَّبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka tanrı yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut.
Diyanet Vakfı:
O, doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse yalnız O'nun himayesine sığın.

vaṣbir `alâ mâ yeḳûlûne vehcürhüm hecran cemîlâ.

Türkçe:
Onların söylediklerine sabret! Ve güzelce ayrıl onlardan.
İngilizce:
And have patience with what they say, and leave them with noble (dignity).
Fransızca:
Et endure ce qu'ils disent; et écarte-toi d'eux d'une façon convenable.
Almanca:
Und übe dich in Geduld dem gegenüber, was sie sagen und entferne dich von ihnen in schöner Entfernung!
Rusça:
Терпимо относись к их словам и сторонись их красиво.
Arapça:
وَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl.
Diyanet Vakfı:
Onların (müşriklerin) söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl.

veẕernî velmükeẕẕibîne üli-nna`meti vemehhilhüm ḳalîlâ.

Türkçe:
Benimle, o nimete boğulmuş yalanlayıcıları baş başa bırak! Birazcık süre tanı onlara.
İngilizce:
And leave Me (alone to deal with) those in possession of the good things of life, who (yet) deny the Truth; and bear with them for a little while.
Fransızca:
Et laisse-moi avec ceux qui crient au mensonge et qui vivent dans l'aisance; et accorde-leur un court répit :
Almanca:
Und laß Mich mit den reichen Ableugnern und gewähre ihnen ein wenig Zeit!
Rusça:
Оставь Меня с обвиняющими во лжи, которые пользуются мирскими благами, и предоставь им небольшую отсрочку.
Arapça:
وَذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver.
Diyanet Vakfı:
Nimet içinde yüzen o yalancıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.

inne ledeynâ enkâlev veceḥîmâ.

Türkçe:
Bizim yanımızda bukağılar var, cehennem var!
İngilizce:
With Us are Fetters (to bind them), and a Fire (to burn them),
Fransızca:
Nous avons [pour eux] lourdes chaînes et Enfer,
Almanca:
Gewiß, bei Uns gibt es schwere Fesseln und Hölle,
Rusça:
Воистину, есть у Нас оковы и Ад,
Arapça:
إِنَّ لَدَيْنَا أَنكَالًا وَجَحِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var.
Diyanet Vakfı:
Hiç şüphesiz bizim nezdimizde (onlar için hazırlanmış) boyunduruklar, yakıcı bir ateş, var.

veṭa`âmen ẕâ guṣṣativ ve`aẕâben elîmâ.

Türkçe:
Boğazdan zor geçen bir yiyecek, korkunç bir azap var,
İngilizce:
And a Food that chokes, and a Penalty Grievous.
Fransızca:
et nourriture à faire suffoquer, et châtiment douloureux.
Almanca:
und erstickende Speise und qualvolle Peinigung,
Rusça:
еда, которой давятся, и мучительные страдания.
Arapça:
وَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا أَلِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var.
Diyanet Vakfı:
Boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verici bir azap var.

yevme tercüfü-l'arḍu velcibâlü vekâneti-lcibâlü keŝîbem mehîlâ.

Türkçe:
O günde ki yer ve dağlar sarsılır ve dağlar eriyip akan bir kum yığınına dönüşür.
İngilizce:
One Day the earth and the mountains will be in violent commotion. And the mountains will be as a heap of sand poured out and flowing down.
Fransızca:
Le jour où la terre et les montagnes trembleront, tandis que les montagnes deviendront comme une dune de sable dispersée.
Almanca:
an dem Tag, wenn die Erde und die Berge beben, und die Berge zu verstreuten Dünen werden.
Rusça:
В тот день земля и горы сотрясутся, и горы превратятся в холмы сыпучего песка.
Arapça:
يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَّهِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek.
Diyanet Vakfı:
O gün (kıyamet günü) yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına döner.

innâ erselnâ ileyküm rasûlen şâhiden `aleyküm kemâ erselnâ ilâ fir`avne rasûlâ.

Türkçe:
Biz size, üstünüze tanık olan bir resul gönderdik. Tıpkı Firavun'a bir resul gönderdiğimiz gibi.
İngilizce:
We have sent to you, (O men!) a messenger, to be a witness concerning you, even as We sent a messenger to Pharaoh.
Fransızca:
Nous vous avons envoyé un Messager pour être témoin contre vous, de même que Nous avions envoyé un Messager à Pharaon.
Almanca:
Gewiß, WIR entsandten zu euch einen gegen euch bezeugenden Gesandten, wie WIR zu Pharao einen Gesandten entsandten.
Rusça:
Мы отправили к вам Посланника свидетелем против вас, подобно тому, как отправили посланника к Фараону.
Arapça:
إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ رَسُولًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun'a da bir elçi göndermiştik.
Diyanet Vakfı:
Nasıl Firavun'a bir elçi göndermiş idiysek doğrusu size de, hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber gönderdik.

Sayfalar

Cuz 29 beslemesine abone olun.