
elekümü-ẕẕekeru velehü-l'ünŝâ.
Arapça:
أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنثَىٰ
Türkçe:
Erkek size, dişi Allah'a mı?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Size erkek O'na dişi öyle mi?
Diyanet Vakfı:
Demek erkek size, dişi O'na öyle mi?
İngilizce:
What! for you the male sex, and for Him, the female?
Fransızca:
Sera-ce à vous le garçon et à Lui la fille ?
Almanca:
Ist euch etwa das Männliche und Sein ist das Weibliche?!
Rusça:
Неужели у вас - потомки мужского пола, а у Него - потомки женского пола?
Açıklama:

tilke iẕen ḳismetün ḍîzâ.
Arapça:
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰ
Türkçe:
İşte bu, insafsız bir bölüştürme.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Öyle ise bu çok insafsızca bir taksim.
Diyanet Vakfı:
O zaman bu, insafsızca bir taksim!
İngilizce:
Behold, such would be indeed a division most unfair!
Fransızca:
Que voilà donc un partage injuste !
Almanca:
Dies ist sicher eine ungerechte Teilung.
Rusça:
Это было бы несправедливым распределением.
Açıklama:

in hiye illâ esmâün semmeytümûhâ entüm veâbâüküm mâ enzele-llâhü bihâ min sülṭân. iy yettebi`ûne ille-żżanne vemâ tehve-l'enfüs. veleḳad câehüm mir rabbihimü-lhüdâ.
Arapça:
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ الْهُدَىٰ
Türkçe:
Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar hiçbir şey değil, sırf sizin ve babalarınızın taktığınız (boş) isimlerdir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmedi. Onlar yalnız zanna ve nefislerin sevdasına uyuyorlar. Halbuki onlara Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
Diyanet Vakfı:
Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
İngilizce:
These are nothing but names which ye have devised,- ye and your fathers,- for which Allah has sent down no authority (whatever). They follow nothing but conjecture and what their own souls desire!- Even though there has already come to them Guidance from their Lord!
Fransızca:
Ce ne sont que des noms que vous avez inventés, vous et vos ancêtres. Allah n'a fait descendre aucune preuve à leur sujet. Ils ne suivent que la conjecture et les passions de [leurs] âmes, alors que la guidée leur est venue de leur Seigneur.
Almanca:
Es sind nur Namen, die ihr und eure Ahnen gegeben habt, für die ALLAH keinen Beweis hinabsandte. Sie folgen doch nur dem Spekulieren und dem, was die Seelen begehren! Und gewiß, bereits kam zu ihnen von ihrem HERRN die Rechtleitung.
Rusça:
Они - всего лишь имена, которыми нарекли их вы и ваши отцы, относительно которых Аллах не ниспослал никакого доказательства. Они следуют только предположениям и тому, чего желают души, хотя верное руководство от их Господа уже явилось к ним.
Açıklama:

em lil'insâni mâ temennâ.
Arapça:
أَمْ لِلْإِنسَانِ مَا تَمَنَّىٰ
Türkçe:
İnsan için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa her arzu ettiği şey, insanın kendisinin mi (olacak) dir?
Diyanet Vakfı:
Yoksa insan, her arzu ettiği şeye sahip mi olacaktır?
İngilizce:
Nay, shall man have (just) anything he hankers after?
Fransızca:
Ou bien l'homme aura-t-il tout ce qu'il désire ?
Almanca:
Oder gehört dem Menschen etwa das, was er sich wünscht?!
Rusça:
Или же для человека уготовано то, чего он желает?
Açıklama:

felillâhi-l'âḫiratü vel'ûlâ.
Arapça:
فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَىٰ
Türkçe:
Sonrası da öncesi de/âhiret de dünya da Allah'ındır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Son da ilk de (ahiret de dünya da) Allah'ındır.
Diyanet Vakfı:
Ahiret de dünya da Allah'ındır.
İngilizce:
But it is to Allah that the End and the Beginning (of all things) belong.
Fransızca:
A Allah appartiennent la vie future et la vie d'ici-bas.
Almanca:
So gehört ALLAH das Letzte und das Erste.
Rusça:
Аллаху принадлежит Последняя жизнь и жизнь первая.
Açıklama:

vekem mim melekin fi-ssemâvâti lâ tugnî şefâ`atühüm şey'en illâ mim ba`di ey ye'ẕene-llâhü limey yeşâü veyerḍâ.
Arapça:
۞ وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ
Türkçe:
Göklerde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir işe yaramaz. Allah'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerde nice melek var ki Allah'ın dileyip razı olduğuna izin vermeden önce onların şefaatları hiç bir işe yaramaz.
Diyanet Vakfı:
Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.
İngilizce:
How many-so-ever be the angels in the heavens, their intercession will avail nothing except after Allah has given leave for whom He pleases and that he is acceptable to Him.
Fransızca:
Et que d'Anges dans les cieux dont l'intercession ne sert à rien, sinon qu'après qu'Allah l'aura permis, en faveur de qui Il veut et qu'Il agrée.
Almanca:
Und wie viele Engel gibt es in den Himmeln, deren Fürbitte nichts nützt, es sei denn, nachdem ALLAH zustimmt, wem ER will und an dem ER Wohlgefallen hat.
Rusça:
Сколько же на небесах ангелов, заступничество которых не принесет никакой пользы, пока Аллах не позволит заступиться за тех, за кого Он пожелает и кем Он доволен!
Açıklama:

inne-lleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati leyüsemmûne-lmelâikete tesmiyete-l'ünŝâ.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنثَىٰ
Türkçe:
O âhirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ahirete iman etmeyenler meleklere dişilerin adlarını takıp duruyorlar
Diyanet Vakfı:
Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.
İngilizce:
Those who believe not in the Hereafter, name the angels with female names.
Fransızca:
Ceux qui ne croient pas en l'au-delà donnent aux Anges des noms de femmes,
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die den Iman an das Jenseits nicht verinnerlichen, benennen ja die Engel wie die Benennung des Weiblichen.
Rusça:
Воистину, те, которые не веруют в Последнюю жизнь, называют ангелов женщинами.
Açıklama:

vemâ lehüm bihî min `ilm. iy yettebi`ûne ille-żżanne. veinne-żżanne lâ yugnî mine-lḥaḳḳi şey'â.
Arapça:
وَمَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ ۖ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا
Türkçe:
Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise, şüphesiz hakikat bakımından birşey ifade etmez.
Diyanet Vakfı:
Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
İngilizce:
But they have no knowledge therein. They follow nothing but conjecture; and conjecture avails nothing against Truth.
Fransızca:
alors qu'ils n'en ont aucune science : ils ne suivent que la conjecture, alors que la conjecture ne sert à rien contre la vérité.
Almanca:
Und sie verfügen darüber über keinerlei Wissen. Sie folgen doch nur dem Spekulieren. Und das Spekulieren ersetzt die Wahrheit in Nichts.
Rusça:
У них нет об этом никакого знания. Они следуют лишь за предположением, хотя предположение не может заменить истину.
Açıklama:

fea`riḍ `am men tevellâ `an ẕikrinâ velem yürid ille-lḥayâte-ddünyâ.
Arapça:
فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
Türkçe:
Bizim zikrimizden/Kur'an'ımızdan yüz çeviren ve iğreti dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden, sen de yüz çevir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun için bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlerden yüz çevir.
Diyanet Vakfı:
Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme.
İngilizce:
Therefore shun those who turn away from Our Message and desire nothing but the life of this world.
Fransızca:
écarte-toi donc, de celui qui tourne le dos à Notre rappel et qui ne désire que la vie présente.
Almanca:
So wende dich ab von dem, der sich von Unserer Ermahnung abwendet und ausschließlich das diesseitige Leben will.
Rusça:
Отвернись же от того, кто отвернулся от Нашего Напоминания и не пожелал ничего, кроме мирской жизни.
Açıklama:

ẕâlike mebleguhüm mine-l`ilm. inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlihî vehüve a`lemü bimeni-htedâ.
Arapça:
ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ الْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَىٰ
Türkçe:
Onların, ilimden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz, yolundan sapmış olanı Rabbin çok iyi bilir. Hidayet üzere yürüyeni de en iyi O bilir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte onların ilimden erişebilecekleri (son sınır) budur. Şüphesiz, Rabbin, yolundan sapanı da iyi bilir; O, hidayette olanı da iyi bilir.
Diyanet Vakfı:
İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir.
İngilizce:
That is as far as knowledge will reach them. Verily thy Lord knoweth best those who stray from His Path, and He knoweth best those who receive guidance.
Fransızca:
Voilà toute la portée de leur savoir. Certes ton Seigneur connaît parfaitement celui qui s'égare de Son chemin et Il connaît parfaitement qui est bien guidé.
Almanca:
Dies ist ihr Erreichtes an Wissen. Gewiß, dein HERR weiß besser Bescheid über denjenigen, der von Seinem Weg abirrte, und ER weiß besser Bescheid über denjenigen, der Rechtleitung fand.
Rusça:
Таков предел их познаний. Воистину, твоему Господу лучше знать тех, кто сбился с Его пути, и лучше знать тех, кто последовал прямым путем.
Açıklama:
Sayfalar
