Cuz 25

vehüve-lleẕî yünezzilü-lgayŝe mim ba`di mâ ḳaneṭû veyenşüru raḥmeteh. vehüve-lveliyyü-lḥamîd.

Türkçe:
O odur ki, kulları umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini yayar. Velî'dir O, Hamîd'dir.
İngilizce:
He is the One that sends down rain (even) after (men) have given up all hope, and scatters His Mercy (far and wide). And He is the Protector, Worthy of all Praise.
Fransızca:
Et c'est Lui qui fait descendre la pluie après qu'on en a désespéré, et répand Sa miséricorde. Et c'est Lui le Maître, le Digne de louange.
Almanca:
Und ER ist Derjenige, Der den Regen nach und nach hinabsendet, nachdem sie verzweifelt wurden, und ER streut Seine Gnade. Und ER ist Der Wali, Der Alllobenswürdige.
Rusça:
Он - Тот, Кто ниспосылает дождь после того, как они отчаиваются, и распространяет Свою милость. Он - Достохвальный Покровитель.
Arapça:
وَهُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ الْغَيْثَ مِن بَعْدِ مَا قَنَطُوا وَيَنشُرُ رَحْمَتَهُ ۚ وَهُوَ الْوَلِيُّ الْحَمِيدُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O'dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O'dur.
Diyanet Vakfı:
O, (insanlar) umutlarını kestikten sonra, yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, hakiki dosttur, övülmeye layık olandır.

vemin âyâtihî ḫalḳu-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beŝŝe fîhimâ min dâbbeh. vehüve `alâ cem`ihim iẕâ yeşâü ḳadîr.

Türkçe:
Gökleri ve yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması da O'nun ayetlerindendir. O, dilediği zamanda onları bir araya getirmeye kadirdir.
İngilizce:
And among His Signs is the creation of the heavens and the earth, and the living creatures that He has scattered through them: and He has power to gather them together when He wills.
Fransızca:
Parmi Ses Preuves est la création des cieux et de la terre et des êtres vivants qu'Il y a disséminés. Il a en outre le pouvoir de les réunir quand Il voudra.
Almanca:
Und zu Seinen Ayat zählt die Erschaffung der Himmel und der Erde, und was ER in ihnen von jedem sich bewegenden Lebewesen ausbreiten ließ. Und ER ist ihres Zusammenbringens, wenn ER will, allmächtig.
Rusça:
Среди Его знамений - создание небес и земли, а также тех живых существ (или те живые существа), которых Он расселил на них. Он способен собрать их, когда пожелает.
Arapça:
وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَثَّ فِيهِمَا مِن دَابَّةٍ ۚ وَهُوَ عَلَىٰ جَمْعِهِمْ إِذَا يَشَاءُ قَدِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gökleri yeri ve her ikisinde yaydığı canlıları yaratması da Allah'ın kudretinin delillerindendir. O'nun dilediği zaman onları biraraya toplamaya da gücü yeter.
Diyanet Vakfı:
Gökleri, yeri ve bunların içine yayıp ürettiği canlıları yaratması da O'nun delillerindendir. O dilediği zaman bunları biraraya toplamaya da kadirdir.

vemâ eṣâbeküm mim müṣîbetin febimâ kesebet eydîküm veya`fû `an keŝîr.

Türkçe:
Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor.
İngilizce:
Whatever misfortune happens to you, is because on the things your hands have wrought, and for many (of them) He grants forgiveness.
Fransızca:
Tout malheur qui vous atteint est dû à ce que vos mains ont acquis. Et Il pardonne beaucoup.
Almanca:
Und was euch an Unglück traf, ist wegen dem, was ihr eigenhändig erwarbt. Und ER vergibt vieles.
Rusça:
Любое бедствие постигает вас лишь за то, что приобрели ваши руки, и Он прощает вам многое.
Arapça:
وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.
Diyanet Vakfı:
Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.

vemâ entüm bimü`cizîne fi-l'arḍ. vemâ leküm min dûni-llâhi miv veliyyiv velâ neṣîr.

Türkçe:
Siz yeryüzünde âciz bırakıcılar değilsiniz. Sizin, Allah'tan başka dostunuz da yoktur, yardımcısınız da.
İngilizce:
Nor can ye frustrate (aught), (fleeing) through the earth; nor have ye, besides Allah, any one to protect or to help.
Fransızca:
Vous ne pouvez pas échapper à la puissance d'Allah sur la terre; et vous n'avez en dehors d'Allah, ni maître ni défenseur.
Almanca:
Und nicht macht ihr (Uns) auf Erden zu schaffen. Und für euch gibt es anstelle von ALLAH weder Wali, noch Beistehenden.
Rusça:
Вы не спасетесь бегством на земле, и нет у вас, помимо Аллаха, ни покровителя, ни помощника.
Arapça:
وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ ۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'tan başka bir dostunuz ve yardımcınız da yoktur.
Diyanet Vakfı:
Yeryüzünde (O'nu) aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur.

vemin âyâtihi-lcevâri fi-lbaḥri kel'a`lâm.

Türkçe:
Denizde o dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun ayetlerindendir.
İngilizce:
And among His Signs are the ships, smooth-running through the ocean, (tall) as mountains.
Fransızca:
Et parmi Ses preuves, sont les vaisseaux à travers la mer, semblables à des montagnes.
Almanca:
Und zu Seinen Ayat zählen die Fahrenden auf dem Meer wie die Berge.
Rusça:
Среди Его знамений - плывущие по морю корабли, подобные горам.
Arapça:
وَمِنْ آيَاتِهِ الْجَوَارِ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Denizlerde yüce dağlar gibi gemilerin yürümesi de O'nun kudretinin delillerindendir.
Diyanet Vakfı:
Denizde dağlar gibi akıp gidenler (gemiler) de O'nun (varlığının) delillerindendir.

iy yeşe' yüskini-rrîḥa feyażlelne ravâkide `alâ żahrih. inne fî ẕâlike leâyâtil likülli ṣabbârin şekûr.

Türkçe:
Dilerse rüzgârı durdurur da o akıp giden gemiler denizin sırtında donmuş gibi kalırlar. Gereğince sabreden, gereğince şükreden herkes için bütün bunlarda elbette ki ibretler vardır.
İngilizce:
If it be His Will He can still the Wind: then would they become motionless on the back of the (ocean). Verily in this are Signs for everyone who patiently perseveres and is grateful.
Fransızca:
S'Il veut, Il calme le vent, et les voilà qui restent immobiles à sa surface. Ce sont certainement là des preuves pour tout [homme] endurant et reconnaissant.
Almanca:
Wenn ER will, läßt ER den Wind ruhen, dann bleiben sie stillstehend auf seiner Oberfläche. Gewiß, darin sind zweifelsohne Ayat für jeden äußerst Dankenden äußerst sich in Geduld Übenden.
Rusça:
Если Он пожелает, то успокоет ветер, и тогда они останутся неподвижными на его (моря) поверхности. Воистину, в этом - знамения для каждого терпеливого, благодарного.
Arapça:
إِن يَشَأْ يُسْكِنِ الرِّيحَ فَيَظْلَلْنَ رَوَاكِدَ عَلَىٰ ظَهْرِهِ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer O dilerse rüzgarı durdurur da yelkenle giden gemiler denizin üzerinde duruverirler. Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için nice ibretler vardır.
Diyanet Vakfı:
Dilerse O, rüzgarı durdurur, da onun (denizin) üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

ev yûbiḳhünne bimâ kesebû veya`fü `an keŝîr.

Türkçe:
Yahut onları, içindekilerin kazançları yüzünden mahveder. Ama birçoğunu affediyor;
İngilizce:
Or He can cause them to perish because of the (evil) which (the men) have earned; but much doth He forgive.
Fransızca:
Ou bien, Il les détruit en punition de ce qu'ils ont acquis [comme péchés]. Cependant, Il pardonne beaucoup.
Almanca:
Oder ER läßt sie zugrunde gehen wegen dem, was sie erwarben, Und ER vergibt vieles.
Rusça:
Он может погубить их (корабли) за то, что они (люди) приобрели, но Он прощает многих.
Arapça:
أَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُوا وَيَعْفُ عَن كَثِيرٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yahut da Allah kazandıkları günahlar yüzünden onları helâk eder ve birçoğunu da bağışlar.
Diyanet Vakfı:
Yahut yaptıkları yüzünden onları helak eder. Birçoğunu da affeder (kurtarır).

veya`leme-lleẕîne yücâdilûne fî âyâtinâ. mâ lehüm mim meḥîṣ.

Türkçe:
Ki ayetlerimiz hakkında tartışıp duranlar kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
İngilizce:
But let those know, who dispute about Our Signs, that there is for them no way of escape.
Fransızca:
Ceux qui disputent à propos de Nos preuves savent bien qu'ils n'ont pas d'échappatoire.
Almanca:
Und ER kennt diejenigen, die über Unsere Ayat disputieren. Für sie gibt es kein Entrinnen.
Rusça:
Те, которые препираются относительно Наших знамений, знают, что они не смогут сбежать.
Arapça:
وَيَعْلَمَ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âyetlerimiz hakkında mücadele edenler bilsinler ki kendileri için kaçacak bir yer yoktur.
Diyanet Vakfı:
Böylece ayetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.

femâ ûtîtüm min şey'in femetâ`u-lḥayâti-ddünyâ. vemâ `inde-llâhi ḫayruv veebḳâ lilleẕîne âmenû ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.

Türkçe:
Size verilen şeyler, şu iğreti hayatın nimetidir. İnanıp Rablerine tevekkül edenler için Allah katında bulunan ise daha hayırlı, daha kalıcıdır.
İngilizce:
Whatever ye are given (here) is (but) a convenience of this life: but that which is with Allah is better and more lasting: (it is) for those who believe and put their trust in their Lord:
Fransızca:
Tout ce qui vous a été donné [comme bien] n'est que jouissance de la vie présente; mais ce qui est auprès d'Allah est meilleur et plus durable pour ceux qui ont cru et qui placent leur confiance en leur Seigneur,
Almanca:
Also was euch auch immer zuteil wurde, dies ist das Verbrauchsgut des diesseitigen Lebens. Und was bei ALLAH ist, ist besser und bleibender für diejenigen, die den Iman verinnerlichten und Tawakkul ihrem HERRN gegenüber üben,
Rusça:
Все, что даровано вам, является преходящим благом мирской жизни. А то, что есть у Аллаха, будет лучше и долговечнее для тех, которые уверовали и уповают на своего Господа,
Arapça:
فَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Size verilen herhangi bir şey sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir. Allah katında bulunanlar ise iman edip sadece Rablerine güvenen kimseler için daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
Diyanet Vakfı:
Size verilen şey, yalnızca dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha iyi ve daha süreklidir. Bu mükafat iman edenler ve Rablerine dayanıp güvenenler içindir.

velleẕîne yectenibûne kebâira-l'iŝmi velfevâḥişe veiẕâ mâ gaḍibû hüm yagfirûn.

Türkçe:
Onlar, günahın büyüklerinden ve tüm iğrençliklerinden uzak dururlar. Öfkelendikleri zamansa, affedenler onlar olur.
İngilizce:
Those who avoid the greater crimes and shameful deeds, and, when they are angry even then forgive;
Fransızca:
qui évitent [de commettre] des péchés les plus graves ainsi que les turpitudes, et qui pardonnent après s'être mis en colère,
Almanca:
auch für diejenigen, welche die schweren Verfehlungen und Verabscheuenswürdigkeiten meiden, und wenn sie erzürnen, verzeihen sie,
Rusça:
которые избегают великих грехов и мерзостей и прощают, когда гневаются,
Arapça:
وَالَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُوا هُمْ يَغْفِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O iman edenler, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlarlar.
Diyanet Vakfı:
Onlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.

Sayfalar

Cuz 25 beslemesine abone olun.