Cuz 25

efenaḍribü `ankümü-ẕẕikra ṣafḥan en küntüm ḳavmem müsrifîn.

Türkçe:
Siz, haddi aşanlardan/zulme sapanlardan oluşan bir toplumsunuz diye, o zikri/Kur'an'ı sizden uzak mı tutalım?
İngilizce:
Shall We then take away the Message from you and repel (you), for that ye are a people transgressing beyond bounds?
Fransızca:
Quoi ! Allons-Nous vous dispenser du Rappel [le Coran] pour la raison que vous êtes des gens outranciers ?
Almanca:
Lassen WIR von euch etwa die Ermahnung abwenden, weil ihr maßlose Leute wart?!
Rusça:
Неужели Мы отвратим от вас Напоминание (Коран) из-за того, что вы являетесь людьми, преступающими границы дозволенного?
Arapça:
أَفَنَضْرِبُ عَنكُمُ الذِّكْرَ صَفْحًا أَن كُنتُمْ قَوْمًا مُّسْرِفِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz haddi aşan bir kavim oldunuz diye Kur'an'ı size göndermekten vaz mı geçelim?
Diyanet Vakfı:
Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?

vekem erselnâ min nebiyyin fi-l'evvelîn.

Türkçe:
Biz, öncekiler için de nice peygamberler gönderdik.
İngilizce:
But how many were the prophets We sent amongst the peoples of old?
Fransızca:
Que de prophètes avons-Nous envoyés aux Anciens !
Almanca:
Und wie viele von Propheten entsandten WIR unter die Früheren.
Rusça:
Сколько пророков Мы отправляли к первым поколениям!
Arapça:
وَكَمْ أَرْسَلْنَا مِن نَّبِيٍّ فِي الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz öncekilere de nice peygamberler göndermiştik.
Diyanet Vakfı:
Daha önceki milletlere nice peygamberler göndermiştik.

vemâ ye'tîhim min nebiyyin illâ kânû bihî yestehziûn.

Türkçe:
Onlara bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ediyorlardı.
İngilizce:
And never came there a prophet to them but they mocked him.
Fransızca:
et pas un prophète ne leur venait qu'ils ne le tournaient en dérision.
Almanca:
Und es kam zu ihnen kein Prophet, ohne daß sie ihn zu verspotten pflegten.
Rusça:
Но какой бы пророк ни приходил к ним, они издевались над ним.
Arapça:
وَمَا يَأْتِيهِم مِّن نَّبِيٍّ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Onlar, kendilerine gelen her peygamberi mutlaka alaya alırlardı.

feehleknâ eşedde minhüm baṭşev vemeḍâ meŝelü-l'evvelîn.

Türkçe:
Biz, gücü-kuvveti onlardan daha üstün olanları da helâk etmişizdir. Öncekilerin örneği geçti.
İngilizce:
So We destroyed (them)- stronger in power than these;- and (thus) has passed on the Parable of the peoples of old.
Fransızca:
Nous avons fait périr de plus redoutables qu'eux ! Et on a déjà cité l'exemple des anciens.
Almanca:
So richteten WIR diejenigen zugrunde, die noch gewalttätiger als sie waren. Und das Gleichnis der Früheren kam bereits vor.
Rusça:
Мы погубили тех, которые превосходили их мощью, и уже миновали примеры прежних поколений.
Arapça:
فَأَهْلَكْنَا أَشَدَّ مِنْهُم بَطْشًا وَمَضَىٰ مَثَلُ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onlardan daha kuvvetli olanları helâk ettik. Kur'an'da öncekilerin örneği de geçmiştir.
Diyanet Vakfı:
Biz bunlardan daha zorba olanları da helak ettik. Nitekim öncekilerde örneği geçmiştir.

velein seeltehüm men ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa leyeḳûlünne ḫaleḳahünne-l`azîzü-l`alîm.

Türkçe:
Yemin olsun, eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, kesinlikle şöyle diyeceklerdir: "Onları, Azîz ve Alîm olan yarattı!"
İngilizce:
If thou wert to question them, 'Who created the heavens and the earth?' They would be sure to reply, 'they were created by (Him), the Exalted in Power, Full of Knowledge';-
Fransızca:
Et si tu leur demandes : "Qui a créé les cieux et la terre ? " Ils diront très certainement : "Le Puissant, l'Omniscient les a créés".
Almanca:
Und würdest du sie fragen: "Wer erschuf die Himmel und die Erde?", gewiß würden sie sagen: "Sie erschuf Der Allwürdige, Der Allwissende."
Rusça:
Если ты спросишь их: "Кто сотворил небеса и землю?" - они непременно скажут: "Их сотворил Могущественный, Знающий".
Arapça:
وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer sen onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette: "Onları çok güçlü ve herşeyi bilen Allah yarattı." derler.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki, onlara gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan; "Onları şüphesiz güçlü olan, her şeyi bilen Allah yarattı" derler.

elleẕî ce`ale lekümü-l'arḍa mehdev vece`ale leküm fîhâ sübülel le`alleküm tehtedûn.

Türkçe:
O, yerküreyi size bir beşik yaptı. Ve onda sizler için yollar oluşturdu ki, varacağınız yere varabilesiniz.
İngilizce:
(Yea, the same that) has made for you the earth (like a carpet) spread out, and has made for you roads (and channels) therein, in order that ye may find guidance (on the way);
Fransızca:
Celui qui vous a donné la terre pour berceau et vous y a tracé des sentiers afin que vous vous guidiez;
Almanca:
Derjenige, Der euch die Erde als Unterlage machte, und auf ihr machte ER euch Wege, damit ihr Rechtleitung findet.
Rusça:
Он сделал для вас землю колыбелью и создал для вас на ней дороги, чтобы вы могли следовать прямым путем.
Arapça:
الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا لَّعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye orada sizin için yollar meydana getirdi.
Diyanet Vakfı:
O, size yeri beşik kılmış ve doğru gidesiniz diye yeryüzünde size yollar yaratmıştır.

velleẕî nezzele mine-ssemâi mâem biḳader. feenşernâ bihî beldetem meytâ. keẕâlike tuḫracûn.

Türkçe:
Gökten bir ölçüye bağlı olarak/bir kaderle su indirmiştir O. O suyla biz ölü bir beldeyi hayata kavuşturduk. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.
İngilizce:
That sends down (from time to time) rain from the sky in due measure;- and We raise to life therewith a land that is dead; even so will ye be raised (from the dead);-
Fransızca:
Celui qui a fait descendre l'eau du ciel avec mesure et avec laquelle Nous ranimons une cité morte [aride]. Ainsi vous serez ressuscités;
Almanca:
Auch Derjenige, Der vom Himmel Wasser nach Bestimmung fallen ließ, dann ließen WIR damit eine tote Landschaft erstehen. Solcherart werdet ihr hervorgebracht.
Rusça:
Он ниспослал с неба воду в меру, и ею Мы оживили мертвую землю. Таким же образом вы будете выведены из могил.
Arapça:
وَالَّذِي نَزَّلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً بِقَدَرٍ فَأَنشَرْنَا بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا ۚ كَذَٰلِكَ تُخْرَجُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah gökten belli bir ölçüye göre su indirdi. Biz onunla ölü bir memlekete yeniden hayat verdik. İşte siz de kabirlerinizden böyle diriltilip çıkarılacaksınız.
Diyanet Vakfı:
Gökten bir ölçüye göre suyu indiren O'dur. Biz onunla (kupkuru), ölü memlekete hayat veririz. İşte siz de böylece (mezarlarınızdan) çıkarılacaksınız.

velleẕî ḫaleḳa-l'ezvâce küllehâ vece`ale leküm mine-lfülki vel'en`âmi mâ terkebûn.

Türkçe:
Tüm çiftleri de yaratan O'dur. Ve O, sizin için gemilerden ve hayvanlardan binmekte olduğunuz şeylere de vücut verdi;
İngilizce:
That has created pairs in all things, and has made for you ships and cattle on which ye ride,
Fransızca:
Celui qui a créé les couples dans leur totalité et a fait pour vous, des vaisseaux et des bestiaux, des montures,
Almanca:
Auch Derjenige, Der die Zweiheiten allesamt erschuf, und für euch von den Schiffen und den An'am machte, was ihr besteigt,
Rusça:
Он сотворил всякие пары животных и растений и создал для вас среди кораблей и скотины те, на которых вы ездите,
Arapça:
وَالَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ الْفُلْكِ وَالْأَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah bütün çiftleri yaratmıştır. Sizin için bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir.
Diyanet Vakfı:
Bütün çiftleri O yaratmıştır. Ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etti.

litestevû `alâ żuhûrihî ŝümme teẕkürû ni`mete rabbiküm iẕe-steveytüm `aleyhi veteḳûlû sübḥâne-lleẕî seḫḫara lenâ hâẕâ vemâ künnâ lehû muḳrinîn.

Türkçe:
Ki onların sırtlarına kurulasınız, sonra oraya kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlaya da şöyle diyesiniz: "Adı ve kudreti yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize yanaştıramazdık."
İngilizce:
In order that ye may sit firm and square on their backs, and when so seated, ye may celebrate the (kind) favour of your Lord, and say, "Glory to Him Who has subjected these to our (use), for we could never have accomplished this (by ourselves),
Fransızca:
afin que vous vous installiez sur leurs dos, et qu'ensuite, après vous y être installés, vous vous rappeliez le bienfait de votre Seigneur et que vous disiez : "Gloire à Celui qui nous a soumis tout cela alors que nous n'étions pas capables de les dominer.
Almanca:
damit ihr euch auf ihren Rücken/Decks zurechtsetzt, dann euch an die Wohltat eures HERRN erinnert, wenn ihr euch darauf zurechtgesetzt habt, und sagt: "subhanal-ladhi sach-chara lana hadha wama kunna lahu muqrinin
Rusça:
чтобы вы поднимались на их спины (или палубы), а затем поминали милость вашего Господа после того, как поднялись на них, и говорили: "Пречист Тот, Кто подчинил нам это, ведь мы сами на такое были неспособны.
Arapça:
لِتَسْتَوُوا عَلَىٰ ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz onların sırtına binip üzerlerine yerleştiğiniz zaman, Rabbinizin nimetini anarak şöyle diyesiniz: "Bunları bizim hizmetimize veren Allah'ı tenzih ve tesbih ederiz. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi."
Diyanet Vakfı:
Ki, böylece onların sırtına binip üzerlerine yerleşince, Rabbinizin ni'metini anarak: Bunu bizim hizmetimize vereni tesbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, diyesiniz.

veinnâ ilâ rabbinâ lemünḳalibûn.

Türkçe:
"Ve gerçekten biz, halden hale geçerek Rabbimize mutlaka döneceğiz."
İngilizce:
And to our Lord, surely, must we turn back!
Fransızca:
C'est vers notre Seigneur que nous retournerons".
Almanca:
wa inna ila rab-bina lamun-qalibun ."
Rusça:
Воистину, мы вернемся к нашему Господу".
Arapça:
وَإِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten biz Rabbimize döneceğiz.
Diyanet Vakfı:
Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz (demelisiniz).

Sayfalar

Cuz 25 beslemesine abone olun.