Cuz 29

 
00:00

veinnehû leteẕkiratül lilmütteḳîn.

Arapça:

وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ

Türkçe:

Gerçek şu ki o, sakınanlar için tam bir uyarıcı ve düşündürücüdür.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O hiç kuşkusuz, takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür.

Diyanet Vakfı:

Doğrusu o (Kur'an), takva sahipleri için bir öğüttür.

İngilizce:

But verily this is a Message for the Allah-fearing.

Fransızca:

C'est en vérité un rappel pour les pieux.

Almanca:

Und gewiß, er ist doch eine Ermahnung für die Muttaqi.

Rusça:

Воистину, это - Назидание для богобоязненных.

Açıklama:
 
00:00

veinnâ lena`lemü enne minküm mükeẕẕibîn.

Arapça:

وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنكُم مُّكَذِّبِينَ

Türkçe:

Ve biz, içinizden onu yalanlayanların bulunduğunu kesinlikle biliyoruz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bununla beraber biz biliyoruz ki sizden inanmayanlar var.

Diyanet Vakfı:

İçinizde (onu) yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.

İngilizce:

And We certainly know that there are amongst you those that reject (it).

Fransızca:

Et Nous savons qu'il y a parmi vous qui le traitent de menteur;

Almanca:

Und gewiß, WIR wissen doch, daß unter euch Ableugnende sind.

Rusça:

Нам известно, что среди вас есть считающие его ложью.

Açıklama:
 
00:00

veinnehû leḥasratün `ale-lkâfirîn.

Arapça:

وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْكَافِرِينَ

Türkçe:

Ve o, gerçeği örten nankörler/inkârcılar için tam bir hasrettir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kuşkusuz bu Kur'ân kafirler için bir pişmanlık vesilesidir.

Diyanet Vakfı:

Muhakkak o, kafirler için bir iç yarasıdır.

İngilizce:

But truly (Revelation) is a cause of sorrow for the Unbelievers.

Fransızca:

mais en vérité, ce sera un sujet de regret pour les mécréants,

Almanca:

Und gewiß, er ist doch eine Selbstanklage für die Kafir.

Rusça:

Воистину, это - горе для неверующих.

Açıklama:
 
00:00

veinnehû leḥaḳḳu-lyeḳîn.

Arapça:

وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ

Türkçe:

Ve o, kesin bilginin tam gerçeğidir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gerçekten o, şüphe götürmez bir bilgidir.

Diyanet Vakfı:

Ve o, gerçekten kat'i bilginin ta kendisidir.

İngilizce:

But verily it is Truth of assured certainty.

Fransızca:

c'est là la véritable certitude.

Almanca:

Und gewiß, er ist doch das Wahre der Gewißheit.

Rusça:

Воистину, это - несомненная истина.

Açıklama:
 
00:00

fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.

Arapça:

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ

Türkçe:

Hadi artık, yüce Rabbinin adını tespih et!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O halde, haydi tesbih et Rabbinin yüce ismiyle

Diyanet Vakfı:

O halde, ulu Rabbinin adını yüceltip noksanlıklardan tenzih et.

İngilizce:

So glorify the name of thy Lord Most High.

Fransızca:

Glorifie donc le nom de ton Seigneur, le Très Grand !

Almanca:

So lobpreise mit dem allerhabenen Namen deines HERRN!

Rusça:

Прославляй же имя Господа твоего Великого!

Açıklama:
 
00:00

seele sâilüm bi`aẕâbiv vâḳi`.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ

Türkçe:

Soran birisi, geleceği kuşkusuz azabı sordu.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir isteyen, olacak azabı istedi.

Diyanet Vakfı:

Bir soran inecek azabı sordu:

İngilizce:

A questioner asked about a Penalty to befall-

Fransızca:

Un demandeur a réclamé un châtiment inéluctable,

Almanca:

Ein Bittender bat um eine sich ereignende Peinigung

Rusça:

Просящий просил мучения, которые постигают

Açıklama:
 
00:00

lilkâfirîne leyse lehû dâfi`.

Arapça:

لِّلْكَافِرِينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ

Türkçe:

Küfre sapanlar içindir o. Yoktur onu savacak.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kâfirler için onu savacak yok.

Diyanet Vakfı:

İnkarcılar için; ki onu savacak yoktur,

İngilizce:

The Unbelievers, the which there is none to ward off,-

Fransızca:

pour les mécréants, que nul ne pourrait repousser,

Almanca:

für die Kafir, für die es keinen Zurückhaltenden gibt

Rusça:

неверующих. Никто не сможет предотвратить его

Açıklama:
 
00:00

mine-llâhi ẕi-lme`âric.

Arapça:

مِّنَ اللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ

Türkçe:

Yükselme boyutlarının/derecelerinin sahibi Allah'tandır o.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, derece ve makamların sahibi Allah'tandır.

Diyanet Vakfı:

Yükselme derecelerinin sahibi olan Allah katından.

İngilizce:

(A Penalty) from Allah, Lord of the Ways of Ascent.

Fransızca:

et qui vient d'Allah, le Maître des voies d'ascension.

Almanca:

von ALLAH, Dem mit den Aufstiegen himmelswärts.

Rusça:

вопреки Аллаху, Владыке ступеней.

Açıklama:
 
00:00

ta`rucü-lmelâiketü verrûḥu ileyhi fî yevmin kâne miḳdâruhû ḫamsîne elfe seneh.

Arapça:

تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ

Türkçe:

Melekler ve Rûh, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler O'na.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.

Diyanet Vakfı:

Melekler ve Ruh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.

İngilizce:

The angels and the spirit ascend unto him in a Day the measure whereof is (as) fifty thousand years:

Fransızca:

Les Anges ainsi que l'Esprit montent vers Lui en un jour dont la durée est de cinquante mille ans.

Almanca:

Die Engel und der Ruhh steigen auf zu Ihm an einem Yaum, dessen Länge fünfzigtausend Jahre ist.

Rusça:

Ангелы и Дух (Джибриль) восходят к Нему в течение дня, равного пятидесяти тысячам лет.

Açıklama:
 
00:00

faṣbir ṣabran cemîlâ.

Arapça:

فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا

Türkçe:

Artık güzel bir sabırla sabret!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O halde güzel bir sabır ile sabret.

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) Şimdi sen güzelce sabret.

İngilizce:

Therefore do thou hold Patience,- a Patience of beautiful (contentment).

Fransızca:

Supporte donc, d'une belle patience.

Almanca:

So übe dich in schöner Geduld!

Rusça:

Прояви же красивое терпение.

Açıklama:

Sayfalar

Cuz 29 beslemesine abone olun.