Arapça:
إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ
Çeviriyazı:
iẕ hüm `aleyhâ ḳu`ûd.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani o ateşin başına oturmuşlar,
Diyanet İşleri:
Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur!
Abdulbakî Gölpınarlı:
O sırada kendileri de kıyısında oturmuşlar.
Şaban Piriş:
Kenarında oturmuşlar.
Edip Yüksel:
Başında oturmuşlar,
Ali Bulaç:
Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı.
Suat Yıldırım:
Hani onlar ateşin başında oturur, müminlere yaptıklarını acımasızca seyrederlerdi.
Ömer Nasuhi Bilmen:
85:5
Yaşar Nuri Öztürk:
Onlar onun başında oturmuşlardı.
Bekir Sadak:
Dogrusu Rabbinin yakalamasi amansizdir.
İbni Kesir:
Hani onlar, onun çevresinde oturmuşlardı.
Adem Uğur:
Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,
İskender Ali Mihr:
Ki onlar, onun (ateşin) etrafında oturmuşlardı.
Celal Yıldırım:
Hani ya onlar ateşin çevresinde oturmuşlardı. .
Tefhim ul Kuran:
Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı.
Fransızca:
cependant qu'ils étaient assis tout autour,
İspanyolca:
sentados a él,
İtalyanca:
quando se ne stavano seduti accanto,
Almanca:
als sie um es herum saßen,
Çince:
当时,他们坐在坑边,
Hollandaca:
Toen zij daar in de rondte zaten.
Rusça:
Вот они уселись возле него,
Somalice:
Gaaladiina ay korfadiyeen Godka.
Swahilice:
Walipo kuwa wamekaa hapo,
Uygurca:
ئەينى ۋاقىتتا ئۇلار ئورەكلەر ئۈستىدە ئولتۇرۇپ ئۆزلىرىنىڭ مۆمىنلەرگە قىلىۋاتقان ئىشلىرىنى كۆرۈپ تۇراتتى
Japonca:
見よ。かれらはその傍に座り,
Arapça (Ürdün):
«إذ هم عليها» حولها على جانب الأخدود على الكراسي «قعود».
Hintçe:
जिसमें (उन्होंने मुसलमानों के लिए) ईंधन झोंक रखा था
Tayca:
ขณะที่พวกเขานั่งอยู่ตรงหน้าไฟ
İbranice:
הם ישבו סביבה
Hırvatça:
kada su oko nje sjedili
Rumence:
în vreme ce ei stau acolo
Transliteration:
Ith hum AAalayha quAAoodun
Türkçe:
Onlar onun başında oturmuşlardı.
Sahih International:
When they were sitting near it
İngilizce:
Behold! they sat over against the (fire),
Azerbaycanca:
O zaman onlar (xəndəklərin) kənarında oturub,
Süleyman Ateş:
Onlar, o(ateş hendeği)nin başında oturmuşlardı.
Diyanet Vakfı:
Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,
Erhan Aktaş:
Hani onlar, onun başında oturmuşlardı.
Kral Fahd:
Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,
Hasan Basri Çantay:
O zaman onlar (o ateşin) etrafında oturucu idiler.
Muhammed Esed:
Hani, onlar (keyifle) o (ateşi) seyretmişlerdi,
Gültekin Onan:
Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı.
Ali Fikri Yavuz:
O vakit, (o zalim kâfirler) ateşin etrafında oturmuştular
Portekizce:
Estando eles sentados ao seu redor,
İsveççe:
och som satte sig intill den
Farsça:
هنگامی که آنان پیرامونش [به تماشا] نشسته بودند
Kürtçe:
کاتێک کە ئەوان دانیشتبوون بەدەوری (ئاگرەکە) دا
Özbekçe:
У(кофир)лар а(чуқур)лар атрофида ўтирибдилар.
Malayca:
(Mereka dilaknat) ketika mereka duduk di kelilingnya,
Arnavutça:
(mallkuar qofshin ata) kur u ulën pranë tij
Bulgarca:
Когато седяха около нея
Sırpça:
када су око ње седели
Çekçe:
Zatímco okolo seděli,
Urduca:
جبکہ وہ اُس گڑھے کے کنارے بیٹھے ہوئے تھے
Tacikçe:
он гоҳ ки бар канори он оташ нишаста буданд
Tatarca:
Кәфер гаскәре мөселманнарны утта яндырганда, патша үзенең якыннары илә тамаша кылып карап утыралар иде.
Endonezyaca:
ketika mereka duduk di sekitarnya,
Amharca:
እነርሱ በርሷ (አፋፍ) ላይ ተቀማጮች በኾኑ ጊዜ፤ (ተረገሙ)፡፡
Tamilce:
அதனருகில் அவர்கள் உட்கார்ந்திருந்தபோது,
Korece:
그들은 그 화염 옆에 앉아
Vietnamca:
Chúng ngồi xung quanh bên trên nó nhìn ngắm.
Ayet Linkleri: